Idefix

Üye
  • Mesaj sayısı

    74
  • Üyelik tarihi

  • Son ziyareti

Mesajlar posted by Idefix


  1. Bebeğimiz için bir bakıcı ile anlaşacağız 1-1,5 yıllık bir süre için. Güvenlik açısından SD karta kayıt yapabilen, tanesi 30-50 USD’lik 3-4 tane kamera almayı düşünüyorum. 1080P, ultra özelliklere sahip bir şey aramıyorum. Maksat arada bir ne oluyor bitiyor onu görelim. Fikir vermesi açısından iki model beğendim: Xiaomi XiaoYi Intelligent 720P ve Xiaomi Small Ants. Ancak Aliexpress, Gearbest, Banggood, GittiGidiyor ve n11’de bunlardan kalmamış. Amazon’da Yi US Edition diye 40 USD’ye satılıyor Xiomi’ler. Aşağıdaki modelden var ancak Türkiye’ye göndermiyorlar.

     

    https://www.amazon.com/YI-Wireless-Security-Surveillance-US/dp/B016F3M7OM

     

    Güvenlik firmalarına sordum; hard disk bulunduran kayıt cihazlı, 5 kameralı kurulumları 2.500 TL civarı olur diyorlar. Aliexpress GittiGidiyor gibi sitelerde bilmediğim bin türlü marka model. Xiomi’ye de bir tanınırlığı var diye bakıyorum, yoksa yazılımı ile ilgili bir sürü sorun çıkmış okduğum yorumlarda. Diğer Çinli üreticilerin durumu kimbilir ne alemde.

     

    Sonuç olarak ne yapacağım konusunda bir fikrim yok açıkçası. Marka model ve alacak yer tavsiyelerinizi alabilir miyim? İkinci olarak da diyelim 200 USD civarı bir şey aldım, eninde sonunda gümrüğe takılacak. Ankara’daki gümrüğe gidip, %20 gümrük vergisi ödeyip işin içinden çıkabilir miyim, yoksa daha pahalıya patlar mı? Bilgi verebilir misiniz? Buna göre Türkiye’den alırsam TL cinsinden bir rayiç belirleyeceğim. 


  2. Douglas Adams’ın romanından Max Landis’in 2016’da televizyona uyarladığı (2012’de de uyarlanmış kitap) Dirk Gently's Holistic Detective Agency dizisini izledim. BBC America yapımı dizi oldukça sürükleyiciydi. Çoluk çocuk iş derken ciddi zamansızlık içerisinde uykudan çalıp bitirdim 8 bölümü. Yapımcısı gibi hem İngiliz, hem Amerikan, karakterleri, oyuncuları, esprileri ve sürükleyicileri ile en çok hoşuma giden dizilerden biri oldu.

     

    Douglas Adams’ın Otostopçu’nun Galaksi Rehberi’ndeki çılgınlıkları bol bol var dizide. Tarz olarak kitabın bölümlerinden birini seyreder gibi oldum başlarda. Önce de söylediğim gibi başta Dirk Gently olmak üzere karakterleri, oyunculukları da çok iyi. 


  3. Expanse süper dizi. Yeni Firefly olma potansiyeli var. Biraz daha ciddi ama. Ben tekrar izleyeceğim müsait bir zamanda.

     

    The Expanse'in adını daha önce duymuş, bir ara bakarım demiştim. "Firefly potansiyeli"ni görür görmez gece indirip, öğlen iş arasında seyrettim ilk bölüm ve ikinci bölümün bir kısmını. Sardı beni atmosferi ve hikayesi ile. Devamını da gecikmeden izlemeye çalışacağım. 

     

    Kitaptan uyarlanmış diye onu araştırayım dedim. İthaki'den çıkmış Enginlik Serisi diye. Diziye başladığım için fazla bakamadım spoiler yerim diye. 


  4. Battleblock Theater var ilk aklıma gelen. İş yerinde olduğum için link veremiyorum. Platform türünde kısa kısa bölümler oynayarak ilerleniyor. 4 kişiye kadar  co-op var. İstenirse birbirine dalma da var. Oldukça eğlenceli bir oyun. İş yerinde olduğum için link veremiyorum, ama Steam'den tanıtım videosunu izlemek beni ikna almaya etmişti.


  5. @@hakancez :  Bundan yıllar öncesinde bir arkadaşım amerikan filmleri hakkında bir seminer vermişti... Daha sonra örnek bir film tipini (romantik komedi) grafikle anlatmış ve her 11 dakikada bir ilgi çekici bir şey eklenmesini, filmin süresinin tam 2/3 'ünde mutlaka taraflardan birinin ötekisini kırmasını , bitmeye bilmemkaç dakika kala kendisini affettirmesini sadece x/y ekseni üzerinde çizgi olarak anlatmıştı, açıkçası o seminerden bu yada da o grafiğe uymayan filmi çok az gördüm. Pratikte aynı filmi defalarca izliyoruz, başka bir şey değil yani....

     

     

    Bu durum bazı dizi türlerinde daha keskin bir şekilde karşımıza çıkabiliyor. Örneğin tarz olarak sevdiğim komedi soslu polisiye dizilerde; bir cinayet işlenir, ekibimiz suçlu olduğundan emin olduğu kişiyi tutuklar, ama o kişinin olayla alakası yokturla başlayan süreçte her bölümde aynı dakikalarda aynı gelişmeler oluyor. Dizi süresi sabit ve filme göre kısa olduğu için bu daha çok göze bakıyor. En son Castle’da aynı sorunu yaşadım. Geçen sene izlemeye başladım. Birinci sezonu hızla geçtim. İkinci sezon başlarda hızla gitti, araya ay girdiği de oldu, ama sezon sonuna doğru hızlanarak devam ettim. Şimdi baktım üçüncü sezon dokuzuncu bölümde kalmışım uzun süredir. Ana karakterler ve aralarındaki lişkiyi, yan karakterleri seviyorum. Forumda dizi övülünce kendimi gaza getirmeye çalışıyorum, ama en son bölümü izleyeli kaç ay oldu, hatırlamıyorum bile. Sezon sonuna doğru olsa bir hareketlenme olacak, ama daha çok var. Bu döngüyü kırmak için yeni bir diziye başlıyor insan. Bu şekilde yeni karakterler, yeni olay örgüsü derken bir süre daha idare ediliyor. 

    kHanTW beğendi

  6. Hayat koşuşturmasında az film seyrettiğim için izlediğim filmlere geri dönmemeye çalışıyorum. Ama @kHanTWnin aklıma sokmasıyla dün tekrar izledim The Terminal’i. @hakancez ‘in “naif bir film” tespitine sonuna kadar katılıyorum. Konusu, değişik bir şeyle ortaya çıkıp, güzel bir şekilde devam ettirebilmesi, Tom Hanks’in ve yardımcı oyuncuların performasıyle yeniden keyifle izledim. 

     

     

    Catherine Zeta Jones’un bulunduğu kısımlar da filmin havasını baltalamamış. Sonda Tom Hanks’in oynadığı karakterle zoraki bir araya getirilmemeleri çok yerinde olmuş. Film güzel giderken, “mutlu son”a ulaşmak için şekilden şekile girmemesi ayrı bir keyif verebiliyor Hollywood filmlerinde.

     

    kHanTW beğendi

  7. “Hangi Kitabı Okuyorsunuz” bölümünde Stefan Zweig’ın Satranç’ı hakkında yazdım biraz önce. Bu kitap vesilesiyle sesli kitaplar bir yorumumu da buraya yazayım dedim. @@ResetButton ‘ın önerisiyle sesli kitap olarak indirmiştim bu kitabı. Okan Bayülgen seslendiriyordu. Ben daha kitabın isminin, yazarının okunduğu kısımda seslendireni kafamdaki popüler imajından soyutlayıp, kitaba giriş yapamadım. Esasında biraz sabretmekle aşılabilirdi bu durum, ancak sesli kitaplarla ilgili önyargımı da kırabilmiş değilim sanırım.

     

    Sesli kitabı dinlerkenki koşullarda okumadaki kavramayı yakalayamayacağımı düşünüyorum. Günde toplam bir buçuk saat kadar araba kullanıyorum işe geliş gidişte. O sırada podcast’e alternatif olarak gördüm sesli kitapları. Ancak podcast dinlemeye göre daha fazla dikkat gerektireceğini düşünüyorum. Üstüne podcast dinlerken bile trafikte aksiyonu bol anlar olduğunda anlık kopuşlar yaşıyorum. Sonra biraz geriden devam ediyorum. Kitapta bu çok sağlıklı gelmiyor. Okurken de geri dönüş yapabiliyorsunuz tabii ki, ama hızlı bir göz gezdirme ile şu paragraftan veya şu cümleden  başlayayım diyerek devam ediyorsunuz pratik şekilde. Sesli kitapta bu daha zor olacaktır diye düşünüyorum. Belki de hüsnü kuruntularım bunlar. E-Kitap’a fırtına gibi geçmiş, okumayı Kindle’da sökmüş gibi rahatken, sesli kitapta muhafazakarlık yapıyorum. 


  8. Geçen hafta Stefan Zweig’ın Satranç’ını okudum. Stefan Zweig’ın hayatıyla ilgili bilgim yoktu öncesinde. Burada @egefranco yorumunu görmüştüm, ama kitaba başlarken aklımda değildi. Kitabı bu şekilde, alt metninin farkına varmadan okudum. Bu haliyle de anlatılan öykü ve yazımı hoşuma gitti.

     

    Bazen kitapla ilgili gereğinden fazla bilgi verdikleri için arka kapağa bakmıyorum. Bittikten sonra kitabın arkasındaki tanıtıcı yazıyı okuyunca öykü daha farklı bir boyut kazandı. Genel olarak rahat okunması, güzel hikayesi ve yerinde uzunluğuyla (kısalığıyla da denilebilir aslında, romandan çok uzun bir öykü aslında) keyifli saatler yaşattı. 

    kHanTW beğendi

  9. Hafta sonu 4 kişi Catan oynadık. 30 senelik oyun olsa da, Türkçe olarak (bildiğim kadarıyla) ilk defa piyasaya sürülmüş. Oyunun bin tane expansion’ı varmış (Türkçesi yok), ama saf haliyle epey eğlendirdi bizi. Bir dahaki oyunu sabırsızlıkla bekler konumdayız. Arkadaşlar da hemen almaya karar verdi.

    Çok eski ve bilinen bir oyun olduğu için ayrıntısı nette çok bulunuyor diye burada yazmıyorum. Yorumuma geçeyim. Öncelikle kısa bir adaptasyon süresi var. Özet olarak oyunu anlatan bir kılavuzu ve oyunda geçen kavramları alfabetik şekilde anlatan almanağı bir kere okudum. Oyun öncesi arkadaşlara kısaca anlattım. Başta normalde gizli olması gereken bazı kartları açık şekilde oynadık alışmak için. Arada bir kaç şey için bunlara baktıktan sonra 20-30 dk sonra kullara uygun şekilde normal şekilde oynamaya başladık. İlk oyunun getirdiği bir yavaşlığımız vardı. Bu da süreyi uzattı, ama oyun herkesi sardı. 

     

    Neotroy Games diye bir firma Türkçeleştirmiş oyunu. Kutu içeriğinin malzeme kalitesi tatmin edici. Tabii bu yorum Türkiye’de Risk, Monopoly vs. dışında bir kutu oyun görmemiş birine ait. Fiyatına gelince internet sitesi üzerinde 110 TL. Ankara’da anlaşmalı oldukları bir dükkandan 120 TL’ye aldım.

     

     

    Griffon beğendi

  10. Kindle kullananlar boyutundan memnun mu? 6' çok küçük değil mi ? Nerdeyse şu ufak cep kitapları boyutu.

     

    Bu ekitaplarda -ve pocket gibi servislerde - önemli bir sorun bütün kitapların birbirine benzemesi. O kitaba özgü sayfa tasarımı , karakter seti olmayınca kitabın özgünlüğü azalıyor.

     

    Müzik ve filmden farklı bir sorun daha var. internetten kitap indiren -bu forumda olkmayan kötü niyetli insanlardan bahsediyorum- kitapta değişiklik yapılıp , yapılmadığı bilemeyecekler. Bir kelime , satır silinmiş olabilir değiştirilmiş olabilir vs.  

     

    Ben de Kindle Paperwhite kullanıcısıyım. 1 mi 2 mi hatırlayamadım. Boyutları bana kullanışlı geliyor. Tek tip sayfa düzeni belki ilk başta farklı gelmişti, ama rahat okuma imkanı olunca umursamıyor insan. Amacım rahat taşınan bir aletle, pratik şekilde kitap okumak olduğundan Kindle harika geliyor. Hatta elimde normal kitabı bulunmasına rağmen, Asimov’un Vakıf Serisi'ni Kindle'da okumayı tercih etmiştim.

     

     

    Meritokrasi'ye gelince, oradan orjinalini bulamadığım, ya da bende olup da Kindle'dan okumayı tercih ettiğim kitapları okumuştum. Bazı kitaplarda yazım hataları sık oluyordu. Bunlar Mobi olan asıl dosyadavar mıydı, epub'a çevrilirken mi bozuldu tam anlamadım. Buna örnek olarak Asimov'un Robot Serisi'nin kitaplarını verebilirim. Tabii bu kitabın asılları ortada yokken e-kitabı varsa bir yamukluk olması doğaldır denilebilir. Yine kitapları bulmada sıkıntı yaşanan Belgariad Serisi'nde de yazım vs hatası yoktu. 

     


  11. Geçenlerde Neil Gaiman’ın Amerikan Tanrıları’nın Onuncu Yıl Edisyonu (Yazarın Tercih Ettiği Metin) 'i okudum. Hikayesi ve karakterleriyle, uzunluğuna rağmen (712 sayfaymış), özellikle bazı bölümleriyle güzel bir okuma oldu. Çağımızda geçen fantastik kitaplar arasında oldukça tanınan bir kitap olmasına rağmen hiç ön okuma yapmadım kitapla ilgili. Bu da kitaptan aldığım keyfi arttırdı. Ben de kitapla ilgili ayrıntıya girmeyeceğim. İsteyen internetten bakar zaten.

     

    Tesadüfen D&R’da indirim varmış şu an. 39 TL’den 26,13 TL’ye inmiş. Yukarıdaki linkten bakabilirsiniz. 

     

    Son olarak kitabın dizisinin reklamları dönmeye başlamıştı internette. Starz 2017’de gösterime sokacakmış. Kitabı okumaya niyetliyseniz pek bulaşmayın derim. Genelde oyuncu seçimleri iyi olmasına rağmen, kitapta bir kaç sayfa yer bulmuş ya da hiç bulamamış karakterler dizide yer alacak gibi gözüküyor. Beni o bakımdan çok memnun etmedi. 


  12. Burası sayesinde varlığını öğrendiğim Lobster'ı izledim dün akşam. İnsanların yalnız yaşamasına izin verilmeyen, yalnız insanların bir çift bulmak için belirli bir süre boyunca bir otele gönderildiği, burada da bir hayat arkadaşı bulamazlarsa hayvana dönüştürüldükleri bir distopya yaratılmış.

     

    Filmin ilk yarısından memnun kalmama rağmen ikinci yarısında sıkıldığım anlar oldu. Spoiler içerecek yorumumu da aşağıya yazayım. 

     

     

    Filmin otelde geçen kısmından çok memnun kaldım. Otelin o yapay atmosferi ve bunun sunumu, karakterler hoşuma gitti. Ne olduysa otelden sonra oldu. Bir distopyadan çıkıp, diğer distopyaya girilince ısınamadım sanırım. Ya da ikisinin de bir şekilde aynı olması bende tekrar hissi oluşturdu. Şehirde geçen kısımlar soluk getirse de beni boğdu bir süre sonra filmin ikinci yarısı.

     

    Sona gelince, soru işareti bırakan veya çoğunluğa göre kötü kabul edilebilecek sonları zorlama ‘mutlu sonlardan’ daha iyi bulsam da beni boğan ikinci kısımdan sonra o da beni tatmin etmedi. Sonuçta güzel başlayan bir yolculuk beklentilerim yükselince hayal kırıklığı ile bitti benim için. Bu kadar olumsuz yazdım, ama genele bakarsak, yoğunluktan az film izleyebildiğim şu sıralarda izlediğim iyi oldu diyebilirim.

     


  13. Son Steam indiriminden KOTOR 2 Sith Lords aldım. Eskiden bitirmeme rağmen yeniden başladım. Zamansızlıktan tekrar oynasam mı dediğim eski FRP'lere hiç bulaşmıyordum, ama KOTOR 2 o kadar çok karşıma çıktı ki, sonunda pes ettim. Onun dışında arada bir Grid Autosport oynuyorum. Anlayacağınız geriden sağlam adımlarla geliyorum.

     

    Bir de geçtiğimiz hafta sonu arkadaşla aynı bilgisayarda The Cave oynadık. 3 kişiyi iki kişi yönetmek bazen sıkıntıya yol açsa, bazen bir kişi ilerlerken diğer onu beklemek zorunda olsa da bir platform-adventure'ı elinde gamepad beraber oynamak güzel geldi. Bir kaç saat oynadık, uyku ve sorumluluklar olmasa devam da ederdik. 


  14. Grid ve Grid 2'den çok memnun kalmıştım. Şimdi Steam indirimlerinden Grid: Autosports alacağım. Grid 2'de hiç DLC almamıştım. Autosport'da araba ekleme dışında, pist vs ekleyen düzgün bir DLC var mı? 


  15. Spor animesi sevenlere, hatta benim gibi çeşitli spor dallarını takip edip, animesiyle ilgisi olmayanlara da "Haikyuu" önerebilirim. Konumuz voleybol. Spor anime portföyümde sadece bisiklet konulu Yowamushi Pedal vardı şimdiye kadar. Severek seyretmiş, ama ikinci sezonun başlarında bırakıp devamını getirmemiştim. Haikyuu kendine bağlama konusunda çok başarılı bence. İki sezon yayınlanmış. 3. sezon sonbaharda. Mangası ne durumda bilmiyorum.

     

    Uzun süredir anime izlemedikten sonra tekrar bir kaç animeye başlayıp beğensem de yarıda bıraktığım bir çok animeden sonra Haikyuu'da ikinci sezonu bitirmek üzereyim. Bir çok sevilesi karakteri, ikincil karakterlerin bile içini bir şekilde doldurmaya çalışması, gaza getirme konusundaki başarısı ve gidişatı hakkında bilgi vermemek için saymadığım bir çok nedenden dolayı tavsiye ederim. 

     

     


  16. 121dk lik HD film için 1,8 gb çok kötü değil mi? Web-dl ler 5gb civarında oluyor.  Tablette belki fark edilmez ama biraz büyük monitorde bile kötü görünür gibi geliyor bana.

     

    Netflix ise, şu haliyle alınacak gibi değil. Kendi dizileri bile yok. House of Cards'ın yeni sezonunu izlemek için almıştım, onu bile eklemediler , iptal ettim .

     

    Unutlmazfilmler, 720p izle gibi sitelerden Eagleget ile filmi indirdiğimde 300-1000 MB tutuyordu filmlerin boyutları. Googel Fimlerden kiraladığım filmin neredeyse tamamına yakınını tabletten TV'ye aktarımla izledim. 42" TV'de doyurucuydu görüntü. 


  17. Papaerwhite kullanan biri olarak dikkatimi en çok "zahmetsizce sayfa çevirmek" için getirilen tuşlar çekti. Ne zahmeti yahu, sanki sayfa çevirmek için takla atıyorduk. Sadece ekrana dokunuyoruz. 

     

    Bu gelişme dışında tutma alanı, bir de hafiflemesi iyi olmuş, başka da bir şey olmamış diyebilirim. Pil ömrü artmış da zaten uzundu. Paperwhite'ta 4, Voyage'da 6 olan LED sayısı 10 olmuş, İyidir herhalde de 4 şimdilik yetiyor. 

     

    Diğerlerini denemedim, ama özelliklere bakınca Paperwhite varken 80 $ daha verip Voyage almanın, ya da 170 $ daha verip yeni Oasis almanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. 


  18. Netflix'ten sonra Google Play Movies de Türkiye 'ye açılmış. 

     

    Film kiralanabiliyor. Fiyatları iTunes ile aynı. 

    https://play.google.com/store/movies?hl=en

     

    Geçtiğimiz hafta sonu denedim Google Play'i. İlgilenen varsa yerli filmler de var. Satın alma veya kiralama yapabiliyorsunuz. Ben The Intern kiraladım. SD 3,99 TL idi, 4,99 TL'ye HD’yi tercih ettim. 30 gün içinde izlemeye başlayıp, 48 saat süreyle izleyebiliyorsunuz. Baktığım filmlerde genelde altyazı vardı. Türkçe altyazı yoksa da özellikle belirtiliyor.

     

    Önemli bir avantajı da filmi indirebiliyorsunuz. 121 dk film, 1,8 gb idi. Tabletten indirdiğim filmin bir kısmını tabletten, kalanını Chromecast ile tv’den izledim. Sözde HD izlenen streaming yapan sitelerle karşılaştırınca gözüm bayram etti.

    Torent ile uğraşacak vakti veya isteği olmayanlar, ya da 3-5 TL de olsa izlediğimiz film için bir şey ödeyeyim diye düşünen Android sahipleri için iyi bir imkan bence. 


  19. EA Access abonesiyim. Kolleksiyonun içinde Fifa 15 var. Karşılıklı online oynamak için Fransa'da yaşayan bir arkadaşım da oyunu alacak. Ancak aklımda EA Sports oyunlarında merkezi bir server'a bağlanıp, öyle online oynandığı. Fifa gibi serilerde yeni oyunlar çıkınca bir süre sonra eski oyunların online oynanamadığı kalmış. Böyle bir şey varsa devam ediyor mu? Ediyorsa belli bir tarihi oluyor mu?

     

    Eğer oynanabilirse diğer sorum da Ankara-Paris bağlantısıyla Fifa oynanır mı? Bende TTNet'in Ultranet 16Mbps tarifesi var. Grid 2'yi tatmin edici şekilde oynayabiliyorum Avrupa ülkelerindekilerle. Ama futbol oyunlarıyla aram olmadığı için (15'ten önce son oynadığım Fifa 2001, 2011 değil) olduğu için konuya oldukça uzağım, hiç online tecrübem yok.

     

    Çoluk çocuk derken, arada kısıtlı zamanda bir kaç maç yapıp, kafa dağıtmak amacımız. Sorunlarla karşılaşma ihtimalimiz varsa hiç bulaşmayalım diyorum. 

     

     

     


  20. Ben geçen ay abone oldum. Dragon Age: Inquisition var bedava oyunlar arasında. Oynamak istiyordum. Fiyatı da düşmüyordu. 30 € vereceğime birkaç ay abone olup oynarım diye düşündüm. Arada Need for Speed Most Wanted oynadım. Bedava oyunlar çok yeni değil, ama benim gibi geriden takip edenler için yeterli. Daha çok vaktim olsa Sim City filan bir kaç oyuna daha bakardım.

     


  21. Eğlencelik yeni bir dizi isteyenler için Lucifer önerebilirim. Sabun köpüğü tarzında hoşça vakit geçirtip gülümsetiyor. Castle'dan sonra onun kadar olmasa da yine beni gülümseten bir dizi daha bulduğum için mutluyum açıkçası.

     

    Lucifer oldukça beğendim. Hafif seyirlik alanında işini iyi yapıyor. Castle'a da sizin önerinizle başlamıştım. Lucifer'ın dört bölümünü de bir çırpıda bitirdim. Üstüne Lucifer'ı oynayan Tom Ellis'in oynayışı Rush dizisindeki karakterine benziyor diye yorumlar okuyunca ondan da iki bölüm izledim. Onu da iyi buldum, ama birinci sezon sonunda sözleşmesi yenilenmemiş.