kHanTW

Spotify alternatifsiz gözüküyor, aile aboneliği gibi seçeneklerle fiyatı da makulleşti, adamlar mp3 indirme denen kavramı bıçak gibi kestiler... Apple Music denedim ama bana göre tek avantajı Apple TV'de kullanıp BT üzerinden hoparlörlere aktarabilmekti.. (Ki o da affedersiniz Apple'ın hırtlığı, tv os app olarak spotify a izin vermiyor kendine rakip olmasın diye) Ama film/dizi konusunda domine edebilen bir torrent alternatifi yok... Dizi değil ama film konusunda 3 ay sömürmeye bakar, telif anlaşmaları yüzünden hiç bir sistem tam değil, %40 a bile yaklaşan olduğunu sanmıyorum, aradığın filmi izlemiyorsun da, seçeneklerden beğenebileceğim bir şey var mı diye bakıyorsun... O yüzden rotasyon,Netflix gibi iyilere çok ay, BluTV gibi kötülere birer ay mantığı bana anlamlı geliyor.

@ : Türkçe diziler olabilir, ben "Ulan İstanbul" dizisini aradan çıkarttıydım, çok da keyif aldıydım... Daha apple tv gibi uygulamaları falan yeni çıktı, network/kalite problemleri falan netflix'e göre daha fazla, içeriği (yerli dışında) çok rekabet edebilir gibi değil ama üç kat daha ucuz, o yüzden bence mantıklı. Dahası bu abonelik sistemleri nedense toplu alıma indirim yapmıyor, o yüzden sistemler arasında rotasyon yapılabilir, her 3 ay netflix ten sonra 1 ay blutv olabilir falan. (Bir aydır ciddi şekilde netflix i sömürüyorum, beğendiğim tarzlarda film kalmadığını söyleyebilirim, bu azimle 6 ay sonra bir şey kalmayacağına neredeyse eminim)

Bende yok valla :/

Hunting for the wilderpeople'a bir artı da benden.... (Ayrıca müziklerini de beğendim) Bence izlenmesi gereken filmlerden bir tanesi... Bu arada sinemada Dr. Strange'e gittik ve onu da oldukça beğendik... Bugün güzel bir gün oldu...

n11 den dünyanın kuponunu topladım, sonra hiç bir şey almadım, benim de öyle oldu

Ben de izledikten sonra notumu değiştirmedim, kendi içinde havası olan bir filmmiş... [Mini mini spoiler] (Empati kitabının içinde olan "kartlarla karar verme" ögesine dalmış ama çok da zorlamamış, tadında olmuş) [/Mini mini spoiler]

@@OnLyTNT : Benimkinin yerini bulsam da sana göndersem, bana dert olacağına sana dert olsun.... Burda etin budun harman olduğu yerde yaşadığım için bir telefonumla çok makul paraya çok iyi pişirilmiş eti yanında 6 çeşit salata ile alabiliyorum. Dahası kağıdı kalemi aldım elime, dışarıdan daha ucuza mal etme şansım yok. Resim de koyardım ama başlığı trollemek olur

@@hakancez : Karizmatik birinden hoş bir yorum oldu, sabah sabah iyi geldi... Blog yazmıyorum, tamamen rakamsal konularda 4 kitabım bir de ortak yazarı olduğum beşinci bir kitap var ama o kadar sıkıcılar ki okuyan kimse olduğunu sanmıyorum Genelde sohbetimi beğeniyorlar, her zaman anlatacak bir şeyim olduğunu ve tarzımın Sunay Akın'a benzediğini söylüyorlar ama hepimizde bir onaylanma önyargısı (confirmation bias) olduğu için belki de kötü yorumlara kulağımı tıkayıp iyilere "aa süper, işte ben" diyorumdur Şu sıra biraz boş vaktim var, geyik bir kitap yazıp 13-14 satmasını sağlarım belki Film konusuna dönersek, bugün enteresan bir şeyle karşılaştım. Netflix'ten (şu sıra iyi sömürüyorum) aşağıdaki filme başladım. Peki bunda enteresan olan ne denirse, imdb'den filmin linkine baktığımda puan verdiğimi gördüm... An itibari ile filmin yarım saatini izlemiş olmama rağmen filmden tek kare hatırlamıyorum, dahası bazı "izlemiş olsaydım hatırlayacağım" ıvır zıvır var... Ya benim hafıza komple gitmiş, ya da yanlışlıkla izlememiş olduğum bir filme puan (hem de benim standartlarımda komedi filmleri için iyi bir puan olan 7) vermişim...

Geçtiğimiz gün Netflix'in bir belgeselini izledim : Sky Ladder : The Art of Cai Guo-Qiang Açıkçası bu kadar keyifli olabileceğini düşünmemiştim , yemek yerken yanında bir şeyler olsun gibisinden bakmaya başlamıştık, sonuna kadar oldukça keyifli izledik. Enteresan bir sanatçıymış, yaptığı işleri de beğendim gerçekten. Çin'de doğmuş, Mao döneminde sanat baskıya uğrayınca yurt dışına çıkmış, kendini Amerika gibi bir yerde kabul ettirmiş. Belgeselin gidişatı ve anlatım tarzı da fena değil, Netflix iyi iş çıkarmış.

@@hakancez : Bundan yıllar öncesinde bir arkadaşım amerikan filmleri hakkında bir seminer vermişti... Daha sonra örnek bir film tipini (romantik komedi) grafikle anlatmış ve her 11 dakikada bir ilgi çekici bir şey eklenmesini, filmin süresinin tam 2/3 'ünde mutlaka taraflardan birinin ötekisini kırmasını , bitmeye bilmemkaç dakika kala kendisini affettirmesini sadece x/y ekseni üzerinde çizgi olarak anlatmıştı, açıkçası o seminerden bu yada da o grafiğe uymayan filmi çok az gördüm. Pratikte aynı filmi defalarca izliyoruz, başka bir şey değil yani.... Terminal, Catherine Zeta Jones kısımlarında çok az bu kurala uysa da çok "kendine münhasır" bir film... Hem enteresan bir konuyu anlatıyor, hem sıcak, hem de hiç sıkmıyor... Ayakları yere basan, "gerçek olabilecek kıvamda" bir film, dahası 1988-2006 arasında De Gaulle havalimanında yaşamak zorunda kalan iranlı bir göçmenin hayatından esinlendiği de söyleniyor. Tom Hanks dönemin çok iyi bir oyuncusu, Sleepless in Seatle (1993) ile Terminal (2004) arasındaki zaman aralığında çok iyi işler çıkarmış. Çok gerçek ve samimi karakterleri oynuyor. Bu arada biraz alakasız ama zamanında sinema hakkında verdiğim bir seminerdeki anektodu paylaşmak isterim. Muhabbeti çok sulandırmamak için spoiler'a alıyorum, spoiler yok.

@@OnLyTNT : Hepimizin öyle bir "döküm tava" denemesi oluyor, ama hele bir de biraz büyük bir parçaysa akabinde kaldırıp indiremediğimizi, mutfak dolaplarındaki raflara rahat koyamadığımızı, temizleyemediğimizi (kuyruk yağı mı ne lazımmış) ve bulaşık makinasına koyamadığımızı farkediyoruz Mühürlemeyiversin diyorum artık...

Oyunlar bu para zaten, bence de iyi fiyat

Yakınlarda bir havuz yapma ihtimalim var, o proje için bir bakınayım dedim ama prize takılanlardan değilmiş, pilliymiş... Daha önceki tecrübelerimden söyleyebilirim ki bu tip ürünlerde ya prize takılan ya da solar panelli ürünler efektif oluyor, pillilerde bir süre sonra insan düğmeyi açmaya kapatmaya üşeniyor

Ben yıllardır bu mereti alayım derim, her seferinde vazgeçerim... Sanırım pilini belli aralıklarda değiştirmek gerekiyordu da o pili bulamıyorduk, o yüzden almadıydım en son...

@@ResetButton : Bitmiş herhalde... Bitmeden önce mobilden alana ekstra 20 lira daha indirim yapmışlar Zaten arada kaldıydım, belki de almamam daha iyidir..

O golfleri kimse alamayacak gibi gözüküyor ya neyse..

Kindle Paperwhite n11'de (kılıfsız olarak) en düşük 419 lira Bugüne özel kuponlar dağıtmışlardı, bende 55 liralık bir kupon olduğu için 364 liraya mal edebiliyorum. Eğer yanlış hesaplamadıysam amazon fiyatı 390 lira iken bu fiyata alabiliyor olmak iyi olsa gerek. Yeni dolar kuru etkisini gösterdiğinde bu fiyata almak imkansız gibi olacaktır. Zilyon kere konuşuldu ama : - Ben zaten ipad mini ile e-kitap okuyorum, dahası aynı cihazla dizi de izleyebiliyorum, satranç da oynayabiliyorum vs. Ayrıca telefonum büyücek (iphone 6 plus) olduğu için zaten 6" e yakın ve sürekli taşıdığım bir cihaz var. Güneşte parlamaması falan bu kadar önemli mi, gerçekten de tabletten bu cihaza geçmeye değiyor mu ? Sonuçta şu sıra gereksiz harcama yapmamam da gereken bir dönemdeyim, düşünmeden almak istemiyorum. - Türkçe kaynak pek yok deniyor, mecburen Meritokrasi gibi yerleri sömüreceğim. E-pub formatından bu cihazın tanıdığı formata çevirmek amelelik gibi geliyor mu ? Çevirirken kitabın formatında falan değişiklikler oluyor mu ? Bir kere yapayım da bir sürü kitabı çevireyim konu bitsin desem içinde çok fazla kitap olması karmaşa yaratıyor mu? - Gerçekten çizilen bir cihaz mı, almayı planladığım yerde ekran koruyucu hediyesi var zaten, telefonu bile kılıfsız kullanan birisi olarak bu cihazda kılıf elzem bir şey midir? - Elime kindle'ı 3-4 dakikadan fazla almadım. Açıkçası bu kararsızlığı biraz da bu yüzden yaşıyorum. Daha büyük ekranlı , zaten ışıklı, başka tonla fonksiyonu olan, zaten satın almış olduğum ipad mini yi değiştirmeye değer mi sorusunu soruyorum kendi kendime. Özellikle bu geçişi yapmış olanların yorumu ne şekilde onu merak ediyorum.

Hoş geldin Levent, bir şeye ihtiyacım yok ama seni burada görmek güzel

Bu ayki aboneliğimi deli sömürüyorum, günde 3 filmi bitirip dördüncüye başladığım oluyor Bir süre sonra adam gibi film kalmadı hissiyatında oluyorum , adam sandler lı ben stiller lı filmlerin kolleksiyonunu izliyorum ama olsun.

@@Executioner : Deriden'in %bilmemkaç üzerine bilmemkaç indirimlerini yakalayarak bir ayakkabısını almıştım... 1 yılı aşkın süredir benim heyvan gibi kullanımımı (bir süredir günde 3 saat yürüyüş) kaldırıyor... Oldukça da rahat kullanıyorum, spor ayakkabıyı kesinlikle aratmıyor. Neme lazım diye bir tane daha aldı, köşeye koydum... Bence ucuza yakalayınca almak gereken bir şey.. Ha diğer taraftan indirimlerle 300 lira bandına benzer modeller alınabiliyor, dolar almış başını gitmişken Türkiye'de deneyip almak daha mantıklı mı olur bilemedim...

Sevdiğim birisine hediye olarak Proraso tıraş sabunu aldım : http://www.hepsiburada.com/proraso-okaliptus-yagi-ve-mentollu-tiras-sabunu-p-SGLILA8335 Arkodan sonra daha kaliteli ürünlere geçmek için çok iyi bir başlangıç, açıkçası güzel bir hediye olacağını umuyorum. Dahası kargo bedavaymış. Hatırlatma : İlle de pahalı sabunlara kremlere düşmek isteyenler için Türkiye'deki adres : http://www.extrashaving.com/

@@ResetButton : Hakkaten inanılmaz olmuş...

@@Makaan : Elde görmek lazım tabi ama bence senin aldığın bariz daha güzel...

@@Griffon Hadi hayırlı olsun bakalım, biraz incele de biz de ona göre kendimizi hazırlayalım..

Ben bilgisayarımda erişime açık bir klasör yaratıp infuse ile kablosuz ağ üzerinden izlemeye çalıştım, çok da verim alamadım, takılma falan oldu, bir daha da uğraşmadım. Dediğim gibi, güzel bir program, satın alıp desteklemiş olmaktan da pişman değilim (zaten enpara dan dolayı yarı para verdim), ama kullanmıyorum