AranelSurion

Üye
  • Mesaj sayısı

    323
  • Üyelik tarihi

  • Son ziyareti

  • Days Won

    7

Reputation Activity

  1. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by Chandos in Stellaris (9 Mayıs 2016/PC), Hearts of Iron (6 Haziran 2016) ve Tyranny (2017)   
    Paradox Interactive, geçtiğimiz Salı günü GDC (Game Developers Conference) etkinliğinde  hazırlamakta olduğu ve dağıtıcılığını yapacağı 3 önemli oyunun duyurusunu gerçekleştirdi. Buna göre,
     
     
    - Paradox Interactive tarafından Gamescon 2015 etkinliğinde duyurulan ve beklediğim bir oyun olan Stellaris, 9 Mayıs günü yayınlanacak. Stellaris, geliştiricisi olan Paradox Development Studio'nun diğer oyunları gibi grand strategy türünde olacak, ancak uzayda geçecek olması nedeniyle Paradox için bir ilk olacak. Dün ilk defa bir gameplay videosu yayınlanan oyun için, beklentilerimin çok yüksek olduğunu söylemeliyim. Aşağıdaki linklerden oyun hakkında bilgi alablilirsiniz.
     
     Oyunun sitesi:  http://www.stellarisgame.com/
     
     Trailer:  
     
     Gameplay: 
     
     Steam sayfası: http://store.steampowered.com/app/281990/
     
    - Etkinlikte duyurulan diğer oyunlardan biri, Paradox'un başarılı serilerinden Hearts of Iron serisinin son oyunu Hearts of Iron IV, 6 Haziran günü yayınlanacak. Serinin önceki oyunlarına göre, daha detaylı görünen ancak daha kolay bir erişebilirilik içeren oyun, tarihsel olarak 1936 yılında başlıyor. Dünya savaşı öncesi seçtiğimiz ülkeyi, diplomtik, askeri, endüstriyel ve teknolojik açıdan savaşa hazırlamak gibi temel bir görevimiz var. Oyun, yapılan değişiklerle  grand strategy özelliğini korumakla kalmamış, içerdiği taktik esneklikle wargame türüne çok yaklaşmış. Hatta serinin (ve belki de oyun tarihinin!) ilk hybrid grand strategy/wargame oyunu olduğunu söyleyebiliriz. Paradox'un HOI3'te başladığı taktik içeriği bu oyunla bir sonraki seviyeye taşımış görünüyor. Ne kadar başarılı olacağını önümüzdeki yaz göreceğiz.
     
     Oyunun sitesi: http://www.heartsofirongame.com/
     
     Trailer: 
     
     Gameplay: 
     
     Steam sayfası: http://store.steampowered.com/app/394360/
     
    - Etkinlikte duyurulan diğer bir oyun ise Tyranny . Efsanevi Obsidian Entertainment tarafından geliştirilen ve Paradox Interactive tarafından yayınlanacak olan RPG türündeki oyunun 2017 sonunda yayınlanabileceği söyleniyor. 2015'te yayınlanan ve severek oynadığım Pillars of Eternity oyununu birlikte hazırlayan iki firmanın birbiriyle uyumu ve izometrik bir RPG olması, oyunu merakla beklememin başlıca nedeni. Lakin elimizde sadece bir trailer var ve gördüklerim beni yeterince heyecanlandırdı.
     
     Trailer: 
     
     https://www.rockpapershotgun.com/2016/03/16/oppressor-obsidian-rpg/
     
     http://www.polygon.com/2016/3/15/11242476/tyranny-trailer-obsidian-entertainment-paradox-interactive
     
     
     
     
    NOT: Çıkış tarihlerinde herbir oyun için farklı başlıklar açarım. Bu başlık altında üç oyun için paylaşımlarda bulunabiliriz.
  2. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by Narcissus in Gears of War: Ultimate Edition   
    Toz çekmesi için 1000+tl verip konsol alacağıma biraz daha koyup güzel bi elektrik süpürgesi alırım.. 
  3. TiesTorN liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Diablo II, Starcraft ve Warcraft III, HD Olarak Piyasaya Sürülecek   
    SC2 varken SC1 'in remake 'i olmuş olmamış çok beni çekmez, zaten aynı oyun gibi. WC3 ü de zamanında tükettik, şimdi olsa oynamam. Aynı şekilde Diablo 2 bekliyorum sadece.
  4. analog liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Anonymous saldırıları   
    Bu olay tam bir rezillik. Yalnız yeni değil ve Anonymous ile de bir alakası yok, bahsi geçen DBnin Internet sitelerinde en az 2-3 yıldır döndüğünü biliyorum, çok da gizli bir mevzu da değildi, Anonymous bunun reklamını yapmış, kitlelere arz etmiş oldu sadece. Bir de şu var, kendine Anonymous diyen, bu isimle işler yapan başka başka pek çok tip var, zamanında DDOS saldırılarını yapan ekiple bu Anonymous aynıysa şayet, söyleyebilirim ki o ekipte böyle bir iş yapacak teknik yeterlilik yok. (ya da yoktu) Ha şu var, bu ülkede devletin veri güvenliği ve kişisel alana saygısı olmadığı için, başarılan işin ciddi bir zahmet gerektirdiği de şüpheli.
     
    İşler Türkiye 'de nasıl yürüyor herkesin malumu, o kısmına girmiyorum bile yalnız ortada şöyle bir gerçeklik var: son 5 senedir, 2010 yılında reşit olan 45 milyon kişiye ait bütün önemli bilgiler (telefon, adres, aile üyeleri vs. kimlik bilgileri) ortalıkta, ve şimdi de yüzlerce, binlerce insan tarafından rahatlıkla indirilip incelenebiliyor. Tanıştığınız herkesi, adını duyduğunuz herkesi didik didik etmek, kan davanız olan şahsın 5 sene önce ve belki halen geçerli adresini edinmek bir o kadar kolay ve daha neler neler. Türkiye 'de hala anasının kızlık soyadıyla doğrulama yaptığını zanneden büyük çaplı kuruluşları hiç söylemiyorum bile. Hatta neden olmasın, güvenliğine dikkat eden sivri zekalı bir "girişim" bu verileri kolaylıkla bir online servise dönüştürebilir de.
     
    En büyük rezillik ise devletin bununla başa çıkma yöntemi. Böyle net bir şekilde ortada olan bir mevzuda kurumları uyarmak, halkı bilinçlendirmek, elinden tutmak yerine adamlar magnet linkini veren -üstte RFID 'in yazdığı- siteye Türkiye 'den blok koymuşlar. Kimse de bilmiyor ya başka şekilde girmeyi. Başını kuma göm, olmamış gibi yap çözülür üzerine kurulmuş bir "çözüm".
     
    Ben bunları yazarken ülke gündemi Ankara 'daki patlama. O kadar çok rezalet, o kadar çok kötü olay oluyor ki bu arada kaynayıp gidecek, ancak küçümsenmemesi gereken bir tehlike. 
  5. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by ChipArchitect in FreeNAS yorumlarım.   
    Haha, cok guzel bir siralama olmus. Ben 6. evredeyim ;-). Garajimdaki bir server rack'de butun VM'lerimi calistiran bir VMware ESxi hizmet birimi ve sadece ona dosya/backup servisleri sunmak icin calistirdigim bir NAS4Free  (bana gore mevcut FreeNAS'dan daha iyi olan orijinal acik kaynak FreeNAS kokenli baska bir NAS) var. Evin muhtelif baska yerlerinde ise resim, dosya vs. yedeklemek icin kullanilan, hazir alinmis baska 2 NAS var (Synology ve Western Digital). Butun bunlardaki kritik veriler iki katmanli bir cloud storage (Dropbox ve Amazon Glacier) backup stratejisi ile yedekleniyor. Synology ve NAS4Free sistemi  dual-redundant (Synology'de RAID1, NAS4Free'de ise ZFS mirroring).
     
      32GB RAM'li giris seviyesi Xeon islemcili Dell server  ayni anda 10-12 tane VM'imi hic zorlanmadan,  %20-25 CPU yuku ile rahatlikla calistiriyor. Bunlarin onemli kismi sadece zaman zaman kullanilan TWiki, Git server vs. gibi seyler ama yogun olarak kullandigim bir Ruby-on-Rails  gelistirme VM'im ve yine gelistirme amacli bir iki Linux VM'im de var. Zaten 1994'den beri evde Linux kullandigim ve kariyerimin tamaminda bir sekilde gecimimi Linux kullanan sirketlerde  calisarak sagladigim icin evde esimin kullandigi bir Windows  sistem ve iOS gelistirmek icin kullanilan Macler disinda pek fazla Windows makinesi de yok.  NAS4Free sisteminde ise 16GB RAM var ve Pentium G3220 islemcisi yine hic zorlanmadan ZFS mirroring, bir suru NFS ve Samba share'ini rahatlikla calistiriyor.
     
    Bu G3220'li sistemi almadan once ise bir AMD Sempron vardi ve ayni konfigurasyonu 8GB ile yine rahatlikla calistiriyordu. O kadar memnundum ki evden AMD urunu tum islemcileri silme girisimimi sag atlatan tek sistemdi ;-). Anakart en son SATA standardini destekleseydi hala calistiriyor olacaktim. Kisacasi diyecegim o ki ZFS atla deve degil, kendiniz toplayacaginiz bir ev NAS'i icin mevcut Atom gami bile isinizi gorur. Avoton'a gerek yok yani ;-)
     
     Gerci benimki hobi sayilmaz, ek is olarak yaptigim ve bana para kazandiran iki SaaS'im ve 50'den fazla iOS app'imin backend'lerini bu sistemler uzerinde gelistiriyor ve test ediyorum. 
     
    Not: Bu arada cok deginilmemis ama FreeNAS, NAS4Free gibi NAS cozumlerinin ayrica BSD jail mekanizmasi ile VM benzeri container'ler calistirma opsiyonu da var. Bu ise ayrilmis bir ESxi (ya da Windows esidinin adi her ne ise) server ile ugrasmak istemeyenler icin o ozellikleri ile de dusunulebilirler.
  6. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by MonkeyBusiness in FreeNAS yorumlarım.   
    Yahu dosya sunucusu cok basit bir servis, tek kullaniciya riplenmis film servis edecekce hersey olur (raspberry pi, cep telefonu, vs..)
    FreeNas ve ZFS de sart degil boyle basit seyler icin.
     
    Ben ext3/4'den baska bir dosya sistemi kullanmadim kendi ev sunucumda acikcasi ve ZFS'ye neden ihtiyacim olacagini pek kestiremiyorum.
     
    Ama tabi amac hobi olarak sunucu kurmaksa o zaman, server rack, xeon islemci, paranin yettigi kadar ram vs diye gider
  7. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by epi in Nvidia GeForce 10 Serisi (Pascal)   
    amd de hep muhalefet partisi, surekli kadro yeniledik, degistik der gibi yeni driver programina basliyor.
  8. ResetButton liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Ucuz oyun avcısı   
    Windows Store 'da lokasyonu Ukrayna yaparsanız, mağazadan $9 'a Rise of the Tomb Raider (son çıkan) alabiliyormuşsunuz
  9. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by Executioner in Casper şekil yapmış.   
     
    Bende görünce şaşırdım aksine 970'i. Casper'dan 950 falan koymasını beklerdim.
  10. analog liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Windows 10 üzerine   
    Önceki sayfadaki Linux/OpenGL muhabbeti üzerine: http://i.imgur.com/Ql1dsZC.jpg
     

  11. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by TiesTorN in Hangi oyunu oynuyorsunuz?   
    o özel güçlerden en çok işe yarayanı teleport, ona full skill ver, çok rahatlıyorsun
  12. TiesTorN liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Windows 10 üzerine   
    Eski forumda sanki grafikle ilgili konuşmaya çok yetkin birkaç kişi vardı, isim hatırlamıyorum ama buradalarsa yazarlar sanırım. Duyduğum/okuduğum kadarıyla OpenGL, pek çok sebepten oyun firmaları için iyi bir seçenek olmuyormuş, özellikle de AAA oyun firmaları zaten Windows ve konsollar dışında bir platformu zaten pek önemsemiyorlar, onlar için cross-platform olup olmadığı, gelecekte nerede çalışıp çalışmayacağı pek bir şey ifade etmiyor olmalı. Steam 'ın bu Linux desteği mevzusunda başta çok hevesli girişmesine rağmen başının çok ağrıdığını okumuştum.
     
    Hatta bunun vendorların suçu olduğunu düşünenler de var: http://www.extremetech.com/gaming/182343-why-we-cant-have-nice-things-valve-programmer-discusses-wretched-state-of-opengl Tek sebebi bu değilse bile, haksız bir eleştiri gibi gelmiyor bana.
    --
     
    Win10 konusunda, linkte o kadar da kötü bir şey göremedim. Haswell ve öncesi için değişen bir şey yok, Skylake kullanıcıları için de Temmuz 2017 'ye kadar destek vereceklermiş, daha sonra Skylake-compatible herhangi bir update, Haswell ve öncesinde sıkıntıya sebep olacaksa, Haswell tercih edilecekmiş, bana ölme eşeğim ölme senaryosu gibi geldi. Win10 'e geçişi hızlandırmak için ortaya atıyor olabilirler.
  13. ObiWan liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Volkswagen skandali   
    Şöyle de ilginç bir girişim olmuş, adam kendi VW aracını reverse-engineer ederek bulduğu sonuçları paylaşmış:
    http://lwn.net/SubscriberLink/670488/4350e3873e2fa15c/
     
    Bu mesela ilginç geldi bana:
     
    Yazının devamında, yöntemiyle beraber VW 'nin testleri nasıl atlattığını detaylıca anlatmışlar.
  14. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by analog in Hangi oyunu oynuyorsunuz?   
    Ori and the Blind Forest
  15. AlperD liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Netflix Türkiye'ye gelmiş   
    @@Ozan Başeski
    Katılmıyorum. "Torrent ile Netflix gibi legal hizmetlerin mukayesesi doğru değil" diyorsunuz, sizin için kişisel olarak uygun gelmiyor olabilir. Insanların Netflix, Spotify, Steam vs. hizmetleri benimserken Torrent vs. yöntemleri gayet de bir rakip olarak gördüklerini, hesaba kattıklarını düşünüyorum, bu sebeple bu servislerin ve içeriği temin ettikleri sektörlerinde bu alternatifleri görmezden gelme lüksü yok.
     
    Bu streaming servislerinin de ortaya çıkmasının temel taşlarından biri korsanın var olması ve tüketiciye sağlam bir alternatif sunuluyor olması, aksi taktirde ben sanmıyorum ki hiç bir müzik firması, tek bir hit şarkıyı bir yığın çöple doldurup tam albüm fiyatına, tüketiciyi mağazaya ayağına kadar getirip satmak varken, tüm koleksiyonunu üç kuruşa Spotify 'e açacak olsun. Çağ ilerliyor, hizmet sağlayıcılar bütün iş gücü, sermaye gücüne ve bilgi birikimine rağmen imece usulü alternatiflerle yarışacak çözümler sunamıyorsa ben burada iş modelini, pratiği sorgularım açıkçası, imeceyi değil. Steam olsun, Spotify olsun, kendi sektöründe başarılı olmuş, zayıf yaşam koşullarına rağmen Türk insanı arasında da varlık gösterebilmiş firmalar var, demek ki yapılabiliyor.
     
    Yine mesela diske indirebilmenin streamden ne avantajı var, sonuçta aynı veri iniyor diye düşünmüşsünüz, bence yüzeysel kalmış. Aynı veri iniyor, ancak zamanlama farklı. Streamde siz filmi izlerken bir buffer dolduruyor yazılım, bandwidth 'ınız o buffera yetişiyorsa ne güzel. Yetişmiyorsa filmin ortasında yükleme çubuğunu görüyorsunuz. Yarın izleyeceğiniz 2 filmi 1080p olarak geceden seçerseniz, 3mbitlik dandik AKN'li internetle bile yarın akşama Full HD film izlersiniz. Bizimki gibi ülkelerde kullanıcı için çok önemli. "Yapılamaz" demek doğru değil, Spotify 'da çevrimdışı kullanım için müzik indirebiliyorsunuz, Steam 'de "offline mode" var. Tabii ki alıp müziği masaüstüne "Müzik.mp3" diye koyacak kadar kopyayı kolaylaştıracak değiller, ancak bu hizmetlerin kötüye kullanılmamasının sebebi sağlam DRM veya kullanıcılarının çelik gibi etik anlayışları değil (bu her iki servisin de DRM altyapıları tamamen işlevsiz), servisin bunu önemli ölçüde gereksiz kılacak kadar iyi olmasıdır. Netflix isterse -ve bence istemeli de- o filmi diske de yükletir, yükletmesini sektör benimsemiyorsa da maalesef oturup korsandan ötürü ağlamaya devam edilir, ben de kullanıcı olarak herkesin bedava edinebildiği bir dosyanın, para verdiğim halde neden bana stream edildiğini, yahut torrentten çekilip bitirilen nice single-player oyunların, neden para verdiğimde bilgisayarıma çılgın gibi DRMler yüklediklerini sorgularım elbette. Bir hizmeti hiçbir katma değeri olmadan, daha yüksek fiyattan pazarlarsanız, tüketicinin alternatiften haberi olduğu/umrunda olduğunu varsayıyorum: çok az insan -onlar da muhtemelen kişisel idealleri gibi sebeplerden- bu hizmeti alır. Bunu söylemek kötü bir şey değil, bunu söylemek doğruyu söylemek.
     
    Yine mesela yasal düzenlemenin bir gün burada da işleri değiştireceğini söylemişsiniz, bu düşünce şekline içerik üreticisi sektörler sizden çok önce sahiplerdi, inandılar ve batırdılar maalesef. Etkisi elbette büyük olur, ciddi bir kullanıcı kitlesi VPN 'le bilmemneyle uğraşmak yerine Netflix alıp geçer evet, ancak bununla da büyük bir kesimi kazanmak yine mümkün olmaz, işin çözümü burada değil. Amerikan kullanıcıya "izlemek istediğin pek çok şey, 10 euroya, pratik" derseniz güzel, Türk kullanıcıya "sana uymayacak hizmet, zayıf içerik, 30 liraya, AKN'li" derseniz olmaz. Bunu düzeltirseniz zaten sıkıntı yok, ilk bahsettiğim "adam gibi hizmeti, rekabetçi bir fiyata veren servis" olmuş olursunuz, önemli bir miktar insan korsanı, en azından sizde olan içerikler kapsamında terk ederler.
     
    Bu eksende düşünürsek: Düne kadar Game of Thrones 'ları çatır çatır torrentten 1080p indirip, 3mbit internetiyle izleyen kullanıcı -ki bu yaptığı da yasal değildir mevzu yasallıksa- şimdi "aa yasalı olanı gelmiş" diye buna para ödeyip 720p de stream istemeyecektir. Sahi Netflix 'te GoT var mı onu da bilmiyorum, bunu sorgulatır durumda kalması da Netflix 'in başka bir eksikliği. Bunlar Netflix 'in veya alternatiflerinin çözmesi gereken sorunlar elbette, biz sadece üstüne konuşuyoruz.
     
    Bütün bu anlattıklarım ve önceden bu başlığa yazdıklarım, Netflix ile ilgili görüşlerim. Konu "korsanlık etik mi, değil mi" olacaksa onu başka bir yerde tartışabiliriz. Yok konu etiklik değil, yasallık olacaksa: CouchPotato şuan legal bir yazılım, Internet sitesine Türkiye 'den erişim mevcut, rehberleri her yerde, ben bunları bu foruma yazarak suç işlemiş olmuyorum. Netflix bir kullanıcı yazılımı, "deneyim" diyorlar ya, öyle. Bu deneyimin üzerinde yasal veya olmayan alternatiflerinin de çok büyük yeri var, yoksaymak doğru değil.
     
     
    Bunun üzerine konuşulacak çok şeyler var ancak yeri herhalde burası değil, girmeyelim. Parası olmayanın filmlere, kitaplara, kültür nesnelerine ve bilgiye erişime hakkı olmadığını iddia etmek sizin dünya görüşünüz, Bu görüşe saygı duyarım, katılmayanları kriminalize etmeyi ve konuşulmasını eleştirmeyi doğru bulmam. 21. yüzyılda yaşayan bir insanın temel ihtiyaçları sadece barınma, su ve beslenme değildir bana göre. Bu mevzu Netflix 'in tamamen dışında kalıyor tabii, hayat görüşünden konu açtığınızdan yazıyorum.
  16. analog liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in E-Eğitim, MOOC vs. Üzerine   
    Son yılların hızla popülerleşmeye başlamış olgularından biri de E-Eğitim oldu. Kimine göre bildiğimiz anlamda üniversite eğitiminin/resmi eğitimin bir alternatifi, hatta sonu olabilecek özel girişimler imkan dahilinde.
     
    Bana göre alınacak daha çok yol var (en başta da kredibilite ve iş dünyasında bir karşılığa dönüşmesi mevzusu) , ancak bu işin önü de açık. Kendim bir kaç farklı platformu, hem bir şeyler öğrenirim, hem de bu sektörü tanırım gibi düşünüp inceledim.
     
    Henüz bu işin bir standardı oturmuş değil, her servisin kendine göre yoğurt yiyişi var. Benim gördüğüm bazı servislerin kendilerine göre önemli artıları şöyle: (genellikle ilgimi çeken CS alanında kurslardan yola çıktım, zaten en sağlam kurslar genelde bu konuda. Tabii başka branşlar da var.)
     
    Mesela Udacity 'de size bir interpreted programlama dili anlatılıyorsa, eğitmen konuyu anlatırken arada "mesela sence şu neden böyle" gibisinden "doğru cevabı olmayan quiz" (normal quizlerin haricinde) ekrana gelebiliyor, veya mesela şimdi gel sana elmayla armutu toplayacağın kod yazdıralım diyor, konuyu anlatırken önünüze şak diye Python ekranı gömülü geliyor, kodu yazıyorsunuz ve sistem kontrol ediyor, gibi.
     
    Freecodecamp 'e bir baktım, orası Udacity gibi sanal üniversite ortamı tadında değil, sadece CS, hatta sadece web programlama ağırlıklı gibi, ancak mesela onların tarzı da kendine has. Eğitim tek bir koldan, "focused" ilerliyor. Konu pratik bir konu olduğu için, işleyişi de pratik yapmak gibi akıllıca bir hamlede bulunmuşlar. Bir ekranda, anlatım solda, sizin çalışma alanınız ortada, yaptığınızın sonucunu gördüğünüz ekran sağda tasarlanmış. Bİr de mesela "kredibilite" konusuna ilginç bir bakış getirmişler, FCC bir sertifika ya da "nano-degree" tarzı kelime oyunlu belgeler falan vermiyor, onun yerine belli bir noktaya erişince bir non-profit için ihtiyaçları olan bir işi yapıyorsunuz. Hem vakfa -seçilebiliyor hangisi olacağı- bir faydanız dokunuyor, hem o yaptığınız iş sizin belgeniz/deneyiminiz oluyor.
     
    Kimi servisler -Udacity tarzı- daha aktif eğitim ağırlıklı, sistem otomatik olmasına rağmen ruhsuz değil, sürekli bir input, "derse katılım" istiyor. Bazı servislerde ücretli olarak katılırsanız, ödevler/sınıf içi katılım vs. mevzuları unlock olmuş oluyor. Kimileri ise -genellikle daha eski servisler- pasif, size gösterilen videoyu izleyip, textbook okuyorsunuz. Kimileri sırf bu iş için kurulmuş, iddialı şirketler. Bazıları da bilindik, büyük okulların yan hizmeti gibi.
     
    E-Eğitim 'in avantajları çok, tabii henüz oturmamış çok şey de var. Klasik eğitime alternatif olamayacağını düşünenler var, tabutuna son çiviyi çakacağını düşünenler de var.
     
    Kısaca, self-learning, mooc, e-eğitim mevzularını burada konuşalım. Nereye gider, ne artıları/eksileri var, girip beğendiğimiz kurslar var mı vs.
     
    Konuyla ilgili çok güzel bir yazı: http://www.shirky.com/weblog/2012/11/napster-udacity-and-the-academy/
  17. AlperD liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Netflix Türkiye'ye gelmiş   
    @@Ozan Başeski
    Katılmıyorum. "Torrent ile Netflix gibi legal hizmetlerin mukayesesi doğru değil" diyorsunuz, sizin için kişisel olarak uygun gelmiyor olabilir. Insanların Netflix, Spotify, Steam vs. hizmetleri benimserken Torrent vs. yöntemleri gayet de bir rakip olarak gördüklerini, hesaba kattıklarını düşünüyorum, bu sebeple bu servislerin ve içeriği temin ettikleri sektörlerinde bu alternatifleri görmezden gelme lüksü yok.
     
    Bu streaming servislerinin de ortaya çıkmasının temel taşlarından biri korsanın var olması ve tüketiciye sağlam bir alternatif sunuluyor olması, aksi taktirde ben sanmıyorum ki hiç bir müzik firması, tek bir hit şarkıyı bir yığın çöple doldurup tam albüm fiyatına, tüketiciyi mağazaya ayağına kadar getirip satmak varken, tüm koleksiyonunu üç kuruşa Spotify 'e açacak olsun. Çağ ilerliyor, hizmet sağlayıcılar bütün iş gücü, sermaye gücüne ve bilgi birikimine rağmen imece usulü alternatiflerle yarışacak çözümler sunamıyorsa ben burada iş modelini, pratiği sorgularım açıkçası, imeceyi değil. Steam olsun, Spotify olsun, kendi sektöründe başarılı olmuş, zayıf yaşam koşullarına rağmen Türk insanı arasında da varlık gösterebilmiş firmalar var, demek ki yapılabiliyor.
     
    Yine mesela diske indirebilmenin streamden ne avantajı var, sonuçta aynı veri iniyor diye düşünmüşsünüz, bence yüzeysel kalmış. Aynı veri iniyor, ancak zamanlama farklı. Streamde siz filmi izlerken bir buffer dolduruyor yazılım, bandwidth 'ınız o buffera yetişiyorsa ne güzel. Yetişmiyorsa filmin ortasında yükleme çubuğunu görüyorsunuz. Yarın izleyeceğiniz 2 filmi 1080p olarak geceden seçerseniz, 3mbitlik dandik AKN'li internetle bile yarın akşama Full HD film izlersiniz. Bizimki gibi ülkelerde kullanıcı için çok önemli. "Yapılamaz" demek doğru değil, Spotify 'da çevrimdışı kullanım için müzik indirebiliyorsunuz, Steam 'de "offline mode" var. Tabii ki alıp müziği masaüstüne "Müzik.mp3" diye koyacak kadar kopyayı kolaylaştıracak değiller, ancak bu hizmetlerin kötüye kullanılmamasının sebebi sağlam DRM veya kullanıcılarının çelik gibi etik anlayışları değil (bu her iki servisin de DRM altyapıları tamamen işlevsiz), servisin bunu önemli ölçüde gereksiz kılacak kadar iyi olmasıdır. Netflix isterse -ve bence istemeli de- o filmi diske de yükletir, yükletmesini sektör benimsemiyorsa da maalesef oturup korsandan ötürü ağlamaya devam edilir, ben de kullanıcı olarak herkesin bedava edinebildiği bir dosyanın, para verdiğim halde neden bana stream edildiğini, yahut torrentten çekilip bitirilen nice single-player oyunların, neden para verdiğimde bilgisayarıma çılgın gibi DRMler yüklediklerini sorgularım elbette. Bir hizmeti hiçbir katma değeri olmadan, daha yüksek fiyattan pazarlarsanız, tüketicinin alternatiften haberi olduğu/umrunda olduğunu varsayıyorum: çok az insan -onlar da muhtemelen kişisel idealleri gibi sebeplerden- bu hizmeti alır. Bunu söylemek kötü bir şey değil, bunu söylemek doğruyu söylemek.
     
    Yine mesela yasal düzenlemenin bir gün burada da işleri değiştireceğini söylemişsiniz, bu düşünce şekline içerik üreticisi sektörler sizden çok önce sahiplerdi, inandılar ve batırdılar maalesef. Etkisi elbette büyük olur, ciddi bir kullanıcı kitlesi VPN 'le bilmemneyle uğraşmak yerine Netflix alıp geçer evet, ancak bununla da büyük bir kesimi kazanmak yine mümkün olmaz, işin çözümü burada değil. Amerikan kullanıcıya "izlemek istediğin pek çok şey, 10 euroya, pratik" derseniz güzel, Türk kullanıcıya "sana uymayacak hizmet, zayıf içerik, 30 liraya, AKN'li" derseniz olmaz. Bunu düzeltirseniz zaten sıkıntı yok, ilk bahsettiğim "adam gibi hizmeti, rekabetçi bir fiyata veren servis" olmuş olursunuz, önemli bir miktar insan korsanı, en azından sizde olan içerikler kapsamında terk ederler.
     
    Bu eksende düşünürsek: Düne kadar Game of Thrones 'ları çatır çatır torrentten 1080p indirip, 3mbit internetiyle izleyen kullanıcı -ki bu yaptığı da yasal değildir mevzu yasallıksa- şimdi "aa yasalı olanı gelmiş" diye buna para ödeyip 720p de stream istemeyecektir. Sahi Netflix 'te GoT var mı onu da bilmiyorum, bunu sorgulatır durumda kalması da Netflix 'in başka bir eksikliği. Bunlar Netflix 'in veya alternatiflerinin çözmesi gereken sorunlar elbette, biz sadece üstüne konuşuyoruz.
     
    Bütün bu anlattıklarım ve önceden bu başlığa yazdıklarım, Netflix ile ilgili görüşlerim. Konu "korsanlık etik mi, değil mi" olacaksa onu başka bir yerde tartışabiliriz. Yok konu etiklik değil, yasallık olacaksa: CouchPotato şuan legal bir yazılım, Internet sitesine Türkiye 'den erişim mevcut, rehberleri her yerde, ben bunları bu foruma yazarak suç işlemiş olmuyorum. Netflix bir kullanıcı yazılımı, "deneyim" diyorlar ya, öyle. Bu deneyimin üzerinde yasal veya olmayan alternatiflerinin de çok büyük yeri var, yoksaymak doğru değil.
     
     
    Bunun üzerine konuşulacak çok şeyler var ancak yeri herhalde burası değil, girmeyelim. Parası olmayanın filmlere, kitaplara, kültür nesnelerine ve bilgiye erişime hakkı olmadığını iddia etmek sizin dünya görüşünüz, Bu görüşe saygı duyarım, katılmayanları kriminalize etmeyi ve konuşulmasını eleştirmeyi doğru bulmam. 21. yüzyılda yaşayan bir insanın temel ihtiyaçları sadece barınma, su ve beslenme değildir bana göre. Bu mevzu Netflix 'in tamamen dışında kalıyor tabii, hayat görüşünden konu açtığınızdan yazıyorum.
  18. AlperD liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Netflix Türkiye'ye gelmiş   
     
    Non-profit deseydiniz bari hocam. Sırf insanlık yararı için kurulmuşlar, fakirlere ekmek dağıtıyorlar gibi anlatmışsınız. Yanlış bilmiyorsam bu firmalar kar amaçlı firmalar, kurulmalarındaki en büyük amaç para kazanmaktır, artık bu işlerde bir inovasyon ihtiyacı gördülerse demek.
     
    Konu yine korsanın etikliği eksenine gidiyor, Netflix 'ten uzaklaşıyorsunuz. ResetButton 'un bu konuda açtığı yeni bir başlık var, isterseniz buraya taşıyalım.
     
    Mesela en klasik argümanla "you wouldn't download a car" diyorsunuz özetle, ben de size derim ki fikri mülkiyetle, maddi mülkiyet aynı şey değildir. Arabamı çalarsanız üzersiniz beni. Kopyalarsanız üzülmem, imkanınız varsa yapın. Herhangi bir X işi/fikri almak, kopyalayıp ucuzunu (bedavasını değil elbette, zira maddi dünyada maddenin de gideri var) üretmek fiziksel dünyanın da parçasıdır. Bu yüzden çay bardağının 100 farklı üreticisi var, kırk kez dava da açılsa, dokunmatik telefonu ilk yapmış olmak sektörü domine etmek ve at koşturmak anlamına gelmiyor, Apple 'ın lightning kablosunun üç kuruşluk olanları pazarda satılıyor vesaire vesaire. Teknoloji bir gün el verirse merak etmeyin, arabaları da kopyalayacaktır insanlar. Şahsi kanaatim, "iyi ki de var" yönünde, bu sizi bağlamaz tabii. Demek istediğim, Fikirler ve fikri ürünler kopyalanabilir, maddi mülkler kopyalanmaz, alır götürürsünüz, sahibinden bir eksilir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak lazım. 
     
    Gelir mevzusunda; Türkiye için konuşursam, BIM'de 3-5 liraya 500gr sosis alan (sosis aldığını düşünen) tüketicilerin ülkesiyiz. Kaldı ki ben size 30 lira çok pahalı, insanlar bunu alamaz demiyorum, hatta bu başlıktaki ilk yazımda dedim ki "Netflix 'in sorunu fiyatı değil". 30 lirayı orta sınıf Türk insanı daha önce böyle servislere ödedi, yine ödeyebilir. Ben dedim ki, Netflix 'in şuanki ve tahminimce yakın gelecekte verdiği hizmet 30 lira etmez insanların gözünde (ve benim gözümde, bu kısmı önemli olmak zorunda değil), ya fiyatta ya da hizmette -muhtemelen her ikisinde- ciddi revizyonlar gerekir. Bunlar yapılır, Netflix ciddi bir alternatif haline gelirse -ki gelinebiliyor demiştim- insanlar kullanır, yapılmışı var dedim. Ancak sadece "legal olmak" ile bu işin olmayacağını ifade ettim.
     
     
    Olabilir, o da sizin görüşünüz tabii. Ben kıyaslanmalarını mantıklı, ve hatta bu servislerin açısından zaruri görüyorum. Bu yüzden de kıyaslıyorum, siz isterseniz kıyaslamayın.
  19. AlperD liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Netflix Türkiye'ye gelmiş   
    @@Ozan Başeski
    Katılmıyorum. "Torrent ile Netflix gibi legal hizmetlerin mukayesesi doğru değil" diyorsunuz, sizin için kişisel olarak uygun gelmiyor olabilir. Insanların Netflix, Spotify, Steam vs. hizmetleri benimserken Torrent vs. yöntemleri gayet de bir rakip olarak gördüklerini, hesaba kattıklarını düşünüyorum, bu sebeple bu servislerin ve içeriği temin ettikleri sektörlerinde bu alternatifleri görmezden gelme lüksü yok.
     
    Bu streaming servislerinin de ortaya çıkmasının temel taşlarından biri korsanın var olması ve tüketiciye sağlam bir alternatif sunuluyor olması, aksi taktirde ben sanmıyorum ki hiç bir müzik firması, tek bir hit şarkıyı bir yığın çöple doldurup tam albüm fiyatına, tüketiciyi mağazaya ayağına kadar getirip satmak varken, tüm koleksiyonunu üç kuruşa Spotify 'e açacak olsun. Çağ ilerliyor, hizmet sağlayıcılar bütün iş gücü, sermaye gücüne ve bilgi birikimine rağmen imece usulü alternatiflerle yarışacak çözümler sunamıyorsa ben burada iş modelini, pratiği sorgularım açıkçası, imeceyi değil. Steam olsun, Spotify olsun, kendi sektöründe başarılı olmuş, zayıf yaşam koşullarına rağmen Türk insanı arasında da varlık gösterebilmiş firmalar var, demek ki yapılabiliyor.
     
    Yine mesela diske indirebilmenin streamden ne avantajı var, sonuçta aynı veri iniyor diye düşünmüşsünüz, bence yüzeysel kalmış. Aynı veri iniyor, ancak zamanlama farklı. Streamde siz filmi izlerken bir buffer dolduruyor yazılım, bandwidth 'ınız o buffera yetişiyorsa ne güzel. Yetişmiyorsa filmin ortasında yükleme çubuğunu görüyorsunuz. Yarın izleyeceğiniz 2 filmi 1080p olarak geceden seçerseniz, 3mbitlik dandik AKN'li internetle bile yarın akşama Full HD film izlersiniz. Bizimki gibi ülkelerde kullanıcı için çok önemli. "Yapılamaz" demek doğru değil, Spotify 'da çevrimdışı kullanım için müzik indirebiliyorsunuz, Steam 'de "offline mode" var. Tabii ki alıp müziği masaüstüne "Müzik.mp3" diye koyacak kadar kopyayı kolaylaştıracak değiller, ancak bu hizmetlerin kötüye kullanılmamasının sebebi sağlam DRM veya kullanıcılarının çelik gibi etik anlayışları değil (bu her iki servisin de DRM altyapıları tamamen işlevsiz), servisin bunu önemli ölçüde gereksiz kılacak kadar iyi olmasıdır. Netflix isterse -ve bence istemeli de- o filmi diske de yükletir, yükletmesini sektör benimsemiyorsa da maalesef oturup korsandan ötürü ağlamaya devam edilir, ben de kullanıcı olarak herkesin bedava edinebildiği bir dosyanın, para verdiğim halde neden bana stream edildiğini, yahut torrentten çekilip bitirilen nice single-player oyunların, neden para verdiğimde bilgisayarıma çılgın gibi DRMler yüklediklerini sorgularım elbette. Bir hizmeti hiçbir katma değeri olmadan, daha yüksek fiyattan pazarlarsanız, tüketicinin alternatiften haberi olduğu/umrunda olduğunu varsayıyorum: çok az insan -onlar da muhtemelen kişisel idealleri gibi sebeplerden- bu hizmeti alır. Bunu söylemek kötü bir şey değil, bunu söylemek doğruyu söylemek.
     
    Yine mesela yasal düzenlemenin bir gün burada da işleri değiştireceğini söylemişsiniz, bu düşünce şekline içerik üreticisi sektörler sizden çok önce sahiplerdi, inandılar ve batırdılar maalesef. Etkisi elbette büyük olur, ciddi bir kullanıcı kitlesi VPN 'le bilmemneyle uğraşmak yerine Netflix alıp geçer evet, ancak bununla da büyük bir kesimi kazanmak yine mümkün olmaz, işin çözümü burada değil. Amerikan kullanıcıya "izlemek istediğin pek çok şey, 10 euroya, pratik" derseniz güzel, Türk kullanıcıya "sana uymayacak hizmet, zayıf içerik, 30 liraya, AKN'li" derseniz olmaz. Bunu düzeltirseniz zaten sıkıntı yok, ilk bahsettiğim "adam gibi hizmeti, rekabetçi bir fiyata veren servis" olmuş olursunuz, önemli bir miktar insan korsanı, en azından sizde olan içerikler kapsamında terk ederler.
     
    Bu eksende düşünürsek: Düne kadar Game of Thrones 'ları çatır çatır torrentten 1080p indirip, 3mbit internetiyle izleyen kullanıcı -ki bu yaptığı da yasal değildir mevzu yasallıksa- şimdi "aa yasalı olanı gelmiş" diye buna para ödeyip 720p de stream istemeyecektir. Sahi Netflix 'te GoT var mı onu da bilmiyorum, bunu sorgulatır durumda kalması da Netflix 'in başka bir eksikliği. Bunlar Netflix 'in veya alternatiflerinin çözmesi gereken sorunlar elbette, biz sadece üstüne konuşuyoruz.
     
    Bütün bu anlattıklarım ve önceden bu başlığa yazdıklarım, Netflix ile ilgili görüşlerim. Konu "korsanlık etik mi, değil mi" olacaksa onu başka bir yerde tartışabiliriz. Yok konu etiklik değil, yasallık olacaksa: CouchPotato şuan legal bir yazılım, Internet sitesine Türkiye 'den erişim mevcut, rehberleri her yerde, ben bunları bu foruma yazarak suç işlemiş olmuyorum. Netflix bir kullanıcı yazılımı, "deneyim" diyorlar ya, öyle. Bu deneyimin üzerinde yasal veya olmayan alternatiflerinin de çok büyük yeri var, yoksaymak doğru değil.
     
     
    Bunun üzerine konuşulacak çok şeyler var ancak yeri herhalde burası değil, girmeyelim. Parası olmayanın filmlere, kitaplara, kültür nesnelerine ve bilgiye erişime hakkı olmadığını iddia etmek sizin dünya görüşünüz, Bu görüşe saygı duyarım, katılmayanları kriminalize etmeyi ve konuşulmasını eleştirmeyi doğru bulmam. 21. yüzyılda yaşayan bir insanın temel ihtiyaçları sadece barınma, su ve beslenme değildir bana göre. Bu mevzu Netflix 'in tamamen dışında kalıyor tabii, hayat görüşünden konu açtığınızdan yazıyorum.
  20. ResetButton liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in CES 2016   

     
    Bulldog 'un bir numarası yok ama Lapdog hoş, koltukta klavye+mouse tercih edenler için güzel olabilir.
     
    Bir de Samsung 'dan abartılı IoT:
     

  21. AranelSurion liked şu konuya bir mesaj by Hamza in Twitch Yayını   
    Twitch yayınları Youtube'da rastladığımız korku temalı oyunlar oynayıp bağırıp çağırmak veya "Evet arkadaşlar bugün GTA5'de götümüzde şemsiye açıyoruz!" dan ibaret değil, keyifli yayın ve sohbetler oluyor gerçekten. Chandos'un kanal buna en güzel örnek olmuş.
     
    Oyunla alakam olmadığından pek aktif olamadım ama arada girip bakıyorum, takipteyim.
  22. Definitive liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in Sizce antivirüse ihtiyaç var mı, yok mu?   
     
    Buna çok dikkat ediyorum, yine de bazen ufak çaplı, az seedli indirdiklerim de oluyor, açıkçası resmi kaynağından indirilmiş yazılımlarda bile malware riski mümkün olabilirken torrentten indirdiklerime karşı şüpheciyim, kaynağa dikkat edince ihtimal düşük olsa dahi. Özellikle public trackerlarda, kendi çapında isim yapmış releaserlardan bile olmadık işler çıkabiliyor. Spesifik bir açık olmadıkça executable olmayan torrentlerde risk yok gibi bir şey sayılır tabii, yine de ben temkinden yanayım.
     
    Bundan yıllar önce, Linux 'umda Firefox 'un bir açığını kullanarak atılmış bir payload bulmuştum. Belli ki Windows düşünülerek yazılmış, kullanıcının ev dizinine düşüp (Firefox root/admin olmadığından) oradan çalışacak bir .exe dosyası, İşin ilginci Firefox tıpkı Windows 'da yapacağı gibi dosyayı Linux'ta da ev dizinime koymayı başarmış, ancak .exe olduğu için çalıştıramamış. Sonra o açıklar kapandı tabii, yine de mesela tarayıcıdan bile böyle etkili bir atak vektörü oluşabiliyor ki hepimizin bilgisayarında Firefox 'tan çok daha güvensiz ve network bağlantılı yazılım çalışıyordur. Ya da dikkatsiz bir anınızda bir USB bellekteki ya da paylaşımlı klasördeki dosyaya tıklamanız yeterli, onun kısayol olduğunu bir saniye sonra anladığınızda iş işten geçebiliyor. VM yazılımındaki bir açıktan faydalanarak sanal makineden bile kaçabilmesi mümkün malwareın. Yine mesela bazı legit programların yanında gelen ve bazen kurulayım mı diye sormayan adware vs. türevlerini de antivirüs avlayabiliyor. 
     
    Ben Windows kullanırken mutlaka antivirüs dahil ek önlemleri gerekli buluyorum.
  23. kman liked şu konuya bir mesaj by AranelSurion in netbook'a ssd takmak   
    Daha bu yakınlarda  ben de böyle bir işe giriştim, çok da iyi oldu. Lenovo S10-3T (1GB RAM, Atom N450) vardı boş yatan, onu değerlendirdim. SSD bence bu aletler için biraz ölü yatırım olur, ancak 30-50 lira civarına 2GB belleğe terfi etmek çok daha mantıklı. Açıkçası Atom 'ın kötü ününe bir sebep de bu diye düşünüyorum, mesela N450 en fazla 2GB belleği destekliyor ve yetmeyince 5400rpm diskten swap yapmaya başlıyor ki bu da CPU 'nun inanılmaz I/O beklemeye başlaması ve "en ufak işte %100 oluyor işlemcisi" durumuna yol açıyor ister istemez. Belleği yetirmeyi başarırsanız SSD çok da şart değil ve pahalı kalır gibime geliyor eski netbooklar için.
     
    Bu işin ilacı Windows 'tan vazgeçmek, daha açılışta netbookun RAM'ını tüketiyorlar, efektler, milyon tane arkaplan servisleri falan derken cücük kadar bellek ve zayıf Atom işlemcinin işi bitiyor. Kendim Debian üzerinde LXDE kullanıyorum, olabildiğince hafif bir kurulum. Üstelik bence Debian/Linux araçları netbookla kullanım için daha ideal, gereksiz herşeyi atabiliyorsunuz. Daha hafifletmek için AwesomeWM de tercih edebilirdim gerçi ama gereksinim duymadım, zaten düşük çözünürlüklü ekranda "tiling wm" güzel olmuyor bence. Boşta yaklaşık 150 MB RAM tüketiyor, 1GB belleği yetirme noktasında çok iyi bir başlangıç bu. Kıyas için şimdi tertemiz bir Win10 Pro VM'i açtım, boşta 850MB diyor. Her açıdan hafif, ideal bir çözüm, Lenovo için konuşursam donanımla da sorunsuz bir uyumu oldu, hiçbir ekstra çaba göstermedim.
     
    Kullanıma gelirsek;
     
    1. ben Chrome kullanıyorum Internet için, kurulu gelen Iceweasel sanırım daha hafif. Chrome 'u The Great Suspender gibi bir eklentiyle kullanıp 3-4 den fazla sekme aktif tutmazsanız güzel kullanırsınız, fazlasında swape girdiği an sistem ciddi yavaşlıyor, 2GB bellekte belki bu sınırı ikiye katlayabilirsiniz. CPU kullanımı Internet 'te gezinirken %50 civarı oluyor. YouTube da 480p birkaç video izledim, sorun yok ancak 720p denemedim, YT 'de sorun olsa bile indirip izlerseniz kasacağını düşünmüyorum. Yine de tabii en azından benim elimdeki cihazın ekranı falan (1024x600) bu işlere yatkın olmadığından film izlemiyorum. Ayrıca bir 3G bağlantısı kurmadım, dışarıda iPhone 'dan hotspot paylaştırıyorum.
     
    2. Bunu komple bilmediğimden atlıyorum, yine de bence o netbookta Windows kullanmayın.
     
    3. Ben şu amaçlarla kullanıyorum şimdilik, hepsini aynı anda değil tabii, en fazla bir ikisini aynı anda yapıyorum:
     
    Google Chrome E-Kitap & PDF Okuyucu: Süper çalışıyor, Lenovo 'nunki gibi dokunmatikli, dönebilen falan bir ekranı varsa kesinlikle kullanılır. Spotify: Web arayüzü hantal kalıyor, Linux için istemcisi var onu kurup kullanınca iyi. Bir de CLI uygulaması yapmış biri ama henüz Alpha, hızı olağanüstü tabii grafiksiz olduğundan, ileride ona geçmeyi düşünüyorum. Sublime Text: Git, Gist ve Linter ile birlikte kullanıyorum, masaüstü kurulumum tabii daha rahat ama (ekran, klavye vs)  bu da sorunsuz ve hızlı çalışıyor, balkonda bir iki kod karalamak, ya da sıkılıp bir şeyler yazmak için ideal. Genel ofis uygulamaları, Word ağırlıklı: LibreOffice ile hallediyorum, memnunum. Tabii altı üstü düz yazı yazıyorum o yüzden de olabilir. SSH ve VNC istemcisi: Sunucularıma bağlanmak için kullanıyorum, VNC'yi de VMware ile birlikte kullanıyorum, kas gücü gerektirecek işlerde masaüstümdeki VM'lerime bağlanıyorum balkondan, uzaktan hallediyorum, nadiren ihtiyaç oluyor gerçi. (GameStream da denedim, çalıştı ama performanslı olmadı o. Biraz daha iyi bir model olsa götürecek ışığı gördüm ama) Oyun oynamıyorum hiç, zaten ne ekranı ne donanımı o işlere imkan tanıyor. Yine de arada bir sıkılırsam Alter Aeon diye bir MUD var, text-tabanlı olayları seviyorsanız Telnet 'ten bağlanıp gayet güzel oynanıyor. Onun dışında zaten üç kuruşa Android telefonlar, 100 liralık ikinci el PSP 'ler suya götürür susuz getirir bu aletleri oyun konu olunca.  
    Ben evde çöp gibi boş boş yatan netbookumu böyle canlandırdım, şimdilerle elimden düşmüyor, gittiğim yere de yanımda götürüyorum, öneririm size de.