ZvAnA

Biliyoruz da konuşuyoruz kardeşiiiiiiiiiyyym. Neyse en azından bir forumdaşın daha cebinden çıkacak gereksiz paraya engel olmuş olduk.  
Abi valla bizim hanımın bana öğrettiği patates kızartması tarifi şöyle; (Yaklaşık bir fırın tepsisi patates kızartması için geçerlidir.)
Öncelikle patatesleri soyup yıkadıktan sonra dilimliyoruz. Püf noktalardan birisi çok kalın dilimlememek. En kalını parmak kalınlığında olsa yeter. Ama ne kadar ince o kadar çıtır. Sonra patateslerin hepsini alabilecek bir kaba dibini dolduracak kadar yarım bardak diyelim kaynar su koyuyoruz. Bu kaynar suya (püf nokta 2); iki çorba kaşığı kadar karbonat ve bir çorba kaşığı tuz atıyor. Kaynar su olmasının sebebi tuz ve karbonatın erimesini sağlamak. Karıştıktan sonra üzerini kab dolacak şekilde soğuk suyla tamamlıyoruz ve dilimlenmiş patatesleri içine atıyoruz. Patatesler nişastasını bırakana kadar bekletiyoruz. Genelde 10-15 dak. gibi bir süre. Su zaten epey bir grileşiyor. Yeterince bekledikten sonra kabı boşaltıp şeffaf su olana kadar kabda patatesleri tekrar yıkıyoruz. yıkadıktan sonra yine püf noktalardan biri set üzerine serdiğimiz bir havlunun üzerine patatesleri yayıyoruz ve havlu ile üstünü kapatıp bildiğin elimizle havluya hafif hafif bastırıp kurumasına yardımcı oluyoruz. Burası çok önemli, iyice sudan arındırılmayan patates haşlanmış gibi olur. Çıtır olmaz. Bu işin olmazsa olmazı bu. Patatesler kururken bir yandan isteğe bağlı olarak ayrı bir kaba çeşitli baharat karışımları hazırlanabilir. Patateslerin kuruduğunu düşündüğümüz zaman bir su bardağına dibinden bir buçuk, iki parmak kadar olacak şekilde zeytinyağı dolduruyoruz. İsteyen ayçiçek yağı da kullanabilir. Yağı yine bir kabın içinde patateslerin üzerine döküp harmanlıyoruz. Burada yine çıtırlık için iki tatlı  kaşığı hatta 3 olabilir tuz eklemenizi şiddetle öneririm. Dileyen bu şamada hazırladığı baharatları da boca edebilir. İyice harmanladıktan sonra patatesleri üzerine yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye alıp yayıyoruz. 220 derecede, üst ızgara açık ve fanlı modda fırına veriyoruz. Üstler altın sarısı rengine biraz yaklaşınca bir defa kapağı açıp patatesler ters yüz olacak şekilde karıştırıyoruz. Diğer ksımlar da rengini aldıktan sonra fırından çıkarıyoruz patatesleri. Biz hep bu şekilde yapıyoruz ve şimdiye kadar ayrı bir lezzet arayışına girmemiz gerekmedi patates kızartması için. Gayet leziz oluyor. Dışı çıtır içi de çok kuru olmadan pişiyor. Bazen fırında unuttuğumuz oluyor o zaman kuru oluyor işte. Süre de maalesef artık patatesin cinsinden midir başka birşeyden mi farklı farklı oluyor pişme süreleri. O yüzden renk tanımını verdim.

Biliyoruz da konuşuyoruz kardeşiiiiiiiiiyyym. Neyse en azından bir forumdaşın daha cebinden çıkacak gereksiz paraya engel olmuş olduk.  
Abi valla bizim hanımın bana öğrettiği patates kızartması tarifi şöyle; (Yaklaşık bir fırın tepsisi patates kızartması için geçerlidir.)
Öncelikle patatesleri soyup yıkadıktan sonra dilimliyoruz. Püf noktalardan birisi çok kalın dilimlememek. En kalını parmak kalınlığında olsa yeter. Ama ne kadar ince o kadar çıtır. Sonra patateslerin hepsini alabilecek bir kaba dibini dolduracak kadar yarım bardak diyelim kaynar su koyuyoruz. Bu kaynar suya (püf nokta 2); iki çorba kaşığı kadar karbonat ve bir çorba kaşığı tuz atıyor. Kaynar su olmasının sebebi tuz ve karbonatın erimesini sağlamak. Karıştıktan sonra üzerini kab dolacak şekilde soğuk suyla tamamlıyoruz ve dilimlenmiş patatesleri içine atıyoruz. Patatesler nişastasını bırakana kadar bekletiyoruz. Genelde 10-15 dak. gibi bir süre. Su zaten epey bir grileşiyor. Yeterince bekledikten sonra kabı boşaltıp şeffaf su olana kadar kabda patatesleri tekrar yıkıyoruz. yıkadıktan sonra yine püf noktalardan biri set üzerine serdiğimiz bir havlunun üzerine patatesleri yayıyoruz ve havlu ile üstünü kapatıp bildiğin elimizle havluya hafif hafif bastırıp kurumasına yardımcı oluyoruz. Burası çok önemli, iyice sudan arındırılmayan patates haşlanmış gibi olur. Çıtır olmaz. Bu işin olmazsa olmazı bu. Patatesler kururken bir yandan isteğe bağlı olarak ayrı bir kaba çeşitli baharat karışımları hazırlanabilir. Patateslerin kuruduğunu düşündüğümüz zaman bir su bardağına dibinden bir buçuk, iki parmak kadar olacak şekilde zeytinyağı dolduruyoruz. İsteyen ayçiçek yağı da kullanabilir. Yağı yine bir kabın içinde patateslerin üzerine döküp harmanlıyoruz. Burada yine çıtırlık için iki tatlı  kaşığı hatta 3 olabilir tuz eklemenizi şiddetle öneririm. Dileyen bu şamada hazırladığı baharatları da boca edebilir. İyice harmanladıktan sonra patatesleri üzerine yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye alıp yayıyoruz. 220 derecede, üst ızgara açık ve fanlı modda fırına veriyoruz. Üstler altın sarısı rengine biraz yaklaşınca bir defa kapağı açıp patatesler ters yüz olacak şekilde karıştırıyoruz. Diğer ksımlar da rengini aldıktan sonra fırından çıkarıyoruz patatesleri. Biz hep bu şekilde yapıyoruz ve şimdiye kadar ayrı bir lezzet arayışına girmemiz gerekmedi patates kızartması için. Gayet leziz oluyor. Dışı çıtır içi de çok kuru olmadan pişiyor. Bazen fırında unuttuğumuz oluyor o zaman kuru oluyor işte. Süre de maalesef artık patatesin cinsinden midir başka birşeyden mi farklı farklı oluyor pişme süreleri. O yüzden renk tanımını verdim.

@stardust, @CandleGarden napayım yaw, tarif etmek için başka nasıl yazayım.

Genelde mayıs ayında geliyor fifa gamepass'e. Muhtemelen yine mayıs ayı içinde gelecektir.

Biliyoruz da konuşuyoruz kardeşiiiiiiiiiyyym. Neyse en azından bir forumdaşın daha cebinden çıkacak gereksiz paraya engel olmuş olduk.  
Abi valla bizim hanımın bana öğrettiği patates kızartması tarifi şöyle; (Yaklaşık bir fırın tepsisi patates kızartması için geçerlidir.)
Öncelikle patatesleri soyup yıkadıktan sonra dilimliyoruz. Püf noktalardan birisi çok kalın dilimlememek. En kalını parmak kalınlığında olsa yeter. Ama ne kadar ince o kadar çıtır. Sonra patateslerin hepsini alabilecek bir kaba dibini dolduracak kadar yarım bardak diyelim kaynar su koyuyoruz. Bu kaynar suya (püf nokta 2); iki çorba kaşığı kadar karbonat ve bir çorba kaşığı tuz atıyor. Kaynar su olmasının sebebi tuz ve karbonatın erimesini sağlamak. Karıştıktan sonra üzerini kab dolacak şekilde soğuk suyla tamamlıyoruz ve dilimlenmiş patatesleri içine atıyoruz. Patatesler nişastasını bırakana kadar bekletiyoruz. Genelde 10-15 dak. gibi bir süre. Su zaten epey bir grileşiyor. Yeterince bekledikten sonra kabı boşaltıp şeffaf su olana kadar kabda patatesleri tekrar yıkıyoruz. yıkadıktan sonra yine püf noktalardan biri set üzerine serdiğimiz bir havlunun üzerine patatesleri yayıyoruz ve havlu ile üstünü kapatıp bildiğin elimizle havluya hafif hafif bastırıp kurumasına yardımcı oluyoruz. Burası çok önemli, iyice sudan arındırılmayan patates haşlanmış gibi olur. Çıtır olmaz. Bu işin olmazsa olmazı bu. Patatesler kururken bir yandan isteğe bağlı olarak ayrı bir kaba çeşitli baharat karışımları hazırlanabilir. Patateslerin kuruduğunu düşündüğümüz zaman bir su bardağına dibinden bir buçuk, iki parmak kadar olacak şekilde zeytinyağı dolduruyoruz. İsteyen ayçiçek yağı da kullanabilir. Yağı yine bir kabın içinde patateslerin üzerine döküp harmanlıyoruz. Burada yine çıtırlık için iki tatlı  kaşığı hatta 3 olabilir tuz eklemenizi şiddetle öneririm. Dileyen bu şamada hazırladığı baharatları da boca edebilir. İyice harmanladıktan sonra patatesleri üzerine yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye alıp yayıyoruz. 220 derecede, üst ızgara açık ve fanlı modda fırına veriyoruz. Üstler altın sarısı rengine biraz yaklaşınca bir defa kapağı açıp patatesler ters yüz olacak şekilde karıştırıyoruz. Diğer ksımlar da rengini aldıktan sonra fırından çıkarıyoruz patatesleri. Biz hep bu şekilde yapıyoruz ve şimdiye kadar ayrı bir lezzet arayışına girmemiz gerekmedi patates kızartması için. Gayet leziz oluyor. Dışı çıtır içi de çok kuru olmadan pişiyor. Bazen fırında unuttuğumuz oluyor o zaman kuru oluyor işte. Süre de maalesef artık patatesin cinsinden midir başka birşeyden mi farklı farklı oluyor pişme süreleri. O yüzden renk tanımını verdim.

Biliyoruz da konuşuyoruz kardeşiiiiiiiiiyyym. Neyse en azından bir forumdaşın daha cebinden çıkacak gereksiz paraya engel olmuş olduk.  
Abi valla bizim hanımın bana öğrettiği patates kızartması tarifi şöyle; (Yaklaşık bir fırın tepsisi patates kızartması için geçerlidir.)
Öncelikle patatesleri soyup yıkadıktan sonra dilimliyoruz. Püf noktalardan birisi çok kalın dilimlememek. En kalını parmak kalınlığında olsa yeter. Ama ne kadar ince o kadar çıtır. Sonra patateslerin hepsini alabilecek bir kaba dibini dolduracak kadar yarım bardak diyelim kaynar su koyuyoruz. Bu kaynar suya (püf nokta 2); iki çorba kaşığı kadar karbonat ve bir çorba kaşığı tuz atıyor. Kaynar su olmasının sebebi tuz ve karbonatın erimesini sağlamak. Karıştıktan sonra üzerini kab dolacak şekilde soğuk suyla tamamlıyoruz ve dilimlenmiş patatesleri içine atıyoruz. Patatesler nişastasını bırakana kadar bekletiyoruz. Genelde 10-15 dak. gibi bir süre. Su zaten epey bir grileşiyor. Yeterince bekledikten sonra kabı boşaltıp şeffaf su olana kadar kabda patatesleri tekrar yıkıyoruz. yıkadıktan sonra yine püf noktalardan biri set üzerine serdiğimiz bir havlunun üzerine patatesleri yayıyoruz ve havlu ile üstünü kapatıp bildiğin elimizle havluya hafif hafif bastırıp kurumasına yardımcı oluyoruz. Burası çok önemli, iyice sudan arındırılmayan patates haşlanmış gibi olur. Çıtır olmaz. Bu işin olmazsa olmazı bu. Patatesler kururken bir yandan isteğe bağlı olarak ayrı bir kaba çeşitli baharat karışımları hazırlanabilir. Patateslerin kuruduğunu düşündüğümüz zaman bir su bardağına dibinden bir buçuk, iki parmak kadar olacak şekilde zeytinyağı dolduruyoruz. İsteyen ayçiçek yağı da kullanabilir. Yağı yine bir kabın içinde patateslerin üzerine döküp harmanlıyoruz. Burada yine çıtırlık için iki tatlı  kaşığı hatta 3 olabilir tuz eklemenizi şiddetle öneririm. Dileyen bu şamada hazırladığı baharatları da boca edebilir. İyice harmanladıktan sonra patatesleri üzerine yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye alıp yayıyoruz. 220 derecede, üst ızgara açık ve fanlı modda fırına veriyoruz. Üstler altın sarısı rengine biraz yaklaşınca bir defa kapağı açıp patatesler ters yüz olacak şekilde karıştırıyoruz. Diğer ksımlar da rengini aldıktan sonra fırından çıkarıyoruz patatesleri. Biz hep bu şekilde yapıyoruz ve şimdiye kadar ayrı bir lezzet arayışına girmemiz gerekmedi patates kızartması için. Gayet leziz oluyor. Dışı çıtır içi de çok kuru olmadan pişiyor. Bazen fırında unuttuğumuz oluyor o zaman kuru oluyor işte. Süre de maalesef artık patatesin cinsinden midir başka birşeyden mi farklı farklı oluyor pişme süreleri. O yüzden renk tanımını verdim.

Biliyoruz da konuşuyoruz kardeşiiiiiiiiiyyym. Neyse en azından bir forumdaşın daha cebinden çıkacak gereksiz paraya engel olmuş olduk.  
Abi valla bizim hanımın bana öğrettiği patates kızartması tarifi şöyle; (Yaklaşık bir fırın tepsisi patates kızartması için geçerlidir.)
Öncelikle patatesleri soyup yıkadıktan sonra dilimliyoruz. Püf noktalardan birisi çok kalın dilimlememek. En kalını parmak kalınlığında olsa yeter. Ama ne kadar ince o kadar çıtır. Sonra patateslerin hepsini alabilecek bir kaba dibini dolduracak kadar yarım bardak diyelim kaynar su koyuyoruz. Bu kaynar suya (püf nokta 2); iki çorba kaşığı kadar karbonat ve bir çorba kaşığı tuz atıyor. Kaynar su olmasının sebebi tuz ve karbonatın erimesini sağlamak. Karıştıktan sonra üzerini kab dolacak şekilde soğuk suyla tamamlıyoruz ve dilimlenmiş patatesleri içine atıyoruz. Patatesler nişastasını bırakana kadar bekletiyoruz. Genelde 10-15 dak. gibi bir süre. Su zaten epey bir grileşiyor. Yeterince bekledikten sonra kabı boşaltıp şeffaf su olana kadar kabda patatesleri tekrar yıkıyoruz. yıkadıktan sonra yine püf noktalardan biri set üzerine serdiğimiz bir havlunun üzerine patatesleri yayıyoruz ve havlu ile üstünü kapatıp bildiğin elimizle havluya hafif hafif bastırıp kurumasına yardımcı oluyoruz. Burası çok önemli, iyice sudan arındırılmayan patates haşlanmış gibi olur. Çıtır olmaz. Bu işin olmazsa olmazı bu. Patatesler kururken bir yandan isteğe bağlı olarak ayrı bir kaba çeşitli baharat karışımları hazırlanabilir. Patateslerin kuruduğunu düşündüğümüz zaman bir su bardağına dibinden bir buçuk, iki parmak kadar olacak şekilde zeytinyağı dolduruyoruz. İsteyen ayçiçek yağı da kullanabilir. Yağı yine bir kabın içinde patateslerin üzerine döküp harmanlıyoruz. Burada yine çıtırlık için iki tatlı  kaşığı hatta 3 olabilir tuz eklemenizi şiddetle öneririm. Dileyen bu şamada hazırladığı baharatları da boca edebilir. İyice harmanladıktan sonra patatesleri üzerine yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye alıp yayıyoruz. 220 derecede, üst ızgara açık ve fanlı modda fırına veriyoruz. Üstler altın sarısı rengine biraz yaklaşınca bir defa kapağı açıp patatesler ters yüz olacak şekilde karıştırıyoruz. Diğer ksımlar da rengini aldıktan sonra fırından çıkarıyoruz patatesleri. Biz hep bu şekilde yapıyoruz ve şimdiye kadar ayrı bir lezzet arayışına girmemiz gerekmedi patates kızartması için. Gayet leziz oluyor. Dışı çıtır içi de çok kuru olmadan pişiyor. Bazen fırında unuttuğumuz oluyor o zaman kuru oluyor işte. Süre de maalesef artık patatesin cinsinden midir başka birşeyden mi farklı farklı oluyor pişme süreleri. O yüzden renk tanımını verdim.

isterdim ama daha satın alıp da oynamadığım o kadar çok oyun var ki Korhan abi. Bu yazın çok yoğun geçeceği belliydi, şimdi mayıs ayı programım çıktı, sadece 8 gün evdeyim. Moskova'ya atamışlar sanki beni, Rusya'da yatırıp ordan Antalya'ya, Dalaman'a falan sefer yazmışlar... İstanbul'dan St. Petersburg'a yazmışlar. Canım sıkıldı görünce. Oyun oynayacağıma rusça öğrensem daha hayırlı olacak.  sene sonuna kadar anca bekleyen oyunları bitiririm, Forza 5'i en erken halloween ya da yılbaşı indiriminde alır oynarım artık inşallah.

Şaka gibi ya. Yıl 2022 iphone'dan pc'ye yedek h'âlâ sorun demek ki. 

6900XT'de undervolt ile 22500 grafik skoruna ulaşabildim, daha uğraşarak 23000 aşılabilir belki, kış vakti daha fazla deneme imkanı olabilir.

Cihan'cım halk dilinde turbo fırın diye geçen yani içinde fan bulunan her fırın konveksiyonel fırındır. Endüstriyel konveksiyonel fırınlarda fırın çok büyük olduğu için ısıtma, fırının ayrı bir yerinde gerçekleştrilip fanla yiyeceğin pişirildiği alana gönderilir. Bu farktan dolayı evdeki fanlı fırınlar sanki konveksiyonel fan değilmiş gibi bir algı var bazılarında. Ama öyle değil. Endüstriyel konveksiyonel fırınlarda 10 belki daha fazla kata kadar raf olabildiğinden evdeki fırınlardaki gibi üst ve alt ısıtıcılar yeterli olmaz. Bu yüzden başka yerde ısıtılan hava pişirme alanına verilir. Ama evdeki konveksiyonel fırınlardaki fanlar pişme alanındaki üst ve alttan ısıtmayı gayet iyi dolaştırır ve iyi bir pişme için yeterlidir. Yani bu airfryer denen cihazlarla yapacağınız herşeyi turbo fırınlarla da yapabilirsiniz Turbo diyorum ama halk dilinde öyle biliniyor.  Tamamen aynı prensipte çalışırlar. Tek farkı bu küçük cihazlar havayı dar alanda daha hzlı dolandırdığı için yemeğin daha çabuk pişmesini sağlıyor. Ama çabuk pişirirken diğer bizim kullandığımız geniş fırınlar gibi de yiyeceğe nüfuz edemiyor çünkü kabları küçük. Fırında yiyecekleri geniş geniş yaydığın için fırındaki yiyecekler daha iyi pişiyor. Bunun dışında fırında yemek kuru oluyora da katılmıyorum. Uygun modda ve ısıda kıvamınca pişirilmiş herhangi bir şey öyle kuru falan olmaz. Ha bu bizim için pratik, öyle fırınla , temizliğiyle vs. uğraşmayalımsa olay, ona birşey diyemem. Biz uzun yıllardır patates kızartmasıydı, balıktı, tavuktu, sebzeydi vs birçok yemeği gayet lezzetli bir şekilde fırında yapıyoruz. Yapıyoruz diyorum, çünkü et, balık vs bizim evde benden sorulur.

Ya cidden bu airfryerlara bu kadar para vermeye niye heves ediliyor anlamıyorum. Abicim evlerinizde turbo fırın yok mu sizin?

Çünkü şimdiye kadar peltier tipi soğutma hem güvenli değildi hem de ekstradan harcanan 200-300 watt güç tekitimi anca oc rekoru falan kırmak isteyenlerin kabul edebileceği birşey. Ayrıca terleme, yoğuşma problemleri de normal bir kullanıcının bu sistemeleri kullanmasına mani oldu. Ancak benchmark skoru alıp, rekor kırmak isteyen grupların kontrollü bir şekilde kullandıkları soğutma çözümünden öteye gidemedi. Intel Cyro soğutma teknolojisini geliştirmeye devam ediyor. Bildiğim kadarıyla Cooler Master'ın bir ürünü dışında da henüz ürün olarak piyasaya sürülmüş değil. Kendilerini ispat etmeden de kimsenin kolay kolay tercih edeceğini sanmıyorum.

Ben ne güzel bulduğumu ya da beğendiğimi söyledim ki zevkler ve renklere geldi olay. Rolls royce Phantom, Mercedes Maybach ve yeni 7 serisine bakınca bu tasarımı gayet normal bulduğumu söyledim. Kodamanlar bunlara biniyor işte. 

Çünkü şimdiye kadar peltier tipi soğutma hem güvenli değildi hem de ekstradan harcanan 200-300 watt güç tekitimi anca oc rekoru falan kırmak isteyenlerin kabul edebileceği birşey. Ayrıca terleme, yoğuşma problemleri de normal bir kullanıcının bu sistemeleri kullanmasına mani oldu. Ancak benchmark skoru alıp, rekor kırmak isteyen grupların kontrollü bir şekilde kullandıkları soğutma çözümünden öteye gidemedi. Intel Cyro soğutma teknolojisini geliştirmeye devam ediyor. Bildiğim kadarıyla Cooler Master'ın bir ürünü dışında da henüz ürün olarak piyasaya sürülmüş değil. Kendilerini ispat etmeden de kimsenin kolay kolay tercih edeceğini sanmıyorum.

Forza serisi böyledir. Forza 4'ü de 5'i de manyak gibi oynadım ama belli bir süreçten sonra devamlı araba yarışı sıktığından epey ara verdim. Forza 5 daha çıkar çıkmaz bir kaç haftada 500 küsür arabayı açtıydım, haritadaki ıvır zıvır hikayeler vs. herşeyi bitirdim. Achievmentlerın da %90'ının üzerinde yaptıydım. Onlara kasarken biraz sıkıldım açıkçası ve ara verdim. İlk başlarda ekipce birbirimizle yarışmak vs. de çok keyifliydi ama bizim ekip erken bıraktılar oyunu. Cpt_Pollo_Diablo benim bu arada 
Eleminator'da çok zevkli oluyor. Forza 5'de ilk başta bug'lıydı. Bazı yarışlarda millet seni görüyor ama sen kimseyi göremiyordun. Etrafta kimse yokken bir bakmışsın biri seni yarışa davet etmiş. Bir gün böyle bug'a düşmüş gezinirken bir baktım tanıdığım bir yayıncı yarış başlattı ve yendi. Tabi ben kimseyi görmüyorum. Hatta yendim sandım önce finishi görünce, meğer adam 1,2 saniyeyle kazanmış.
Videosu da bu;
https://www.youtube.com/watch?v=11KJnBqnBPU&ab_channel=ZvAnA
bunu kabullenemezdim ve arkadaşın bir dahaki forza yayınını yakalamak için takibe başladım. Sonunda o gün geldi çattı ve aynı yarışa denk gelmek için ghostlamaya başladım. Nihayet denk geldik ve rövanşı aldım.
https://www.youtube.com/watch?v=64Zz4RrIB5I&ab_channel=ZvAnA
 

Sonuçta 14 gün iade sürecin var. Mantıklı olan paketi açmamak 

Krytox 205G diye bir yağ var, hem switchler hem de stabilizer için kullanılıyor, gres yağı olarak geçiyor ama burada bulmak mümkün değil. Yurtdışından da malum kur, vergi v.b. anlamı yok.
Burada temsilcisini buldum ancak onlar da sanırım sanayiye yönelik ürünler getiriyor tam anlayamadım.
Gres yağı derken böyle bir şey yani.
 

Ben daha 3080'ler ilk çıktığında aldığım kartla undervolt kullanıyordum. Oyunlarda falan gayet iyi sonuç veriyor. Ancak o dönem obs vs. ile yayın yaparken işin içine başka etkenler girdiği için saçma sapan sorunlar ortaya çıkıyordu. Undervoltu iptal edince bir sıkıntı olmuyordu. Bir de pubg oynarken bazı sıkıntılar yaşanıyordu. kendisi zaten sorunlu bir oyun, bir de undervolt falan işin içine girince sorun undervolt mu yoksa başka birşey mi diye düşünmeye başladığımdan kullanmamaya başladım. HAzır da profillerim var. Bir oyun oynarken biraz bakıyorum, profillerimle oyun sağlam çalışıyorsa kullanıyoorum, çalışmıyorsa direk iptal ediyorum.

Ben daha 3080'ler ilk çıktığında aldığım kartla undervolt kullanıyordum. Oyunlarda falan gayet iyi sonuç veriyor. Ancak o dönem obs vs. ile yayın yaparken işin içine başka etkenler girdiği için saçma sapan sorunlar ortaya çıkıyordu. Undervoltu iptal edince bir sıkıntı olmuyordu. Bir de pubg oynarken bazı sıkıntılar yaşanıyordu. kendisi zaten sorunlu bir oyun, bir de undervolt falan işin içine girince sorun undervolt mu yoksa başka birşey mi diye düşünmeye başladığımdan kullanmamaya başladım. HAzır da profillerim var. Bir oyun oynarken biraz bakıyorum, profillerimle oyun sağlam çalışıyorsa kullanıyoorum, çalışmıyorsa direk iptal ediyorum.

Attığın taş ürküttüğün kuşa değmeyecek, baştan söyleyeyim. Balanced kablolama, özellikle TV, kayıt stüdyoları, konser salonları gibi elektromanyetik kirliliğin çok yüksek seviyede olduğu, 10 tane kablonun üzerinden 20 tane kablonun daha geçtiği, aralarında en az 20-30 metre mesafe bulunan zilyon tane ekipman arasında yapılan bağlantılarda kullanılmak üzere geliştirilmiş bir teknik. Senin evde DAC-Amfi arasında kullanacağın 1.5 metre kablolama için ultra-gereksiz bir şey olacak
Kablo olayına bu kadar takılmayın. Üreticiler, odyofil camiasının zaaflarını ve cehaletini paraya dönüştürmek için bu kablo işini çok güzel bir tuzak olarak kullanıyor. İlla para harcamak istiyorsanız bütçenizi daha iyi bir hoparlör ve daha iyi bir amfi için kullanın.

Ne idüğü belirsiz bir marka. Türkiye'den başka bir yerde satıldığını sanmıyorum.

Direk sennheiser için olan bir balanced kablo aradğın için Türkiye'de bulman çok zor bence.

Valla genç ben bu konuda bir yorum yapamıyorum. Kendim ofisteki pcler dışında evimdeki pclerde son 25 yıllık süreçte fsp, thermaltake ve enermax kullandım. Hiçbiri bozulmadı. Her seferinde satıp yenisini aldım. Ama son 15 yıl kurduğum sistemlerin hepsine enermax eşlik etti. İlk 550 wattlık enermax psu'dan sonra da Sanırım intel Q9650x kullandığım dönemden sonra kullandığım iki enermax da 1050 wattlık model oldu. Ama ben oc yaparken kafam rahat olsun vs ile bu şekilde hareket ettim. Anlaşılacağı üzere benim psu da uzun zamandır tek tercihim enermax. Son sattığım 1050w lığı 11 sene kullanmışım.
Benim anlamadığım şuan bir sorun yoksa mevcut psu'da niye kaşıntı geldi. Bırak bozulana kadar gitsin. Rtx4xxx serisi veya gelecekteki herhangi bir donanım upgrade'i için hiç sıkıntı yaşamayım kaygısıysa anketin ilk iki seçeneğini direk ele zaten.
 
 

bence de gerek yok zaten. 3080'in bile tüketimi gözüme çok batıyor artık. İyi yapmışın.