-
Mesaj sayısı
6.103 -
Üyelik tarihi
-
Son ziyareti
-
Days Won
605
İçerik türü
Profil
Forum
Blogs
Everything posted by Najaz
-
SoniCube'da sinyal yolunu olabildiğince sade ve temiz tutmaya ve yüksek kalitede hi-fi ses çıkışı elde etmeye çalışıyorum. Bu amacı gerçekleştirmek adına aklımda projede birkaç iyileştirme yapmak vardı. Bunlardan biri, sistemi ATX güç kaynağına mahkum olmaktan kurtarıp, AC-DC çevrimini kasanın dışına taşımaktı. Gerginix arkadaşımızın daha önce kendi projesinde kullandığı ve satılığa çıkardığı picopsu'yu görünce, "işte tam da aradığım şey" dedim ve lawnmover'dan aracı olmasını rica ederek PSU'yu satın almak istediğimi söyledim. Sağolsun Gerginix de ricamızı kırmadı ve picopsu'yu, yanında 12V adaptörüyle birlikte bana gönderdi. Üzerinde konuştuğumuz ürünün modeli picoPSU-160-XT; Mini-Box firmasının 160 Watt güç sağlayabilen, harici 12V adaptörle çalışan bir güç kaynağı. Doğrudan anakartın ATX 24-pin güç girişine takılan bir devre kartından ibaret olan picopsu, harici olarak 1 tane 4-pin CPU kablosu ile üzerinde hem SATA hem de 4-pin Molex güç fişinin olduğu 1 tane kablo ile birlikte geliyor. Bu ikinci kabloyu ayrıca satın alarak, devre kartına 2. kabloyu da takabiliyorsunuz. picopsu'yu adamakıllı kullanabilmek için, güçlü bir harici 12V adaptör gerekiyor. Piyasadan yüksek amper değerine sahip kaliteli bir harici adaptör temin etmek çok zor. Gerginix arkadaşımız bu sorunu, 16,5 amperlik 12V bir XBOX 360 adaptörünün güç fişini picopsu'da kullanılabilecek şekilde modlayarak aşmış. Bu haliyle adaptör 200 Watt'a kadar besleme yapabiliyor. Her güzelin bir kusuru var demişler Microsoft, 200 Watt gibi harici bir adaptör için yüksek denebilecek bir güce sahip olan adaptörümüzün haliyle ısınacağını düşünmüş olmalı ki, adaptörün içine ufak bir fan yerleştirmiş. Gelgelelim bu fan, son derece kulak tırmalayıcı bir vızıltı çıkarıyor ve sıcaklığa bağlı çalışmadığı ve sürekli devrede olduğu için bizim "sıfır desibel" konseptimize uymuyordu. Peki biz ne yaptık? Tabii ki adaptörün içini açtık! Adaptörün altında yer alan 4 adet kauçuk ayağı yerinden çıkardıktan sonra, plastik kapakların altına gizlenmiş vidalara erişebiliyoruz. Vidaları söküp adaptörün plastik kapağını çıkarınca, güç girişinin hemen yanında 2 pin'li fan fişini göreceksiniz. Bu fişi yerinden çıkararak adaptörün fanını devreden çıkarıyoruz. SoniCube'da 10 Watt TDP'ye sahip bir Atom işlemci kullandığımız ve sistemin toplam güç tüketimi 20-25 Watt civarında olduğu için, adaptörün aktif olarak soğutulmasına da gerek olmayağını tahmin etmiştim. Lakin tahminlerim doğru çıktı ve yaklaşık %10 yükte çalışan adaptör, 4-5 saatlik kullanım süresi boyunca hemen hiç ısınmadı. SoniCube projesine başlarken, elimde halihazırda mevcut olan Seasonic X-460FL 460W 80+ Gold ATX güç kaynağını kullanmıştım. Aşağıdaki iki resimde, bu güç kaynağını picopsu ile değiştirerek kasa içinde ne kadarlık yer tasarrufu sağladığımı görebilirsiniz. Bu değişim sayesinde hem kasa içi ısı ve buna bağlı olarak işlemci ısısı düştü, hem de dahili güç kaynağının ürettiği elektromanyetik kirlilikten kurtulmuş olduk. Gelelim picopsu'nun montajına... SoniCube'da kullandığım mini-ITX anakartta 4-pin CPU fişi olmadığı için ilgili kabloyu hiç kullanmadım. Xonar Essence ST ses kartını da 4-pin Molex güç fişiyle beslemem gerektiğinden, SSD ve ses kartı için tek bir kablo yetti. Ortaya şöyle bir sonuç çıktı: İşin bundan sonrası, uzun süreli dinleme seanslarıyla picopsu'nun sisteme olumlu bir katkısının olup olmadığını anlamaya kalıyor. picoPSU-160-XT modeli üzerinde yaptığım araştırmalara göre, bu model harici adaptörden aldığı 12V akımı, üzerinde hiçbir regülasyon yapmadan doğrudan anakarta ve bileşenlere aktarıyor imiş. Bu haliyle kullandığımız harici adaptörün ürettiği 12V akımın kalitesi önem kazanıyor. Bir sonraki aşamada, bu harici adaptörü lineer bir güç kaynağıyla değiştirmeyi düşünüyorum.
-
- project sonicube
- mini-itx
-
(ve %d tane daha)
Konu etiketleri:
-
Hackintosh'u beğenmediniz, biz de bunu getirdik... Karşınızda Apple Power Mac G5; dünyanın ilk 64-bit masaüstü bilgisayarı Steve Jobs'ın kelimeleriyle, "It's a thing of beauty..." https://www.youtube.com/watch?v=ve3O6VtBmdc Grafik tasarım bölümünde okuyan genç bir arkadaşın evinin bir köşesinde tozlanırken, arkadaşın kredi kartı borcunu ödemek gibi bir vazifeyi üstlenip benim himayeme giren G5, dünyanın ilk 64-bit masaüstü bilgisayarı olmanın yanında, benim ilk Apple masaüstü bilgisayarım olma ünvanını da taşıyor. G5 bana geldiğinde hal ve vaziyeti şu şekildeydi: Tek işlemci takılabilen bir anakart üzerinde, IBM'in Apple'la ortaklaşa geliştirdiği ve Power4 işlemcilerinden devşirilen bir PowerPC 970 1.6 GHz işlemciye sahip. Bu işlemci, IBM'in fabrikalarında 130 nm üretim teknolojisi ile üretilmiş ve 58 milyon transistör barındırıyor. İşlemci frekansının yarı hızında çalışan bir FSB'ye sahip bu işlemciyi Steve Jobs "dünyanın ilk masaüstü 64-bit işlemcisi" olarak tanıtmıştı. Power Mac G5'lerin çift PowerPC işlemcili, iki veya dört çekirdekli PowerPC işlemcili ve toplamda 8 çekirdeğe kadar, yani iki adet dört çekirdekli PowerPC işlemciye sahip farklı modelleri de piyasaya sürülmüştü. Apple bazı Power Mac G5 modellerinde, işlemcileri soğutmak için su soğutma sistemi de kullanmıştı. Anakartın üzerinde toplam 4 adet RAM yuvası var ve bu yuvaların her birine 1 GB kapasiteli DDR-400 RAM takabiliyorsunuz. Bendeki G5'in üzerinde 2 adet 1 GB DDR-400 RAM imodülü ile toplamda 2 GB RAM bulunuyor. 8 RAM yuvasına sahip, azami 8 GB bellek taşıyabilecek Power Mac G5 modelleri de mevcut. G5, ilk nesil SATA HDD'lerle birlikte satılıyordu. G5'in kızaklı HDD yuvalarına 2 adet SATA HDD bağlayabiliyorsunuz. Bendeki G5'in üzerinde 80 GB'lık bir Seagate Barracuda 7200 RPM HDD takılı. İkinci nesil SATA HDD'leri de destekleyen G5, ne yazık ki 3. nesil SATA sürücülerle bazı sıkıntılar yaşıyor. Bun konuya ileride detaylıca değineceğiz G5, üzerinde 64 MB bellekli bir NVIDIA GeForce FX5200 AGP 8X grafik kartıyla geldi. Döneminde bile giriş seviyesi bir kart olan FX5200'ün DVI ve ADC (Apple Display Connector) görüntü çıkışları bulunuyor. ADC çıkışı, görüntü kablosu üzerinden daha fazla elektirik iletebiliyor, aynı zamanda bünyesinde USB özelliğini de barındırıyor. Yani tek bir kablo üzerinden hem sayısal görüntü, hem enerji hem de USB verisi iletebiliyorsunuz. G5'te optik sürücü olarak bir adet 4X SuperDrive (4x/8x/16x/8x/32x DVD-R/CD-RW) mevcut. G5'in kasasına zaten sadece bir adet optik sürücü bağlayabiliyorsunuz. Optik sürücü, HDD'lerin aksine sisteme PATA arabirimi ile bağlanıyor. İşletim sistemi olarak Mac OS X Tiger 10.4 sürümüyle piyasaya çıkan G5, PowerPC işlemcileri destekleyen son Mac OS X sürümü olan Leopard 10.5'e de yükseltilebiliyor. Leopard kurulumunun nasıl yapılacağına da detaylı bir şekilde göz atacağız... G5'in dışı tamamen aluminyumdan üretilmiş kasasında bazı ufak tefek kozmetik kusurlar, arka ayak kısmında da bir deformasyon bulunuyor. Arka ayağın kasanın alt kısmıyla birleştiği bu bölümdeki gizli perçinlerden birkaç tanesi kopmuş durumda, ileride bu kısmın onarımı için birkaç farklı yöntem deneyeceğiz. Power Mac G5'i bu haliyle, yanında bonus'uyla (*) 250 TL'ye satın aldım. Ve onun üzerinde bazı planlarım var. 1. Yapılacak en kolay terfi, RAM arttırımı. Elimde halihazırda 2 adet 1 GB'lık DDR-400 RAM bulunuyor; bunları kullanarak G5'in RAM'ini 4 GB'a çıkaracağım. 2. En kolay olmasa da en acil yapılması gereken terfi, HDD değişimi. G5'in üzerinde gelen 80 GB'lık HDD kullanılamayacak durumda. Üzerinde Mac OS X Tiger işletim sistemi olan bu HDD, sadece kafasına estiği zaman çalışıyor Hem bu sorunu gidermek, hem de sistemi genel anlamda hızlandırmak için G5'e bir SSD terfisi yapacağız. Ancak bu hususta da bazı kısıtlamalar var. Bunları madde madde anlatacağız. G5'e takacağımız SSD'ye yeni baştan işletim sistemi kurmak gerekecek. Bu işlem de biraz çetrefilli ve epey sabır gerektiriyor. Elimizde mevcut olan kurulum DVD'sinden SSD'ye nasıl Mac OS X Tiger kuracağımızı, USB bellek ile Mac OS X Leopard kurulumunu da detaylıca anlatacağız. 3. Çok elzem olmasa da, G5'in grafik kartını da değiştireceğiz. G5'in anakartı, AGP 8X grafik kartlarını destekliyor; ayrıca anakarta AGP PRO grafik kartları da takılabiliyor. Pek tabii ki 2. elde bolca bulunan herhangi bir AGP kartı alıp sisteme takamıyorsunuz. Zira kartın BIOS'unu barındıran flash ROM yongasında, Apple'ın kullandığı Open Firmware standardında bir yazılım bulunması gerekiyor. Grafik kartı terfisi için elimizde iki seçenek mevcut. Şöyle ki.. 3.a. Tozlu raflardan indirdiğimiz bir ATI Radeon 9500 PRO 128 MB AGP 8X grafik kartına Apple BIOS'u yazmak; aşağıda bu işleme ait bir teaser fotoğraf mevcut. Tabii iş bununla bitmiyor, çünkü Radeon 9500 PRO, ek güç girişi ile beslenmeden çalışmıyor. Grafik kartına, boştaki SATA güç fişinden veya optik sürücünün Molex güç fişinden bir çevirici kabloyla ilave güç sağlamamız gerekiyor. Kart üzerindeki güç girişi, disket sürücülerdeki gibi olduğundan, SATA'dan ziyade Molex'ten çevrim yapan bir kablo bulmak daha kolay olacak gibi.. 3.b. G5'in yanında bonus olarak gelen ve yine aşağıda resmini görebileceğiniz bir NVIDIA GeForce 6800 Ultra DDL 256 MB AGP PRO 8X grafik kartını sisteme takmak. Bu kart, Power Mac G5'e takılabilecek en performanslı kartlardan biri. PC'lerde kullandığımız 6800'lerin aksine üzerinde ilave güç girişi bulunmayan bu kart, ihtiyaç duyduğu gücü G5'in anakartındaki AGP PRO yuvasının ilave pinlerinden sağlıyor. En kolay yöntem ikincisi tabii ki; ancak sistemin ilk sahibi genç arkadaşımız, NVIDIA kartı sisteme taktığı zaman sistemin kilitlendiğini, bunu aşmak için sistemi Open Firmware'e boot ederek bazı kodlar girilmesi gerektiğini söyledi. Bu işe henüz girişmediğimiz için sorunun ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz, ama bir sorun varsa elbette ki elimizden kurtulamayacak Kartaca ordularının komutanı Hannibal'ın söylediği gibi; "Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız." Ağzınıza bir parmak bal çaldıktan sonra bugünlük bu kadarı kafi diyoruz ve sizleri G5'in farklı fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyoruz. Fotoğraflarda da görebileceğiz üzere, Apple'ın G5 kasasındaki hava soğutma sistemi için yaptığı tasarım takdire şayan; 4 farklı hava kanalına ayırdıkları kasayı sessiz ve verimli bir şekilde soğutmayı başarmışlar. G5 kasasının iç yapısı (Yan kapak, arka kısımdaki mandal sayesinde kolayca sökülüp takılabiliyor) Delta firması tarafından üretilen ve PowerPC 970 işlemcisi soğutmak için kullanılan fan. Çift işlemcili G5'lerde bu fanlardan altlı-üstlü 2 tane bulunuyor. İşlemci soğutucu bloğunun arkasında ve önünde yer alan bu fanlar sayesinde ön kısımdan arkaya doğru bir hava tüneli oluşturuluyor. Yan kapağı kapatmadan önce bu bölgeye taktığımız şeffaf pleksiglass'tan mamül ilave bir kapak da, çok bölgeli hava tünelini tamamlıyor... Ufak bir not: G5 işlemciler, PC'lerde alışık olduğumuz şekilde değil. İşlemci, üzerinde soğutma bloğu ve VRM'ler gibi birçok bileşenin de bulunduğu bir ek kart halinde; bu kart anakarta 30 pin'lik özel bir yuva ile bağlanıyor. (İşlemci resimleri alıntıdır) G5'in kızaklı HDD yuvaları ile grafik kartı ve PCI-X yuvaların bulunduğu bölümlerdeki hava kanallarını oluşturan fanlar. Grafik kartını soğutan fan, hemen yanında ufak bir hoparlör de barındırıyor. HDD yuvalarını soğutan fanın yanındaysa, anakartın arka tarafındaki ısı borularını soğutmaya yarayan bir blower fan mevcut... 1. Gün.. Power Mac G5 kasamızın karanlık labirentlerine yavaş yavaş giriş yapıyoruz... Bir üstteki mesajımda bahsettiğim, kasada grafik kartının bulunduğu bölümdeki hava dolaşımından sorumlu olan 80 mm'lik gürültücü fan aşağıda. Sorunun fan yatağının yağsız kalması olmadığını tespit ettikten sonra fanı değiştirmek için arayışa girmek şart olmuştu. Ama asıl temizlik daha derinlerde yapıldı. Kasanın yapısı gereği en alt kısımda yer alan ve toza en fazla maruz kalan güç kaynağını söküp içini açtık; karşılaştığımız manzara bize "iyi ki içini açmışız" dedirtti... Güç kaynağını sökmek, tek işlemcili G5 kasalarında oldukça basit bir işlem. Çift işlemcili modellerde alttaki işlemcinin de yerinden çıkarılması şart iken,bizim sahip olduğumuz tek işlemcili modellerde güç kaynağının üst kısmı halihazırda boş olduğundan, güç kaynağını sökmek için kasanın altında yer alan 4 vida ile kasa içinde ve güç kaynağının üstünde yer alan koruyucu metal plakadaki 2 vidanın sökülmesi yeterli. Ünitenin üzerinde yer alan etikete bakılırsa, elimizdeki güç kaynağı 450 Watt gücünde imiş.. Güç kaynağından çıkan biri 24 pin olmak üzere 3 güç fişini ve ön panelde yer alan güç düğmesi ile bağlantı noktalarını anakarta bağlayan kısa kabloyu söktükten sonra, üniteyi kolayca kasadan çekip çıkarabiliyoruz. Güç kaynağının içini açtığımızda bizi karşılayan görüntü pek içaçıcı değildi... Hava giriş noktalarına ve güç kaynağını soğutmakla görevli fanlara biraz daha yakından bakalım; yılların tozu en çok bu bölgede toplanmış. Güç kaynağının iç kısmını ve fanları tozdan arındırıp, fan yataklarını da güzelce yağladıktan sonra, G5'imizin ömrüne en az bir 10 sene daha katmış olabileceğimizi tahmin ediyoruz Bakım yapılması gereken son fan grubu, kasada egzos vazifesi gören iki fanın yer aldığı fan ünitesi. Bu üniteyi yerinden çıkarmak için, üniteyi tutan iki klipsi hafifçe aşağıya bastırmamız yetiyor. Ancak fan kablosunu anakarta bağlı olduğu yerden çıkarmak için, grafik kartının da sökülmesi gerekiyor. Burada yer alan iki fanın da yataklarını güzelce yağlıyoruz ve böylelikle, kasada yerinden sökebileceğimiz tüm fanları elden geçirmiş oluyoruz. Bu işe ayırdığımız mesainin meyvesi, artık beni emekli edin diye feryat eden gürültücü fanımızı saymaz isek, daha sessiz ve belki de kutusundan ilk çıktığı günkü kadar sessiz çalışan bir sistem... Günün sorusu: Windows 10 ile Power Mac G5'in ortak noktası ne olabilir? Cevabı yarın akşama... 2. Gün.. Nerede kalmıştık? Bir süre Power Mac G5'e el süremedik; piyasadan temin etmemiz gereken bazı ürünler vardı ve ancak bu haftasonu boş vakit bulabildik. Neler yaptığımıza gelince: 1. Grafik kartı değişimi 2. Grafik kartı bölmesinde hava akımını sağlayan fanın değişimi 3. Optik sürücü değişimi 4. Kasanın hasarlı ayak bölgesinin tamiratı Dilerseniz madde madde neler yaptığımızı açıklayalım... Grafik Kartı Değişimi Power Mac G5 kasamızla birlikte, sorunlu çalıştığı rivayet olunan bir NVIDIA GeForce 6800 Ultra DDL 256 MB AGP PRO 8X grafik kartı da gelmişti. Artık kartı denemenin zamanı geldi dedik ve kartın soğutma sisteminin genel bir temizliğini yaptıktan sonra, sistemde halihazırda takılı olan GeForce FX5200 grafik kartını çıkartıp yeni kartımızı taktık. İyi haber; yeni kartımız hiçbir sorun çıkarmadan çalıştı Kartı sisteme takmadan önce, Apple Software Update uygulaması altında Power Mac G5'ler için Apple'ın yayınladığı bir firmware güncellemesini indirip kurmuştuk. Anakartımızın BIOS'u yerine geçen Open Firmware sürümünü 5.1.8f7'e yükselten bu güncelleme, 6800 Ultra grafik kartımızla ilgili bir önceki sahibinin bahsettiği sorunu çözmüş olabilir diye düşünüyoruz. Sonuç olarak artık elimizde, grafik performansı anlamında önceki halini kat be kat aşan bir G5 sistemimiz var... 6800 Ultra grafik kartımızın soğutucusunu temizlerken... Dar uçlu bir yağlıboya fırçası, bu tür toz temizlikleri için biçilmiş kaftan. Halef ile selef bir arada... Kartlar arasındaki hem boyut, hem de performans farkı muazzam... Grafik Kartı Bölmesinde Hava Akımını Sağlayan Fanın Değişimi G5'imizin kasasında grafik kartının takılı olduğu bölümde bir hava tüneli oluşturarak, grafik kartının ürettiği sıcak havayı tahliye eden fanın ömrünü tamamladığından daha önce bahsetmiştik. Bu fanı değiştirmek için Gittigidiyor'dan PWM özelliğine sahip 80 mm'lik bir fan sipariş etmiştik. Ne yazık ki bu fan arızalı çıktı ve satıcıya iade edildi. Eldeki imkanlarla bir çözüm üretmekten başka yol kalmayınca, birkaç yıl önce emekliye ayırdığımız Cooler Master Stacker kasamızın üst egzos kısmına monte ettiğimiz 2 adet Xilence 80 mm fan aklımıza geldi. Mavi LED'leriyle, yüksek devirdeyken bile son derece sessiz ve yanarlı dönerli çalışan bu fanlar, derdimize derman olabilirdi Fanlardan bir tanesini Stacker'dan söktükten sonra, fanın köşelerindeki 4 adet LED'in kablolarını kestik ve fan değişimini gerçekleştirdik. Xilence fanımız hem molex, hem de 2 pinli bir güç bağlantısına sahip. Fanı beslemek için, molex'ten 3 pin'e dönüşüm yapan bir kablo kullandık; bu kabloyu da DVD sürücümüzün molex fişine bağladık. Neden doğrudan molex çoklayıcı kullanmadın diye soracak olursanız cevabı basit; elimizde yoktu. Optik Sürücü Değişimi G5'in üzerinde gelen SuperDrive optik sürücü, bazı DVD'leri okuyup yazmakta biraz nazlanıyordu. Hazır elimizde bir kenarda duran ASUS'un SATA DVD yazıcısı varken, optik sürücüyü de değiştirelim dedik ve işe koyulduk. G5'teki optik sürücü anakarta PATA arabirimiyle bağlanıyor. Sistemde tek bir SATA SSD kullandığımız için, 2. sabit disk sürücüye ayrılan SATA portumuz boşta duruyordu ve SATA optik sürücüyü uzun bir SATA kablo ile bu porta bağlayabiliriz diye düşündük. PATA optik sürücüye güç sağlayan molex fişi de, elimizde bulunan dönüştürücü yardımıyla SATA güç fişine çevirdik. Optik sürücüyü kasaya takıp çıkarmak oldukça kolay. İki adet "quick release" mandalı açtıktan sonra sürücüyü zahmetsizce kasadan çıkarabiliyorsunuz. Sürücünün altına takılan 4 adet özel vida, quick release yuvalarına giriyor ve sürücü kasaya sağlamca sabitleniyor. Kablo bağlantılarını da yaptıktan sonra sürücüyü yuvasına yerleştirip mandalları kilitliyoruz; böylece optik sürücü terfimizi başarıyla tamamlıyoruz... Bir taşla üç kuş vurmuş olduk; G5'imizde grafik kartı, fan ve optik sürücü değişimini gerçekleştirdik. Her şey yerli yerine oturduktan sonra hal ve vaziyet şu şekildeydi... Kasanın Hasarlı Ayak Bölgesinin Tamiratı Geldik bizi en fazla uğraştıran kısma... Power Mac G5'imizin aluminyum kasasının sol alt tarafındaki ayakları, kasanın hatalı nakliyesi sonucunda daha evvel hasar görmüş. Kasanın çelik iskeletini çevreleyen ve hem üst kısımdaki kulpları, hem de alt kısımdaki ayakları oluşturan yekpare aluminyum parça, kasanın iskeletine perçine benzeyen vidalar yardımıyla sabitlenmiş. Sorunlu bölgede de işte bu perçinimsi vida yuvaları aluminyum parçadan ayrılmış. Sorunun ne olduğunu tam olarak tespit ettikten sonra onarım için ne yapabiliriz diye araştırmaya başladık. Aluminyum parçaya delikler delip içeriden vida-somunla sabitlemek bir çözüm olabilirdi ama bu çözüm kasanın bütünlüğüne ve estetiğine zarar verebilirdi. Hal böyle olunca, piyasada "metal yapıştırıcısı" adıyla satılan epoxy yapıştırıcılardan temin edip denemeye karar verdik. Eskişehir'deki hırdavatçıların altıını üstüne getirmemize rağmen, karşımıza "İran yapıştırıcısı" adı altında dandik bir yapıştırıcıdan başka bir şey çıkmadı. Biz de internet üzerinden Henkel üretimi Pattex Rapid Metal yapıştırıcıdan, kargo dahil 20 TL ödeyerek sipariş ettik. İki gün sonra elimizde olan bu yapıştırıcı iki ayrı tüpte geliyor ve eşit miktarlarda karışım hazırlanarak kullanılıyor. Kasanın alt kısmını iskeletten ayırmak için önce güç kaynağını sökmemiz gerekti. Güç kaynağını kasadan çıkarınca, kasanın iç tarafındaki vidalara ulaşmak mümkün oluyor. Bu vidalar Torx tipinde ve sökmek için T8 Torx tornavida gerekiyor. Bu bölümde toplam 10 vida mevcut ve bizim kasamızdaki 10 vidadan 9 tanesinin yuvası kopmuş durumda. Kasayı sadece 1 vida ayakta tutuyormuş da haberimiz yokmuş Vidaları ve vida yuvalarını kasadan çıkardıktan sonra vida yuvalarını izopropil alkolle temizleyip, yapıştıracağımız yüzeylerini 1000 numara su zımparası ile zımparaladık. Metali metale yapıştırırken, yapıştırılacak yüzeyi zımparalamak gerekiyor zira bu şekilde yapıştırıcı için tutunacak daha fazla yüzey alanı yaratıyorsunuz. Zımparalama işlemi bittikten sonra, izopropil alkolle bir kez daha temizlik yaptık ve sıra epoxy yapıştırıcı karışımının hazırlanmasına geldi. A ve B tüplerindeki macun kıvamındaki yapıştırıcılardan eşit miktarlarda kullanarak karışımı hazırladık. Yapıştırıcı paketinden minik bir plastik spatula da çıkıyor ve karışımı hazırlamak için bunu kullandık. Yalnız dikkat etmemiz gereken bir husus var. Macunlar birbirine karıştırıldıktan sonra 4 dakika içinde yapiştırıcıyı uygulamamız lazım zira 4 dakika sonra yapıştırıcı kuruyarak sertleşmeye başlıyor. 1 dakika kadar birbirine iyice karıştırdığımız yapıştırıcıyı, vakit geçirmeden kopan perçinlerin yuvalarına dolduruyoruz ve hemen ardından perçinleri yuvalarına yerleştiriyoruz. Bu noktada perçinlerin üzerine, fazla sert olmayacak şekilde çekiçle birkaç defa vurmak, perçinlerin yuvalarına tam olarak oturmalarını sağlıyor. Tüm perçinler yuvalarına oturduktan sonra ise, saç kurutma makinesiyle 5 dakika süreyle perçinleri ısıtıyoruz. Bu işlem, yapıştırıcının daha hızlı kurumasına ve sertleşmesine yol açıyor. Tüm bu işlemlerin ardından kasamızı, yapıştırıcının 24 saatlik nihai kuruma sürecinin tamamlanması için bir kenara bırakıyoruz Power Mac G5 ve Mac Pro kasalarda pek sık rastlanan bu durumun onarımıyla ilgili gerek yabancı, gerekse de yerli kaynaklarda hemen hiçbir bilgi yoktu. Eğer bu yapıştırma işlemi başarılı olursa, hazırladığımız bu yazı da bir nevi rehber niteliği kazanacak ve kasalarında benzer deformasyon bulunan diğer Mac kullanıcılarına yol gösterecek diye umuyoruz..
-
- apple
- powermac g5
-
(ve %d tane daha)
Konu etiketleri:
-
"Selam... Beni hatırladınız mı?" 1999 yılının Eylül ayında, soğuk ve yağmurlu bir Cumartesi günü, İzmir Fuarı'nın Montrö kapısının önündeyim. Sabahtan beri hiç durmadan yağmur yağıyor, ama o nasıl yağmak! Sanki gök yarılmış ve yeryüzünün tüm tatlı su rezervleri İzmir'in üzerine boşalıyor... Bense, Çankaya'daki döviz bürosundan satın aldığım çil çil dolarları cebime doldurmuş ve 360 Bilgisayar'ın yolunu tutmuşum. Çok değil, bir 10 dakika sonra, ceplerim bomboş, ama elimde Pioneer DVD-105SZ model, slot-in DVD yükleme mekanizmasıyla afilli mi afilli DVD sürücü olduğu halde 360 Bilgisayar'dan çıkıp, Montrö otobüs durağından 81 no'lu otobüse binerek evimin yolunu tutuyor olacağım... (360 Bilgisayar'dan daha sonraları ilk AMD işlemcim olan Duron 800 ve ABIT KT7A-RAID anakartımı da almıştım, hey gidi günler hey. Sağolsunlar, hiçbir ricamızı kırmıyorlar ve her istediğimiz ürünü getiriyorlardı. İstanbul'daki Andromeda Bilgisayar'ın ve İzmir'deki 360 Bilgisayar'ın bendeki yeri bambaşkadır) Bilgisayarda DVD maceram işte böyle fırtınalı bir günde başlamıştı. Eskişehir'de Biem Bilgisayar'ın vitrinindeki Sound Blaster Edutainment CD setinin o devasa kutusuna hayran hayran baktığımız günler çok gerilerde kalmıştı ve artık hepimizin bilgisayarında birer CD yazıcı arz-ı endam ediyordu. Ve bizler gözümüzü daha da yükseklere dikmiştik! DVD sürücülerin erişilebilir fiyatlara inmesiyle ve DVD medyasında piyasaya sürülen filmlerin yaygınlaşmasıyla, bilgisayarımıza bir DVD sürücü almak farz olmuştu. Böyle bir dönemin en fetiş donanımlarından biriydi Pioneer slot-in DVD sürücü. Bilgisayar kasamızın 5.25'lik yuvasına yerleştiği andan itibaren, kasanın tüm çehresini değiştiriyor ve eş-dostun hayranlıkla dolu bakışlarını üzerine çekiyordu. Pek tabii ki bir DVD sürücünün olmazsa olmaz koşulu, o sürücüde DVD film izlemekti! DVD sürücülerle Pioneer vesilesiyle tanışmış olanların hemen hepsinin ilk satın aldığı DVD film de, zannediyoruz ki "The Matrix"tir... Pioneer ve Neo, ayrılmaz bir ikili, aralarından su sızmayan iki kadim dost gibiydi... Sonra zaman değişti, mevsimler değişti. Yağmurlar yağdı yine üstümüze, ve köprünün altından çok sular aktı. Önce beyaz renkli bilgisayar kasalarımız siyahlara büründü, beyaz 5.25" sürücülerimiz siyah kasalarımızda sırıtmaya başladı. Sonra "madem DVD'leri okuyabiliyoruz, neden onlara yazamıyoruz ki?" fikri peydah oldu ve DVD yazıcıların saltanatı başladı. Ve en sonunda kaçınılmaz olarak, optik sürücülere birer birer elveda dedik ve kasalarımızda bir daha onlara yer vermedik. Bir Silverstone kasaya sahipseniz, Silverstone'un ürettiği envai çeşit kasa aksesuarları da mutlaka bir şekilde ilginizi çekiyordur. Oyun sistemimin omurgasını oluşturan Fortress FT02B kasayı, yine üretici firmanın aksesuarlarıyla donatmak, "canım içkim yok sigaram yok; kumara, Rus'a da gitmiyorum" diye düşünen ve elindeki paranın hatırı sayılır bir kısmını hala ve ısrarla bilgisayar donanımına gömmek için bu tür bahanelere sığınan benim gibi dinazorların en büyük hobilerinden biri. Hem bu sebepten, hem de ilk göz ağrım Pio'nun bende yarattığı o slot-in sevdasının zaman zaman depreşmesinden ötürü, kasanın 5.25" yuvasına takılan ve slot-in DVD sürücüler için, kasanın fırçalanmış alüminyum ön yüzeyiyle uyumlu bir panel vazifesi de gören Silverstone SST-FP58B adaptör yakın takibimdeydi. Türkiye'de satılmayan bu ürünü, Ebay'deki ABD merkezli satıcılarda bulabiliyordum ama kargo ücreti de eklendiğinde fiyat birden 100 USD'lere fırlıyordu. Neyse ki Dedektif Gadget taktikleriyle yürüttüğüm yakın takibim sonuç verdi ve nihayet ürünü İngiltere'deki bir satıcıdan, kargo dahil 35 USD'ye 10 gün kadar önce satın aldım. Ebay'den aldığım panelin bana ulaşmasını beklerken, bu panelin içine yerleştirmem gereken slot-in türünde bir optik sürücü temin etme çalışmalarına da başladım. Aslında gönül, slot-in bir Blu-ray okuyucu-yazıcı edinmek istiyor ama okuyucu için 350, yazıcı için 500 TL'lere çıkan fiyatları görünce "Blu-ray'e çok da gerek yok canım" düşüncesi hasıl oluyor zihinde. Bu işi ekonomik bir şekilde nasıl çözeriz diye düşünürken, karşıma şu ürün çıkıverdi: Panasonic CB 5023 GD Slot-In DVD-RW Yazıcı Siz Hepsiburada bağlantısı verdiğime bakmayın; ürünle ilgili daha doyurucu açıklamalar içerdiği için öyle yaptım. Ürünü Webdenal sitesinden, o günkü kurla kargo dahil 200 TL'ye satın aldım (Webdenal'da hemen her şey, piyasa fiyatının hatırı sayılır derecede altına satılıyor, nasıl yapıyorlar anlamış değilim). Bu ürün, Silverstone SST-FP58B benzeri bir adaptörün içine yerleştirilmiş, Panasonic UJ8A7 8X bir slot-in DVD yazıcı ile geliyor. 5.25" adaptörü Archgon diye bir firma üretmiş. Adaptörün ön paneli plastikten mamul ve kaliteli olduğu pek söylenemez. Ama zaten ürünü sadece içindeki DVD sürücüyü kullanmak için satın aldım ve ürün elime ulaşır ulaşmaz DVD sürücüyü adaptörden söktüm. Bu ürünün diğer bir avantajı, DVD sürücüyü anakarta bağlamak için gerekli olan slim-SATA kablosunu da ihtiva etmesi. Zira piyasada tek başına satılan bir slot-in DVD veya Blu-ray sürücü satın alırsanız, bir de bu özel kablodan edinmeniz gerekecek. Türkiye'de nerede satıldığını bulamadığım bu özel kabloyu da ebay'den sipariş etmek gerekiyor; 3-5 USD'lik fiyatı önemsiz olsa da Çin'den gelecek kablo için 1 aydan fazla beklemek pek akıl karı değil. O yüzden, 200 TL'ye komple bir çözüm sunan Panasonic CB 5023 GD Slot-In DVD-RW Yazıcı paketini edinmek çok daha mantıklı gözüktü. Slot-in DVD sürücü ve özel kablo işini de bu şekilde hallettikten sonra, "madem kasanın çehresini değiştirmeye karar verdin, neden şu ucubik Akasa kart okuyucuya da el atmıyorsun?" diye sordum kendi kendime ve kafamda deli sorularla yeni arayışlara giriştim. Ebay okyanusunda dolaşırken, Silverstone FP56B USB 3.0 kart okuyucusuna rastladım. Yine çoğunlukla ABD'li satıcılarda, kargo dahil 100 USD'lere çıkan fiyatlarla karşılaşmamın üzerine, ürünün Türkiye'de çok çok daha ucuza satıldığını fark etmem benim için güzel bir sürpriz oldu. Teknobiyotik'ten o günkü kurla 120 TL'ye satın aldığım kart okuyucu, iki gün sonra elimdeydi. Üzerinde USB 3.0 destekli çoklu kart okuyucu ve 4 adet USB 3.0 giriş bulunan FP56, halihazırda kasamda kullandığım Akasa Interconnect PRO kart okuyucunun aksine, kart okuyucu katında da tam USB 3.0 desteği sunuyor; Akasa'nın kart okuyucu katı bilgisayara USB 2.0 arabirimi ile bağlanıyor ne yazık ki. Böylece 1 taşla 2 kuş vurmuş oldum; hem o uzun süreden beri kurtulmak istediğim çirkin Akasa logosunu kasanın ön yüzünden silebildim, hem de kasanın kart okuyucusuna USB 3.0 desteği ve daha hızlı veri transfer imkanı kazandırmış oldum. FP56 ve FP58, kasanın ön yüzünde birlikte çok daha şık duracak... Bugün de bize ayrılan sürenin sonuna gelirken... diyerek arkası yarın tadında bir ara verelim Tüm bu ürünlerin kutudan çıkışları ve kasaya montajlarını da yarın akşama bırakalım. Hava çok sıcak, günün bütün yorgunluğu üstüme üstüme geliyor ve gözkapaklarım uykuya daha fazla direnemiyor. Yaşlandık mı ne? Yarın sizi nelerin beklediğine dair bir "teaser" Sürç-i lisan ettiysek affola... ----------------------------------------------------------------------------------------------------- --- ---- ----------------------------------------------------------------------------------------- Geldik montaj aşamasına... Panasonic slot-in DVD yazıcı, Archgon üretimi plastikten mamul bir adaptörün içinde takılı halde geliyor. Aslında bu adaptörle de sürücü kullanılabilir, ama fırçalanmış aluminyum yüzeye sahip bir kasanız varsa, Silverstone FP58 gibi yine fırçalanmış aluminyum panele sahip adaptör kasanızda çok daha şık duracaktır. Olmuşken iyisi olsun, üç kuruş fazla olsun diye düşünerek hareket etmekte fayda var zira bu tür şeyler bir defa alınıp ömür boyu kullanılıyor. Aşağıda da resmini göreceğiniz şekilde, Panasonic DVD yazıcıyı içinde bulunduğu adaptörden çıkardım. Bunu yapmak zor olmadı, zira sürücü adaptöre arka tarafındaki iki vida ile sabitlenmişti. Bu iki vidayı sökünce, DVD sürücüyü birazcık yukarıya doğru doğrultup, yavaş ve dikkatlice yerinden çıkardım. Bir sonraki resimde de, DVD sürücüye güç sağlamak ve SATA veri bağlantısı yapmak için gerekli olan özel slim SATA kabloyu görüyorsunuz. Bu kablo da kutu içeriğinde mevcut. Bir sonraki aşama, DVD sürücüyü Silverstone FP58 adaptöre monte etmekti. Bu da son derece basit bir işlem. FP58'in ön paneli zaten vidalanmamış halde, iki bant ile adaptörün kendisine tutturulmuş şekilde geliyor. Tek yapmamız gereken, paneli çıkarıp DVD sürücüyü ön taraftan yerine sürerek yerleştirmek ve sol kısımdaki iki ufak vida deliğinden, kutu içinden çıkan minik iki vida ile sürücüyü adaptöre sabitlemek. Daha sonra da ön paneli, yan kısımlara takacağınız 4 vida ile adaptöre sabitliyorsunuz. DVD sürücü bu şekilde yerine sağlamca yerleşiyor. Ancak ben ne olur ne olmaz diye, üstteki fotoğrafta DVD sürücünün ön sağ ve sol kısmında görebileceğiniz iki adet kendinden yapışkanlı kauçuk tampon malzemesini oradan sökerek, adaptörün sağ tarafında bulunan çıkıntının altına yerleştirdim. Bu basit montaj işleminden sonra sıra geliyor her şeyi kasaya tıkıştırmaya! Yüksek kurdan dolar aldık, dolarları ecnebilerin cebine yolladık, bekledik, acı çektik, türlü eziyetlere katlandık, uykusuz gecelerle savaştık ama... değdi be... FP56 kart okuyucu ile ilgili iki konuda çekincemi belirteyim. İlki, cihazın önünde yer alan kırmızı LED bence tamamen gereksiz bir özellik olmuş. Kart okuyucunun çalışıp çalışmadığını göstermek için böyle bir LED bildirimine gerek duymaları tuhaf; LED en azından mavi olsaydı daha şık dururdu. Bir diğer konu, Silverstone acilen fırçalanmış aluminyum yüzeye sahip bir kart okuyucu çıkarmalı. Kasanın ön yüzünde çok fazla eğreti durmasa da, fırçalanmış aluminyum yüzeyli bir kart okuyucu hem malzeme, hem de renk uyumu konusunda daha şık ve daha bütünleyici olurdu. Böylece bir projemizin daha sonuna geldik... Sanıyorum ki bu kısa inceleme yazısı, Türkiye'de bu cihazlarla ilgili ilk ve tek Türkçe kaynak olma özelliğini taşıyor. Böyle ıvır zıvır zerzevata merakımız sürdükçe, buna benzer inceleme yazılarımızın da devamı gelecek. Ve bu içerikler her daim "CHW Exclusive" olarak kalacak... Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır ----------------------------------------------------------------------------- --------------------------------------------------------------------------------------------- FP56'nın panelini parlak siyah renge boyadıktan ve kırmızı LED ışık sorununu çözdükten sonraki hali...
-
1. VGA Blok DH 2. el forumlarından sıfır olarak 230 TL'ye satın aldığım EKWB EK-FC R9-290X - Nickel (Rev.2.0) model full-cover VGA blok. Bloğun yanında 2 adet kör tapa, bu kör tapaları sıkmak için ufak bir alyan anahtar ve EK'nın kendi termal macunu geliyor. Bu macun ısıyı iletiyor ama elektiriksel anlamda yalıtımlı. Bloğun kutusundan rakor çıkmıyor. Fotoğrafta gördüğünüz iki adet sıkmatik rakor, Reserator setin içinden çıkan ama mefta olan flowmeter'in rakorları. Bunların bağlantı çapı G1/4 imiş, bu yüzden EK bloğa tam uydu Görsel olarak da setteki diğer sıkmatik rakorlardan daha güzel gözüktükleri için bloğun üstünde bunları kullandım. VGA bloğun web sayfasında, bloğun hangi R9 290 kartlarla uyumlu olduğunu gösteren bir tablo var. Bu tabloda, benim kullandığım kart olan MSI R9 290 Twin Frozr 4S Gaming için tam uyumlu olduğu belirtilmiş; kartın yanındaki "Compatibility: Physical" ibaresi, bloğun EKWB personelince kart üzerinde bizzat denendiği ve uyumluluğun teyit edildiği anlamına geliyor. 2. Flowmeter Setin içinde bulunan ve su akışını gösteren flowmeter kırık olunca, mecburen başka bir flowmeter edinmek zorunda kaldım. Yine DH 2. el forumlarında Thermaltake Flow TX model basit bir flowmeter ürününü 20 TL ödeyerek satın aldım. Bu ürün, üzerinde kelepçe takılan iki adet rakorla birlikte geldi. Elimde Reserator setinin içinden çıkan pratik kelepçelerden vardı, bu yüzden flowmeter'in rakorlarını hiç değiştirmeden bu haliyle kullandım. Flowmeter benim için neden önemliydi? Reserator'ün pompası çok ama çok sessiz çalışıyor; çalışıp çalışmadığını anlamanız çok zor; bu yüzden su akışını gösteren bir aparat şart oldu. Ayrıca seti 2. el aldığım için, setin benden önceki sahibi setin içinde bulunan silikon hortumları kendi sistemine göre kesip kullanmış. Yeterli hortum uzunluğu elde edebilmem için, iki hortum parçasını birleştirmem gerekiyordu. Flowmeter sayesinde bunu yapabildim. Aşağıdaki resimde, silikon hortumun bir ucunda Reserator'ün giriş-çıkış yuvalarına giren özel uç takılı. Bu özel uç sayesinde, sistemi bir yerden bir yere taşırken hortumları Reserator'den kolaylıkla ve soğutma sıvısı kaybı olmadan sökebiliyorsunuz. Bu özel uç, söküldüğünde sıvıyı içinde hapsediyor; içinde bir çeşit tıpa var. 3. Soğutma Sıvısı Soğutma sıvısı olarak saf su ve Feser Base marka korozyon-alg önleyici katkı sıvısı kullandım. Feser katkı sıvısını Sanalpazar üzerinden 45 TL'ye satın aldım. Sıvı 50 ml olarak satılıyor ve bu 50 ml, 2 litre saf suya karıştırılarak kullanılıyor. Saf suyu önce "akü suyu" olarak, aşağıdaki resimde de görebileceğiniz 1 lt'lik plastik şişede, bir oto aksesuar dükkanından satın aldım. Bir litrelik bu şişelerden iki tanesine 6 TL ödedim. Ama sonra acı gerçek meydana çıktı Deterjan ve kimyevi ürünler satan bir dükkanın önünden geçerken tesadüfen 4 lt'lik bidonlarda saf su sattıklarını öğrendim; 4 lt'sinin fiyatı 3 TL idi... Yani oto aksesuar satan dükkan bana saf suyu, 4 misli fiyatla satmıştı... Yedekte dursun diye bir bidon daha aldım tabii deterjancıdan Kıssadan hisse, saf su lazım olursa adresiniz oto aksesuarcılar olmasın... 4. Kasanın Operasyondan Önceki Hali Kullandığım kasa Silverstone Fortress FT02. Bu kasanın, anakartın arka çıkışlarının kasanın üst kısmına gelecek şekilde anakartı monte ettiğiniz bir yapısı var ve alt kısmında 3 adet 180 mm'lik devasa fanıyla, ısınan havanın yükselerek, fanların oluşturduğu hava kanalıyla kasayı üst kısımdan terketmesi prensibine dayanan bir soğutma sistemine sahip. İşlemci için halihazırda, 240 mm radyatörlü Silverstone TD02 hazır su soğutma kiti kullanıyordum. Bu kiti kasaya ilk monte ettiğimde, kasanın altında bulunan 2 adet 180 mm'lik fanın radyatöre üflediği havanın soğutma için yeterli olabileceğini düşünmüştüm ve kitin içinden çıkan 2 adet 120 mm'lik fanı radyatöre monte etmemiştim. Ancak zamanla şunu anladım: Grafik kartının soğutma bloğunun yapısı, 90 dereceye kadar ulaşan GPU'yu soğuturken oluşan tüm sıcak havayı kasa içine dolduruyordu ve bu da radyatörün daha fazla ısınmasına neden oluyordu. Bu yüzden, radyatörde biriken ısıyı daha çabuk tahliye edebilmek adına 2 adet 120 mm'lik fanı da kasaya dahil etmiştim. Reserator'ü satın almamdaki başlıca etkenlerden biri de, grafik kartının oluşturduğu ısıyı su soğutma yoluyla kasa dışına taşıyıp, CPU soğutucunun radyatörünün üzerindeki 2 fandan kurtulma fikriydi... 5. Grafik Kartımız Operasyon Masasında Grafik kartını sistemden söküp masaya yatırdık... Soğutucu bloğunu, backplate'i ve soğutucu bloğun altında yer alan ve RAM'lerin bir kısmını soğutan aluminyum parçayı sökmek zor olmadı. Yalnız MSI GPU çevresindeki 4 vidadan birinin üstüne, kolaylıkla yırtılabilen bir garanti etiketi yapıştırmış. Bu etiketi zarar vermeden sökmek biraz zahmetli oldu; iğnenin ucuyla etiketin bir tarafını hafifçe yukarı kaldırmak ve daha sonra cımbızla etiketi yavaşça yerinden sökmek gerekiyor... 6.) VGA Bloğunu Monte Ediyoruz... VGA bloğunu karta monte etmeden önce, bloğun üst tarafında kalacak 2 deliği kör tapalarla kapatmam gerekti. Bloğun yanında gelen alyan anahtar ile bu iş kolayca hallediliyor. Daha sonra, GPU üzerindeki termal macun kalıntılarını izopropil alkol, tuvalet kağıdı ve kulak temizleme çubuğu yardımıyla temizleyip, bloğun kutusundan çıkan EK termal macunu GPU üzerine uygulamak gerekiyor. Yine kutu içeriğinde bulunan ve RAM yongalarının boyutuna göre halihazırda kesilmiş olan, 0.5 mm kalınlığındaki termal pad'leri, RAM yongalarının üzerine yerleştiriyoruz. VRM yongaları için de, 1 mm kalınlığındaki termal padi ince uzun bir şerit halinde kesip uygun yere yerleştirmek lazım. Kutu içeriğindeki yönerge kağıdında, hangi bölgelere termal pad yerleştirmek gerektiği açıkça belirtilmiş... Macun-pad uygulama safhasını bitirdikten sonra, VGA bloğu kartın üzerine monte ediyoruz. Sıradaysa bloğa rakorları takma işi var... 7. Rakorların Takılması Her ne kadar Zvana hocam gerek yok dese de, ben ne olur ne olmaz diye rakorların vidalı kısımlarına ince bir şerit Teflon bant sardım Rakorları elle iyice sıktıktan sonra, uygun bir anahtarla çok az bir kuvvet daha uygulayarak iyice sıktım. Bu işlemden sonra grafik kartımız, kasaya monte edilmeye hazır hale geldi... 8. Grafik Kartını Kasaya Takıyoruz ve Hortumları Monte Ediyoruz Grafik kartını kasaya yerleştirdikten sonra, hortum uçlarını rakorlara bağladım. Bu aşamada, bloğun üst tarafında kalan rakora su girişi, altta kalan rakora da su çıkışı bağlantısını yaptım. Bu şekilde su daha kolay devirdaim yapacak gibi geldi Resimde de görebileceğiniz üzere, Silverstone TD02 soğutmanın radyatörü üzerindeki 2 adet 120 mm'lik fanı da söktüm. 9. Hortumları Reserator'e Bağlıyoruz VGA bloğun rakorlarına hortum uçlarını bağladıktan sonra, hortumun diğer uçlarını Reserator'a bağlama vakti geldi... Hortum uçlarında halihazırda Reserator setin içinden çıkan hızlı bağlantı aparatları takılı. Bunları Reserator'e bağlamak çok basit bir işlem... 10. 1 Saatlik Sızdırmazlık Testi ve Kasanın Yan Kapağını Kapatıyoruz Kasanın yan kapağını kapatmadan ve bilgisayarı çalıştırmadan önce Reserator'ü ve bağlantıları sızdırmaya karşı test etmemiz gerekiyor. 2 lt kadar saf suyu ve 50 ml'lik Feser base katkı sıvısını Reserator'ün içine boşaltıp, 1 saat kadar bir süreyle Reserator'ü çalıştırıyor ve bağlantı noktalarındaki olası bir sızdırmaya karşı sistemi gözlüyoruz. Bu aşamada bir salaklık yaptığımı itiraf etmeliyim Feser katkı sıvısını, sızdırmazlık testi bittikten sonra saf suya karıştırmam gerekiyordu ama ben aceleyle ilk başta saf suya karıştırdım sıvıyı. Allahtan test esnasında herhangi bir sızdırma olmadı; eğer işler yolunda gitmeseydi zaten zar zor bulduğum katkı sıvısını ziyan etme riski ortaya çıkacaktı... Reserator 1 saatlik testten yüzünün akıyla çıktı ve kasanın yan kapağını kapatma vakti geldi. Bunu yapmak için, hortumları Reserator'dan sökmek gerekti, Reserator'ün özel hortum bağlantıları sayesinde bu esnada sıvı kaybı yaşamadım. Kasanın yan kapağında bulunan plexiglass pencerede, hortumların girebileceği çapta bir delik açtırmıştım. Bu işlemi plexiglass satışı ve kesimi yapan bir dükkanda 10 TL'ye yaptırdım. Kesimi CNC tezgahında yaptılar ve epey düzgün oldu diyebilirim... Sonuç: Sıfır Ses; 60 C Ve Reserator iş başında 1 saatlik Unigine Heaven testinde GPU 60 derece sıcaklıkta sabit kaldı. Fan sesi yok, pompa sesi yok; tamamen pasif soğutma ile elde ettiğim bu sonuç beni fazlasıyla memnun etti. Reserator sayesinde, kasa içinde gürültü üreten 4 fandan kurtulmuş oldum; GPU sıcaklığında da tam tamına 30 derece düşüş oldu. Hava soğutmada GPU'nun ürettiği ısı mecburen kasa içine dağılıyorken, su soğutma ile bu ısı kasa dışına taşınmaya başladı ve kasa içindeki diğer bileşenlerin ısınmasının da önüne geçilmiş oldu; bu durum CPU ısısına da doğrudan etki etti. Bu seti kurmanın bedeli bana toplamda şu oldu: 265 TL Reserator seti (Sanalpazar üzerinden taksitle alındı) 230 TL EKWB VGA Blok (DH 2. el forumlarından alındı) 20 TL Flowmeter (DH 2. el forumlarından alındı) 45 TL Feser Base katkı sıvısı (Sanalpazar üzerinden taksitle alındı) 10 TL Saf su (Kazık yenilerek iki defa alındı) 10 TL Plexiglass kesim bedeli 65 TL Ödediğim toplam kargo bedeli Toplam: 645 TL Bu meblağ, dönemi geçmekte olan bir grafik kartını soğutmak için fuzuli bir harcama gibi görülebilir. Ama bu seti bir araya getirirken paradan çok daha kıymetli şeyler elde etmiş oldum. Zvana hocamın paha biçilmez katkılarıyla hem daha önce tamamen yabancısı olduğum bir konuda tecrübe ve bilgi edindim, hem de eski güzel günlerde yaptığımız gibi bilgisayar kasasının başına oturup saatlerce uğraşmanın tadına tekrar vardım... Bu tür şeyleri yapmayalı uzun zaman olmuştu, gerçekten özlemişim... Aslında Reserator'un kendisi uzun vadeli bir yatırım olarak görülebilir. Zira grafik kartını değiştirdiğimde, sadece uygun bir VGA blok alarak yeni kartı da Reserator ile soğutabilirim. R9 290 gibi çok ısınan bir kartın bile üstesinden geldiğine göre, önümüzdeki yıllarda da Reserator'ü emekli etmek zorunda kalmayacağım demektir. Sisteme Air Penetrator Fan Eklenmesi Procemizle ilgili ufak bir güncelleme yapayım... Uzun zamandır Reserator 1'i sorunsuzca kullanıyorum. Aklımda, sistemin soğutma performansını nasıl arttırabiliriz sorusu dönüp duruyor tabii ki Bunu yapmanın en kolay yolu, Reserator'e aktif soğutma sağlamak; yani doğrudan Reserator'a hava üfleyecek bir veya birkaç tane fan eklemek. Zalman, Reserator setini sattığı dönemde set için aktif soğutma kiti de tasarlamış. Reserator'ün tepesine monte edilen bir fan kiti (ZM-RF1) ile radyatörün soğutulacağını düşünmüşler. Ne yazık ki bu kiti günümüzde temin etmek imkansıza yakın. Bu yüzden farklı çözüm arayışlarına girdim ve internet üzerinde Reserator'ü modlayan insanların denedikleri yöntemleri araştırmaya başladım. Modların çoğu, harici pompa kullanımı ve su akışının yönünün değiştirilmesiyle ilgili, sisteme aktif soğutma eklemekle ilgili hiçbir şey bulamadım.... derken, bir sitede şöyle bir fotoğrafa rastladım ve kafamda bir şeyler bink! etti Sivrizekalı bir ecnebi arkadaşımız, Reserator'ün alt kısmına (muhtemelen) 120 mm'lik bir fan koymuş ve radyatöre bu şekilde alttan hava üfletiyor. Bu çözüm, Zalman'ın ZM-RF1 kitinden çok daha akla yatkın geldi zira ısınan havanın yükselmesi prensibinden hareketle, Zalman'ın radyatöre üstten hava üfleyen çözümü akıntıya karşı kürek çekmek misali bir etki yaratıyor. Oysa radyatöre alttan hava üflemek, mantıken çok daha verimli bir soğutma sağlayabilir. Tabii buradaki en büyük sorun, alta yerleştirilen fanın dağıtık bir şekilde hava üfleyecek olması; bu da soğutma verimliliğini düşürecektir. İşte tam da bu noktada imdadımıza, Silverstone'un geliştirdiği bir teknoloji yetişiyor; Air Penetrator Fan Yukarıdaki videoda da açıkça görebileceğiniz gibi, Air Penetrator teknolojisi havayı fazla dağıtmadan, belirli bir kanala odaklayarak üflüyor. Bu tam da benim istediğim çözüm. Kullandığım Silverstone FT02 kasanın alt kısmında 3 adet 180 mm'lik fan bulunuyor. Bunlardan bir tanesini, zamanında Air Penetrator özellikli fanla değiştirmiştim. Kasadan bu fanı söküp, Reserator'de kullanmanın vaktidir dedim ve işe giriştim.. 180 mm'lik devasa fanımız şu: Fanın iki farklı kablosu var. Birisi 3 pin'li güç kablosu, diğeri de fan devrini iki ayrı devir hızında ayarlayabileceğimiz switch'i barındıran kablo. Fanın ihtiyaç duyduğu gücü, kasamızdaki fan kontrolcü ile sağlayacağız. Fanı yere koyup üstüne de Reserator'ü yerleştireceğimiz için, fanın yerden bir miktar yüksekte durması gerekiyor. Bunun için fanın dört köşesindeki vida deliklerine fan montaj vidalarını takarak, yerden bir miktar yükselmesini sağladık. Sistemin son hali aşağıda... Kasanın yan penceresinde, hortumları geçirmek için açtığımız delikten fan güç kablosunu da geçirdik. Böylece sistem açıldığı andan itibaren fan da çalışmaya başlıyor. Fan kontrolcü yardımıyla fanı 750 devir/dakika çalışacak şekilde ayarladık. Bu şekilde fan son derece sessiz ancak yeterli miktarda hava üfleyebiliyor. Bu haliyle sistemin soğutma performansında ne kadar iyileşme olduğunu detaylı olarak test edemedim. Ama az da olsa bir fark olacağı kesin. 180 mm'lik Air Penetrator fan, yapısı gereği Reserator'ü taşıyacak bir kaide işlevini gördüğü için, radyatöre alttan hava üflemek için en uygun seçim herhalde. Daha geniş bir vakitte, sistemin soğutma performansını detaylıca irdeleyeceğim. Şimdilik bu kadar.. Air Penetrator Fanın Yerden Yükseltilmesi Bugün uygun çapta ve uzunlukta cıvata ve somun temin ettim ve sonuç tam istediğim gibi oldu. Cıvataları kullanarak fanı yerden 5 cm. kadar yükselttim, cıvataların fana girdiği noktaları da çift taraflı somun kullanarak sağlamlaştırdım. Bu şekilde hava akımı kayda değer biçimde arttı. Silverstone'un Air Penetrator teknolojisi tam da olması gerektiği gibi çalışıyor; güçlü bir hava akımının Reserator'ün tepesine kadar ulaştığını hissedebiliyorsunuz. Buna rağmen hava akımı sanki bir tünelden geçiyormuş gibi hareket ediyor, yani fan çapının dışında kesinlikle hava akımı yok ve akım tam olarak Reserator'ün de bulunduğu merkeze odaklanmış durumda. Sistemi bu haliyle yarım saat kadar Unigine Heaven testine soktum. Sıcaklıklarda, sistemin fansız haline göre 5 derece kadar bir iyileşme var; yükte 55 dereceyi gördüm. Ama daha da önemlisi, sıcaklığın belli bir noktaya kadar yükselip o noktada sabit kalması ve bunu yaparken fanın sadece 800 devir/dakika dönmesi. Fanın çalışıp çalışmadığını anlamıyorsunuz bile. GPU'da hızaşırtma olduğunu ve oda sıcaklığının 24 derece olduğunu belirteyim. Gelelim resimlere... Bundan sonra aklımda bir iyileştirme yöntemi daha var. Şöyle ki, Reserator'ün tabanındaki pompa, radyatöre sıcak su girişi kısmına çok yakın olduğu için, sisteme geri dönen sıcak suyu gerisin geriye bloğa pompaladığına dair yorumlar okudum. Eğer radyatörün alt kısmını sökebilirsem (ki sistemi ilk aldığım zaman denemiş ve başaramamıştım), buradaki sıcak su giriş kısmına bir parça hortum ilave edip sıcak su girişini biraz daha yükseğe taşımayı düşünüyorum. Aşağıdaki resimlerde Reserator'ün pompasını, sıcak su girişini ve bu girişi benim yapmak istediğim şekilde hortumla uzatan birinin elde ettiği sonucu görebilirsiniz. Sıcak su girişinde halihazırda bir sıkmatik rakor olduğu için, buraya kısa bir hortum eklemek kolay olacak gibi görünüyor. Tek yapmam gereken, radyatörün alt kısmını sökebilmek.
-
- zalman
- reserator 1
-
(ve %d tane daha)
Konu etiketleri:
-
Pompanın güç girişini bir fan kontrolcüye bağlayıp devrini ayarlayabilirsiniz. Sıvının devirdaimi düştüğü için soğutma performansı bir miktar düşüyor ama sistem boştayken bu şekilde kullanılabilir.
-
-
Çağlar hakli.. o alana numerik tuslari olmayan bir klavye alirsaniz fare icin daha genis bir bolum kalir.
-
@@Narcissus Barış Özkök'le ortaktık. Sonra o oyun-yayın işlerine daldı, dükkanı bana bıraktı
-
mini-ITX sisteme geçince kasayı masanın üstüne aldım. Eski kasam FT02'nin'nin neredeyse 1/3'ü kadar yer kaplayan FT03-MINI'ye baktıkça, o heybetli kasalarla uğraşmanın ne kadar da beyhude bir iş olduğunu düşünüp hayıflanıyorum
-
Razer Copperhead faremdeki çift tıklama sorununu ben de switch değiştirerek çözmüştüm. Razer bu sorunun çıkacağını öngörmüş olmalı ki fareye yedek switch koymuş baştan Farenin hem sağ hem de sol yan kısmında bulunan tuşlardan, kullandığınız ele göre diğer taraftaki atıl durumda oluyor Copperhead'de. Bu tuşların switch'lerini kullanarak çift tıklama sorunu çıkaran sol tuş switch'ini değiştirmiştim..
-
@@SkyWarrior Ben de dün gece yükseltme yaptım ama oyun oynarken saçmasapan şekilde hata verdi birkaç kere. Microsoft bklamış yine yükseltme işini. Bu akşam temiz kurulum yapacağım artık.
-
@@SkyWarrior Dolby Atmos'un kulaklık için olanı "coming soon" modunda. Etkin değil henüz.
-
Şimdi NVIDIA çocuğu koydu mu?
-
@@sgi Kart üzerinde toplam 6 MB bellek var evet, ama 4 MB 3D, 2 MB da 2D yongası için ayrılmış. O yüzden 4 MB diye yazdım Düzeltme: Sanırım ben yanlış anlamışım. 6 MB framebuffer 2D/3D ortak kullanılıyormuş. Düzeltiyorum...
-
3Dfx ailesinin tüm fertleriyle toplu fotoğraf da çektirelim dedik...
-
Bunlar da ana yemek... Diamond Monster 3D 4 MB PCI (3Dfx Voodoo) 3Dfx ailemiz gitgide genişliyor. Voodoo yongasetli ilk kartlardan epey kovalamıştık; nasibimizde Diamond Monster varmış Kart, yine koleksiyonumuzda bulunan Matrox Millennium ile harika bir ikili oluyordu. Bir dönem bu eküri, en iyi 2D kalitesiyle birlikte en yüksek 3D performansını elde etmenizi sağlıyordu... A-Trend Helios 3D 6 MB PCI (3Dfx Voodoo Rush) 3Dfx'in Banshee'den önceki tek kartta 2D/3D çözüm denemesi. 2D yongası olarak Alliance AT25 yongasını kullanan Voodoo Rush, ne yazık ki hem 2D kalitesi, hem de 3D performansı olarak Matrox & Voodoo gibi ikili çözümlerin çok gerisinde kalmıştı. Bu yüzden pek rağbet görmeyen Rush kartlar, bu duruma paralel olarak oldukça zor bulunuyorlar.
-
Önce aperatifler ELSA Erazor III - A32 VIVo 32 MB SDR AGP 4X (NVIDIA Riva TNT2 PRO) Koleksiyonumuzun 3. ELSA grafik kartı olan Erazor III, aynı zamanda NVIDIA ailesindeki eksik halkamız olan TNT2 yongasını tamamlıyor. TNT2-A olarak da bilinen bu yonga, NVIDIA'nın GeForce GPU'sunu piyasaya sürmesiyle birlikte 0.22 mikron üretim teknolojisiyle güncellediği TNT2 yongasından ibaret. Bu sayede selefine nazaran daha az güç tüketiyor ve pasif soğutma ile çalışabiliyor. ELSA bu kartı Fransa'da üretmiş.
-
@@emre666 Demokrasimizin temel direği, özgürlüğümüzün teminatısın Emreciğim.. Ulen 2 harften konu nereye geldi...
-
Valla ben kendi Scorpio'mu kendim yaptım. i7 işlemci, GTX 1060 grafik kartı, 16 GB RAM ile mini ITX kasaya sistem topladım, bunu TV'ye bağlayıp XBOX 360 gamepad'i de takınca oldu sana next-gen XBOX Her oyunu da en yüksek ayarlarda 1080p min 60 fps oynatıyor alet. FPS oynamak isteyince de klavye-fare-monitör'e geçiyorsun. Microsoft ortak platform, Windows 10 zamazingosuyla zaten XBOX'ın ipini çekti. Bu saatten sonra XBOX'a para harcamaktansa PC'ye yatırım yapmak daha mantıklı sanki.
- 48 replies
-
- xbox one x
- scorpio
-
(ve %d tane daha)
Konu etiketleri:
-
@@emre666 Bir kıpraşma, hareketlenme mi oldu?
-
Bir aksilik çıkmazsa, yarın orta halli bir artış olacak kart nüfusumuzda
-
@@hakancez Hocam boyun fıtığı olduk sayende Bu arada yeni ofisin hayırlı olsun..
-
Linus bu konuda bir video yayınlamıştı geçenlerde. Eskiden bazı grafik kartlarının arka kısmına da bellek yongaları yerleştiriliyordu; misal bir dönem kullandığım 7800 GTX'in arka tarafında 4 adet RAM yongası vardı. Ve bunlar epey ısınıyordu, ki üzerlerine heatsink taktığımı hatırlıyorum. Bu gibi kartlarda backplate'in soğutmaya bir nebze katkısı olabilir ancak günümüzde üreticiler tüm bileşenleri PCB'nin ön yüzüne yerleştiriyorlar. Backplate'in artık görsellikten başka bir işlevi yok.
-
@ƮiɛsƬσᴙƝ Vatan acayip bir fiyata satiyor yahu Diger magazalarda 200 TL'den asagi fiyat yok. http://www.vatanbilgisayar.com/logitech-g303-daedalus-apex-game-mouse.html
-
@@ZvAnA Korhan hocam şimdi şöyle bir şeyi farkettim. Gigabyte'ın çift fanlı heatsink'inin resmi aşağıdaki gibi: Kırmızı çerçeve ile işaretlediğim bölümün tam altında VRM heatsink'i bulunuyor. Üstteki heatsink'in yapısı itibariyle, hemen üstte bulunan fanın üflediği hava zaten VRM heatsink'ine ulaşmıyor. Yani Gigabyte VRM'ler için pasif soğutmayı yeterli gördü diye düşündüm bu detayı farkedince. Birkaç gün böyle kullanayım bakalım, herhangi bir stabilite sorunu olacak mı... Bu arada GPU'da hızaşırtmayla nihayet 2 GHz görebildim