Stereo ses sistemleri-DAC-Hoparlör v.b.
4 4

Bu konuda 566 mesaj var

Onun adı zaten tahmin ettiğin yerden geliyor, eşi ne ile uğraşıyorsunuz dediğinde bununla uğraşıyoruz dediği için en sonunda isim koyma safhasında da eşi bu ismi koyun madem dediği için isim o şekilde.

 

Çoğu DAC'ta zaten kulaklık çıkışı var benim gördüğüm kadarıyla, olmayan da var tabii.

 

Ben tezcanlıyımdır, bu şekilde ona buna bak işleri, kararsızlık falan son derece sıkar beni.:)

 

Bu bakımdan esasında benden tavsiye istenmemesi lazım.:D

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

150₺ için lokal garantiden vazgeçmek saçma olur. 

 

Bana her yer lokal, dünya vatandaşıyım  :8

 

Yerli garanti açısından küçük firmalardan çok medet ummuyorum açıkçası ama bu mavicilerden alabilirim, kardeşim yakınlarında oturuyor, "cebine 1400TL al git bakalım" diyeceğim ne olacak göreceğiz...

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Hadi bakalım.:)

 

Audioengine A5+ bana baya iyi geldi Logitech'ten sonra.

 

Bu fiyat seviyesinde hiç başka arayışa, maceraya falan gerek yok, kendisini ispat etmiş bence.

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Bu fiyat seviyesinde hiç başka arayışa, maceraya falan gerek yok, kendisini ispat etmiş bence.

 

öyle bir arayışım yok zaten, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyoruz işte.  :D

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Bana her yer lokal, dünya vatandaşıyım :8

 

Yerli garanti açısından küçük firmalardan çok medet ummuyorum açıkçası ama bu mavicilerden alabilirim, kardeşim yakınlarında oturuyor, "cebine 1400TL al git bakalım" diyeceğim ne olacak göreceğiz...

Garanti ve ürünlerine destek açısından cok iyi firmadir Mavi...

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Ben de Audioengine D1 alacağım sanırım. Şu anda HRT Music Streamer II var, genel olarak memnunum ama ses ayarı olmaması biraz rahatsız ediyor: Ses çıkışı çok yüksek, A5'lerden sesi bayağı kısmam gerekiyor, bu durumda da ses sağ hoparlör ağırlıklı geliyor..

 

Aslına bakarsanız 3-4 sene önce D1 almış, HRT'den sonra pek beğenmeyip satmıştım, ama bir şans daha veresim var. :) Optik girişi sayesinde AirPort Express ile salondaki müzik setinde de kullanabilirim ileride daha da iyi bir DAC alırsam.

 

Bir arayayım bakalım Mavi'yi. Geçen ay aramıştım, 2 ay falan sonra gelir demişlerdi; şimdi 1 hafta - 10 gün diyorlar demek. A5'i de tamire götüreyim giderken..

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Ben D1'i Amazon'dan aldim. Ara ara bakin, Fulfilled by Amazon olarak ucuncu parti saticilar satiyor.

 

Ben Mavi'yi aradim, ciddi bir fark vardi kargo ve gumruk depozitosunu eklememe ragmen.

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

DAC konusu gercekten deryadir. 100 Dolar alti urunler bile basli basina bir pazar. Ben PC audio icin iFi Nano DSD veya Matrix Xsabre kullaniyorum. Acikcasi Matrix biraz luks sayilir. iFi Nano ise ihtiyacimi karşılıyor. AudioEngine de alabilirdim ancak 32bit olayi ve DSD formatini kullanmak gerektigi icin tercih ettim. Ana sistemimde daha ust sinif DAC lar kullaniyorum veya test ediyorum tabii ama onlar konu disi...

 

DC konusunda ihtiyaclari iyi belirlemek lazim. Kulaklık amplisi lazim mi veya ses kontrolu gerekli mi gibi. Cozunurluk ne olmali... Bu sorularin cevaplarindan sonra butcenize gore secim yapabilirsiniz.

 

Ancak sunu soylemek isterim. Alacaginiz kalburustu sayilabilecek bir DAC sahip oldugunuz on board ses kartından veya bilisim firmalarının ozel ses kartlarından daha iyi sonuc verecektir. Tabii ki coklu ses ve oyun konusu haric. Muzikte ve filmde kesin iyi sonuc alirsiniz. Oyunlarda da belki surround ses keyifli bir sey ama boyle bir sistemde ses veya muzikler hatta oyun efektler bile daha net duyulacaktir. Tabii bunlarin hangisinin oncelik oldugu kullanıcıya bagli.

 

Tabii ki tum bu etkiyi alabilmek icin iyi bir hoparlor sart. Ben hifi firmalari tarafindan ithal edilen bazi urunleri test ettim ve öneriyorum. Ancak bu oneriler tabii ki tek dogru degil. Illaki pro audio tarafinda cok basarili urunler de vardir. Kullanıcı bunlardan birisini secebilir.

 

Ufak bir bilgilendirme açısından sadece hoparlor ozelligine haiz olan urunler ülkemizde yurtdışı fiyatlara yakin satiliyor.

 

Ancak ek ozellikler olunca sozgelimi bluetooth agir vergiler sozkonusu olduğundan %25 civari daha pahali oluyorlar. Benzer bir durum DAC lar icinde gecerli. Cok komplike olmayan veya garantinin goz ardi edilecegi durumlarda yurtdışından tedarik edebilirsiniz.

 

Bu arada sunu da eklemek isterim, Mecmua da inceledigim ve genelde insanlara onerdigim tum urunlerde Türkiye mumessili olan firmalar son derece duzgundur ve ulkemizde alisageldigimiz garanti sıkıntılarını yasamazsiniz. Bu neredeyse tum urunler icin gecerli. Bu konuya ozel onem veriyorum...

 

Son bir not olarak DAC kullanıcıları icin USB kablosu ve bilgisayara baglayacaginiz ara baglanti kablolari konusuna da ehemmiyet veriniz. Usb kablosu tarafinda iyi ekranlanmis ve konektorleri ozenli bir kablo tercih etmeye calisin. Hifi dunyasinda genelde kablo konusu fetistir. Abartmadan cok guzel kablolar edinilebilir. Ara baglanti kablosu icinde benzer bir durum sozkonusu.

 

Hakan bey fark. Oluyor mu derseniz evet oluyor. Abartmak isteyenler icin soz gelimi USB filtreleri gibi oyuncaklarda var. Gerek var mi derseniz... Kisiden kişiye degisir..

 

USB tarafinda ben ya Wireworld Starlight ya da Ultraviolet kullanıyorum. Ultraviolet göreceli makul fiyatli sayilir. Ana kablo olarak ise genelde Acoustic Revive USB-1.0SPS modelini tercih ediyorum. Abarti ama malum test olaylari...

 

Velhasil kelam ufak bir bütçeyi uygun kablolara ayirilmasini tavsiye ederim...

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Ben S8 ile beraber bu kablo konusunu hele özellikle bayadır erteliyorum, şu su soğutma işlerimi falan halledeyim, bakalım yılbaşına doğru imkan da olursa S8 ve kablo olayına gireyim.

 

Hatta kablo olayına direkt girilebilir ancak ikisini bir aradan çıkartayım artık olabilirse.:)

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Bu kablo olayina cok guluyorum ben. Belli bir yere kadar farkeder tabii ki, ama bazi durumlar gercekten gulunc. Bir HiFi dukkanina kablo sormustum, 1m'lik kablo 500$ demisti. Ikinci el bu kablo. Yillandigi icin daha iyi oldugunu dusunenler var.

 

Dijital kablolarda ise zaten kablo turune gore standartlara uygunsa (HDMI 2.0 olur, USB 2.0 bilmemne olur) ve hasarli degilse en pahali ve en ucuzu arasinda hic fark olmaz. Cok cok adi olanlari saymiyorum tabii ki ama 5$'lik AmazonBasics kabloyla 100$'lik Monster HDMI kablo arasinda fark olmuyor.

 

Analogda is biraz farkli tabii ki. Benim burada tecrubem az. Ama sonucta elektronik bilgim var (okul + meslek) Eminim ki bendeki Monoprice kabloyla adamin sattigi 500$'lik kablo arasinda benim ses sistemimde hicbir fark olmaz (Q Acoustics 2050i hoparlorum ve Yamaha AVR'im var).

 

Yani gidip kuyumcuya yaptirsam 500$'a canavar gibi altin gumus kablo yaptiririm, adam bana bakir kablo satiyor sonucta.

 

Ozetle, USB/HDMI kablo falan alacaksaniz AmazonBasics, speaker kablosu olarak Monoprice'in 12AWG olanini oneririm : https://www.amazon.com/Monoprice-102747-50-Feet-Enhanced-Oxygen-Free/dp/B001UNGJF6

 

Neyse, analog kablolar konusunda cok iddiali konusmayayim, benim sinirli tecrubemden onerilerim boyle. Ama dijital kablolarda cok pis tartisirim =)

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

@@kronus dikkat ederseniz USB kablo konusunda abartmadan iyi ekranlanmis ve duzgun konektor kullanan bir kablo seçebilirsiniz dedim. USB kablolarda belirli bir seviyede dikkat edilecek en onemli unsur budur.

 

Ust seviyeye dogru gittiginiz zaman sistemlerdeki cozunurluk arttikca kablonun yarattigi sikintilar dikkat çekebiliyor. Bunun en önemli sebebi USB standartinin kendisi. Cunku veri ve elektrik birlikte taşınıyor ve kablo icindeki etkilesim sistemin genelini etkileyebiliyor...

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

@@hakancez Bu konuda cok bilgi sahibi oldugunuzu goruyorum, yazdiklarinizi da takip ediyorum. Ama bu dijital kablo olayina kafam basmiyor.

 

Bu stereo ekipmanlar dunyasina nispeten yeni girmis biri olarak benim gozumden anlatayim, yanlisim varsa aciklarsaniz sevinirim, 

 

Elimdeki D1 DAC'a bakiyorum. 24-bit 96 kHz ses verisi 0.5mbps gibi bir bant genisligine sahipken (overhead vs. de var tabii ki, bunun birkac kati varsaysak bile) USB 2.0 kablolar teoride 480 mbps'ye kadar destekliyor. Yani D1'in isteyecegi bant genisligini USB 2.0'in cok rahat karsilabilmesi lazim.

 

Gecen veri dijital veri oldugu icin, DAC'a ya tam gelir, ya bozuk gelir.  Analog kablolardaki gibi gurultuluden etkilenen sesin bozulma durumu olmaz, gurultu esigi asildigi zaman o veri bozuk gelir ve ses tamamen gider. Yani analog kablolardaki gibi gurultulu bir ses gelebilecegini dusunmuyorum. Olsa olsa kesintili olur diyorum yani, o zaman da o kablodan hayir gelmez tabii ki.

 

(USB Hub vs. kullanildiginda cozunurluk sebepli sikintilar olabilir. Dandik kabloda da USB 2.0'in vaat ettigi bant genisligine ulasamama olabilir tabii ki. Bunlari saymiyorum, USB 2.0 standardini tam karsilayan, yalitimi normal bir kabloyu dusunerek yaziyorum. Edit : Ayrica iyice dandik bir kablo yeterince guc veremeyebilir, o ihtimali atlamisim, o gucu veremeyen kablodan da adam olmaz tabii ki.)

 

Bu durumda nasil bir fark yaratabilir ust seviye USB kablolar? 

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Şunu mutlaka okumuşsunuzdur:

 

Audiophile Deathmatch: Monster Cables vs. a Coat Hanger

 

Kör testte 300 dolarlık analog kablo ile yapılan bağlantı ve bildiğimiz elbise askısı ile yapılan bağlantı arasındaki farkı anlayabilen "odyofil" çıkmıyor.

 

 

Further, when music was played through the coat hanger wire, we were asked if what we heard sounded good to us. All agreed that what was heard sounded excellent, however, when A-B tests occured, it was impossible to determine which sounded best the majority of the time and which wire was in use.

 

Interconnect kablolara, hoparlör kablolarına servet harcamaya gerek yok. Tabii harcamak isteyene de dur dememek lazım, sonuçta bu bir çeşit hobi. Ama 20 TL'ye satılan Belkin 1 mt. RCA kablo ile 500 TL'ye satılan Van Den Hul RCA kablo arasında fark olduğunu iddia eden, iddiasını bana değil de objektif verilere dayanarak James Randi'ye ispatlasın ve 1 milyon USD'yi kapsın diyorum :)

 

Hoparlör kablolarında dikkat edilmesi gereken tek husus, mesafeye bağlı olarak doğru AWG değerine sahip kablo seçmek. Bu konuda Audioholics sitesinin hazırladığı güzel bir rehber mevcut:

 

Speaker Cable Gauge (AWG) Guidelines & Recommendations

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

@@hakancez Hocam kablo üreticilerinin aksini iddia etmesini beklemiyorsunuz herhalde. Yoğurtçu yoğurduna ekşi der mi?

 

DAC üreticisi Benchmark firmasının başmühendisi John Siau'nun konuyla ilgili yorumu:

 

 

This is John Siau, VP and Director of Engineering at Benchmark Media Systems, Inc.

 
I can confirm that we do not recommend purchasing high-priced USB, AES, or Optical cables to achieve an improvement in the sound.
 
When we introduced the DAC1 in 2002 we published detailed FFT plots that compared the performance of the DAC1 connected with two different cables: Cable 1 was a high-quality 2-foot long balanced AES cable and Cable 2 was 1000 feet of CAT 5e cable. Both produced the same results at the output of the DAC1 because the DAC1 has near-perfect jitter attenuation (see page 36 of the DAC1 manual). This plot confirms that the sound did not change when 1000 feet of generic CAT 5e wire replaced the short high-quality AES cable.

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

not: yazıyı dönem dönem kaydedip editleyerek devam edeceğim. Konu bütünlüğünün kaybolmaması için biraz vaktinizi rica ediyorum. 

 

Evet, oncelikle her sistemde böylesine kablolar kullanılmasına gerek olmadığını hem burada hemde Mecmua'da yazdığımı biliyorsunuz. Ancak belirli bir segmentin üzerinde ki sistemlerde ne yazık ki bazı konular hatta normalde hiç önemli olmayan şeyler, bir anda sizin mutluluğunuzu azaltır hale gelebiliyor. Açıkçası her zaman yazdığım bir şey var, en büyük özlemim, basit bir pikap ve aktif hoparlörlerimle müzik dinlediğim dönemlerdir. Tıpkı sizler gibi son derece makul bütçelerle gayet basit kablolarla mutlu mesut olmayı özlüyorum. Burada yazdığım gibi http://hakancezhifi.stereomecmuasi.com/p/hakan-cezayirli-veya-hakancez.html

 

Sırf bu yüzden çalışma odamda aşağıda fotoğrafı olan sistem kurulu. Buradaki bir çok arkadaşın sisteminden daha mütevazidir tahmin ediyorum.... Bu sistemle son derece de mutluyum aslında! 

 

11373653_430215900483902_399373777_n.jpg

 

 

Ben kendi sistemimle alakalı ve dolayısıyla yaşadıklarımla alakalı bazı bilgiler vereceğim. İnanın bir kabloya bir lambaya bir sürü para vermek benim de zamanında çok hoşuma gitmiyordu. Ancak bir şekilde hayat beni bu hobinin içerisine attı. Sonunda tüm bunlar ortaya çıktı işte... Bahsi geçen kablo konusuna bir miktar açıklık getirecektir anlatacaklarım... 

 

Audio dünyasında belirli bir seviyeden sonrası gerçekten delilik. Bunun bir delilik olmasının sebebi aslında kendi başımıza dertler açmamız. Benim sistemimin kalbinde temelinde 1939 ila 1942 arasına dayanan özel bir amplifikatör var. Elektronik bilgisi olan arkadaşlarımız olduğu için rahatlıkla ayrıntıya girebilirim. Bu yıllardaki lambalı ampliler en purist yaklaşımla tasarlanmıştı. O dönemin dünyasındaki sıkıntılara yönelik çözümler içeriyordu. Bu tarz  amplile,r audio dünyasında bir nevi kutsal kasedir. Dinlemesi müthiş bir keyiftir ancak bir çok sorunları vardır. 

 

Sorunların en başında düşük güç sağlaması geliyor. Bahsettiğim güç günümüzün en basit cihazlarının hatta cep telefonlarının bile sahip olduğu gücün çok daha azıdır. Benim örneğimde optimum koşullarda sahip olduğum amplifikatörden elde edebileceğim maksimum güç sadece ama sadece 3W. Böylesine bir güç ile müziğin dinlenebilir sağlanması için çok yüksek hassasiyetlerde hoparlörler kullanmak gerekiyor. Hoparlör ile ampli aradaki damping factor, empedans, kapasitans etkisi gibi faktörler tabii ki işin matematiği olsa da, ortadaki teknolojinin eskiliği bazı şeyleri değersiz kılıyor. Bir noktadan sonra deneme yanılma gibi son derece uzun ve masraflı bir yolculukta buluyorsunuz kendinizi... 

 

Ampliden devam edelim. Lambalı ampliler 60- 1970'lerde iyiden iyiye gözden düşmeye başladığında farklı tasarımlar popüler olmaya başladı. 1940'ların sonunda ortaya çıkan  Push pull tasarımlar modern teknoloji ile birleştirilerek ortaya daha güçlü kullanımı kolay cihazlar çıktı. Örneğin günümüzde sıradan bir lambalı ampli -ki buna bile bir sürü para ödemek zorundasınız- üzerindeki lambaların ihtiyaç duyduğu anot voltajı bir trafo ile sağlanır. Bu trafo hem elektriksel kirliliği temizler hemde göreceli stabil bir voltaj sağlar.

 

Ancak benim ki gibi örneklerde prizden gelen elektrik öncelikle bir lambaya aktarılırak yükseltilir arkasından son derece basit bir trafoya aktarılır. Arkasından amplinin üzerinde bulunan her güç lambası için ayrı birer rektifiyer lambadan geçerek gerekli voltaj sağlanır. Bu işlemler elektrik sisteminizde bulunan herhangi bir gürültüyü aynı şekilde lambalara aktarır yüksek hassasiyetli hoparlör yüzünden bu sesleri duyarsınız. 

 

Örneğin kendi sistemimi ilk kurduğumda aynı hat üzerinde bulunan ve mutfakta bulunan 3 adet florasan ışığın trafo seslerini sistemin kurulu olduğu salondan dinleyebiliyordum. Bunun engelleyebilmek için sistemin elektrik hattı ayrıldı. Aynı durum topraklama içinde geçerliydi. Apartmanda oturmama rağmen ister istemez özel bir toprak hattı yapmak zorunda kaldım.... Saçma sapan bir masraf kalemi, zorluğu da cabası... 

 

Günümüzün modern cihazlarında cihazların içinde kullanılan trafolar ve RFI/EMI gürültü filtreleri sayesinde böyle bir sorunu yaşamanız mümkün değildir. Ancak üst sınıf cihazlarda veya benim ki gibi egzotik cihazlarda bu sorunları yaşarsınız. Hemen bir not üst sınıf cihazlarda sese etki etmemesi için basit gürültü filtreleri kullanılmaz. Bu yüzden aynı şekilde sıkıntıya açıktırlar ve özel ihtimam gösterilir. 

 

Buradan pre katına geçelim. Pre katı basitçe her amplifikatörde olan farklı kaynaklardan gelen sinyalin ilk yükseltildiği yerdir. Normalde sıradan bir amplifikatörde pre katından gürültü almak diye bir şey söz konusu bile olamaz. Ancak üst uç sınıfa geldiğinizde yukarıdaki pürist yaklaşımdan dolayı işler hiç kolay olmuyor. Hemen kendi hayatımdan bir örnekle devam edeyim... 

 

Benim kullandığım sistemde pre ampliden gelen ses sinyalleri amplifikatörün pre katına geliyor Her kanal için ikişer adet lamba bu sinyali yükseltiyor ve direkt olarak güç lambalarına gönderiyor. Pre katında sisteme etki edebilecek herhangi bir sıkıntı olduğunda bunu ne yazık ki yükseltilmiş şekilde duyuyorsunuz. Bunu önlemek için ilk adım lambaların kendi içindeki gürültüyü minimize etmek. Ancak bunu lambaya elektronik olarak müdahale ederek değil manuel olarak lamba seçiminde yapmanız lazım. 

 

Normalde pre lambalarının çoğunluğu  dual triyod olarak isimlendirilirler. Bunun sebebi lambanın içinde birbirinden bağımsız iki ayrı single ended triyod lamba olmasıdır . Bu durumda sizin bir lambadan optimum performansı alabilmeniz için her iki lamba bölümünün birbirine eşlenik olması gereklidir. Ayrıca low microphonic denilen lambanın kendi içindeki gürültüsünün minimum olması gereklidir. Bu tek bir lamba için dikkat edileceklerin bir kısmı. Benim amplifikatörümde toplamda 4 lamba olduğu için her lambanın hem kendi içinde hemde diğer 3 tanesi ile eşlenik yani değerlerinin -çıkış voltajı gibi- eşlenik olması gerekir. Tüm bunların 1950'lerde üretilmiş ve günümüzde üretilmeyen lambalar olduğunu düşünürsek bu durum nasıl sağlanacak? 

 

Yüzlerce lamba kendi içerisinde hassas şekilde ölçülür. Normalde iki triyod birbiriyle eşleştirilmez iken burada bu ölçümde yapılmak zorundadır. Gün sonunda 100 lambada eğer şanslıysanız 4 adet eşlenmiş lamba bulabilirsiniz. Bazen bu rakam yüzlerce olarak ifade edilir. Peki olmazsa ne olur derseniz. Sağ ile sol ses seviyesi birbirinden farklı olur. Günümüzde amplinizdeki balans tuşu ile küçük bir ayar yaparsınız olay çözülür ama bu cihazlarda öyle bir tuş yoktur.  

 

Gün sonunda bir gitar amplisi için satın aldığınız 10 dolarlık lamba 500 Dolardan satılmaya başlar. 

 

Aynı lambadan devam edelim. Ölçümden bahsetmiştim. Bahsettiğim ölçüm çok hassas özel cihazlarda son derece  bilgili kişiler tarafından yapılabilir. Eşlenik lamba bulmak ise şanstır. Elinde aynı lambadan yüzlerce olması gerekir. Bu noktada külliyat okumak faydalı olur. Bazı lambalar askeri amaçlarla kullanıldığından ve bu lambaların spesifikasyonları daha kesin olduğundan bu lambalarda eşlenik örnekler bulmak daha kolaydır. Bunlara military grade denir. 

 

Ancak bir de computer grade denilen daha da özenli üretilmiş ve sapma payları çok daha az lambalar vardır. Bunlar lamba dünyasının kutsal kaseleridir. Ben biraz şansın yardımıyla ülkemizde kurulan ilk bilgisayarlarda kullanılan lambalardan oldukça yüklü bir adet satın alarak bunların eşleniklerini bularak huzura ermiştim. Muhtemelen elimdeki lamba stoğu oğluma ilerleyen senelerde mütevazi bir araba hatta belki biraz fazlası alacak kadar maddi kazanç sağlayacaktır... 

 

Dikkat ederseniz hep ampliden bahsettik. işin bir de diğer cihazlar tarafı var. USB kablodan bahsediyoruz örneğin. Sistemime bağladığım bilgisayarın DAC'a oradan da bahsettiğim lambalara gönderdiği sinyalin temizliği çok önemli. USB ve dolayısıyla bilgisayarların bir kaynak olarak kullanılması aslında bir çok sorunu beraberinde getiriyor. Bu hatta oluşacak en ufak elektriksel kirliliği ne yazık ki duyabiliyorsunuz. Üst sınıf bir DAC içerisinde herhangi bir elektriksel kirlilik temizleyici düzenek olmadığı için en ufak bir kirlilik duyulabilir hale geliyor. Bu hışırtı, bir hum artık ne derseniz deyın kulağınızı tırmalamaya başlıyor. Bu yüzden böylesine pahalı USB kabloları ve yan araçlar var. Veri ile elektriği birbirinden tamamen izole edip veri sinyaline karışmasını engelliyorsunuz. Yani olay 1 ve 0 ların taşınmasında değil, araya karışan RFI/EMI gürültüsünde. 

 

Zaten ben sırf bu yüzden ana sistemimde herhangi bir DAC ve bilgisayar sistemi kullanmaya pek hevesli değilim. Kullananlarda transport PC denilen ve bir çok özelliği iptal edilmiş içerisinde özel güç kaynakları pasif soğutma gibi dışarıdan bakıldığında son derece gereksiz ancak bu tarz bir sisteme bağladığınızda duyduğunuz gürültüleri azaltmak için. 

 

@@Najaz bahsettiğiniz testi biliyorum. Hatırladığım kadarı ile Audioholics sitesi tarafından yapılmıştı. Audiopholics hifi dünyasında entry level birazda mid level ancak onun da giriş seviyesine odaklanmış bir sitedir. Kendi içinde tutarlıdır. Ancak benim bahsettiğim alan onların yayın yaptığı alandan daha farklı daha fanatik işi bir yapı. Dediğim gibi belirli bir seviyede kablo konusuna fazla bütçe ayrılmamasını gerektiğini bende yazıyorum çiziyorum. Ancak belirli bir seviyeden sonra ne yazık ki ister istemez dikkat etmeniz gerekiyor... 

 

Ekleme: Belirli bir seviyenin üzerindeki hifi dünyasında Monster kablolar çöp olarak nitelendirilir ki, bende bu görüşe katılıyorum. Kimsenin bir şey duymaması normal :)

 

@Najaz  John Siau nun açıklamasını iyi hatırlıyorum. Ancak benim hatırladığım kablo olayından ziyade DAC'larının kalitesi ile alakalı bir açıklamaydı. İyi bir DAC kötü kablo ile bile dalga boyunda bozulmaya sebep olmaz, Benchmark DAC alıyorsanız kablo konusunda masraf yapmayın demişti. Ancak kötü tasarlanmış bir DAC satın aldıysanız iyi bir kablo dalga boyuna olumlu yönde etki edebilir şeklinde devam ediyordu. Bu arada şunu da unutmamak lazım. Bu açıklamanın yapıldığı sene ortaya çıkan ürün kendi içerisinde bir de pre-ampli içeriyordu. Yani direkt oalrak bir power amplifikatöre bağlamanız yeterliydi. DAC kendi içerisinde EMI/RFI  filtreme sistemine sahip idi.  Ürünün başarılı olmasının sebeplerinden bir tanesi de budur.... 
 
-------------------------
 
Neyse çok uzun yazdım okuyucular sıkılmamıştır umarım. Hakan Bey siz de ne manyak mışsınız diyebilirsiniz. Haklısınız bende aynı şeyi söylüyorum... 
 
-------------------------
 
Uzun lafın kısası.... 
 
Değerli  dostlar hobi dünyasında kişisel beğenileriniz, istekleriniz, egolarınız ve ekonomik durumunuz ile kısıtlı olduğunuz bir dünyanın içerisindesinizdir. Uğraştığınız şeylerle ilgilenmeyen insanlar sizi boş işlerle uğraşan, parasını saçma sapan yerlere harcayan insanlar olarak görürler. Ancak kendi mensubu olduğunuz veya aidiyet hissettiğiniz ortamlarda aynı dili konuştuğunuz insanlar mutlu olursunuz. Bu mutluluk; keskin çizgilere, bilimsel gerçekliklere hatta doğru olmayan bir mantık üzerine bile kurulmuş olabilir. Siz mutluysanız en önemlisi odur.... 
 
Bugün sokaktan çevireceğiniz ve bilgisayar ile alakalı bilgisi olan bir çok insan işlemcinizden elde etmeye çalıştığınız %10 performans artışı için harcadığınız yüzlerce doları, sıvı soğutma sistemlerini, özel kasaları anlamayacaktır. Siz o eşikleri geçmeye çalışırken mutlusunuzdur ve en önemli şey budur. Aslında audio hobisindeki high end cemaati de bndan farklı değil. Bir plakta belirli belirsiz duyulan bir enstrümanı duyabilmek için binlerce dolar harcamak belki dışarıdan bakıldığında saçma geliyor sizlere. Ancak o dünyanın içinde bu inanın tatlı bir uğraş sadece... Doğruları, yanlışları ile... 
 
Her zaman yazdığım gibi, konuştuğum ve Mecmua'da okuyucularla paylaştığım gibi bu tarz hobiler özellikle de hifinin kalbinde müzik dinlemek vardır. Cihazlara para harcamak yerine hangi formatta müzik dinliyorsanız plak veya CD onlara paranızı harcayın. Mutluluğun kapısı orada gizli diyorum... Cihazlar konusunda ise elden geldiğince her kesime hitap eden özellikle çok para harcanmadan kurulabilecek sistemleri önermeye çalışıyorum. Bana kalırsa en güzel müzik sistemi kendinizi ekonomik olarak sıkıntıya sokmadan aldığınız sistemdir. 
 
Sevgiler
HC
Trexxx beğendi

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Hdtracks'de indirim varmış, deneme amaçlı 24-Bit/96KHz FLAC albüm alayım, bakalım fark hissedilecek mi itunes'dan eldeki sistem ile.

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

2007-2010 arası Hifi merakım vardı, 2010 da oglan doğduktan sonra yavaş yavaş uzaklaştım, hemde daha aktif bir hobi edindim (MTB)

en son hatırlıyorum amfi ve cd player daki power kablolar için toplam 250-300 sterlin mi ne verip , Hakan'ın dediği gibi evdeki elektrik tesisatına kafayı takmışken kurtardım kendimi :)

 

Yanlız kablo olayında yukarıda verilen blind test sonuçlarını birebir ben tonmaster olan enişteme yaptırmıştım evimde kendi setupımda, gümüş olduğu iddia edilen ucuz hoparlor kablosu ve koştaşvari interconnect'ler ile , Atlas'ın orta seviye interconnect ve hoparlor kabloları arasındaki farkı kolaylıkla ayırt edebilmişti...Ben edemiyordum, hatta yeni doğanlar için kulak testi falan vardır bilirsiniz fırsat bu fırsat değip kendime de yaptırmıştım kulaklarda duyamadığım bazı şeyler mi var acaba diye :)

 

Neyse kablo olayı inananlar ve inanmayanlar arasındaki atışma hep vardır. Bunu boşverin de setup'ların fotoları yok mu bu topicte :)

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

@@hakancez Hocam yazdıklarınızı büyük keyifle okuyorum. Ucundan elektronik eğitimi almış olduğum için de bu konudaki son uzun mesajınızı yuttum hemen :)

 

Şimdi öneri kısmına gelelim. Teknoseyir'de Audioengine ürünlerinin incelendiği videoda bahsedildiği gibi eskiden 5.1 hatta 7.1 sistemlere olan yönelim gitgide ses kalitesi nispeten yüksek stereo sistemlere kaymış durumda. Benzer durumda olanlardan biri de benim. Eski 5.1 sistem yer darlığından 2.1 olarak kullanılıyor ama beni tatmin etmiyor. Bu durumdakilere yapılan ilk öneri Audioengine A2+. Biraz daha büyük bir sistem istiyorum ama A5+ da maddi olarak ağır gelecektir(Aslında A2+'ın fiyatı dahi ciddi maliyet benim açımdan). Sizin bir arkadaşımıza önerdiğiniz bir sistemden haberim oldu, iki sistemin ortasında kalan. Hatırladığım kadarıyla QTX QR5B idi. Halen aynı sistemi önerir misiniz, yoksa bunun yerine daha güncel ve fiyat/performans oranı daha iyi model var mı? Mesela Mecmua'da incelediğiniz Steljes ürünleri gibi. QTX ürünlerini de alabileceğim bir yer bulamadım. Bilginiz var mıdır?

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Hakan hocam, tabii ki sizin kullandığınız üst uç sistemlerde analog kablolarda duyma eşiği çok yüksek kulağa sahip insanların farkedebileceği farklılıklar olacaktır.

 

Ama söz konusu sayısal veri iletişimi, yani USB üzerinden veri aktarımı olunca ben şöyle düşünüyorum: Silikon Vadisi'nde çalışan yüzlerce bilgisayar, elektrik-elektronik mühendisi, 1.5 mt uzunluğundaki USB kablo üzerinden iletilecek verinin bütünlüğünü muhafaza edecek asgari standartları belirlemişlerdir herhalde. Bunu yapmak için kablo üzerinde standartların ötesinde ilave tedbirlere ihtiyaç vardır demek, bu adamların zekasıyla dalga geçmektir.

kronus beğendi

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Yukarıda verilen linkten müsadenizle alıntı yapıyorum.

 

 

Jim Aud, Purist Audio Design

 

When thinking about a digital signal over USB, it can seem natural to think of it as a straightforward expression of 1's and 0's. However, it is more nuanced than that. Below a certain voltage, the signal says: "this is a 0." Above a certain voltage, it says "this is a 1." So, a 1 may be a 3.2 volt signal, and a 0 might be a 2.9. Since data transfer happens fast and often, it doesn't take much to skew a 1 to a 0, or a 0 to a 1. The digital signal isn't this series of neatly packaged squares, all labeled 1 or 0. They are in the ballpark, but they aren't completely uniform

 

Bu adamın açıkça sayısal haberleşme ve genel olarak bahsettiği USB tanımlamaları konusunda bir halt bilmediğini veya bilerek çarpıttığını görebilirsiniz. Diğer bölümlerde de "yes but however" kalıbı sıkça kullanılıyor ve "however" ibaresinden sonrasında bilimsel olarak bir dayanağı olmayan laf kalabalığından ibaret.

 

Normal olarak 3.3 V CMOS için lojik 1 "en basit manada" 2.4 - 3.3 V arası kabul edilir ve bu vatandaşın söylediği gibi 2.4 altı logic 0 olarak kabul edilmez. Lojik 0, için seviye 0-0.5 V aralığıdır. Yani bu iki aralığın dışında kalan gerilim değerleri tanımsızdır. USB' de veri iletimi bundan biraz daha karmaşık olup D+ ve D- olmak üzere iki ayrı hattın arasındaki gerilim farkı ile gerçekleştirilir. Yani 3.2 V lojik 1, 2.9 V lojik 0 gibi bir mantık işleyişi hiç bir sayısal haberleşme sisteminde yoktur (benim bildiğim). Lojik seviyelerin doğru algılanması, data aktarımının doğru gerçekleşmesi için uygulanan bir çok teknik var ve bunların hepsi iletim hattında oluşacak sıkıntıların elenmesi için geliştirilmiştir. USB teknolojisinde D+ ve D- şeklinde iki ayrı hattın kullanılmasının sebebi temelde budur ve USB tanımlamalarında yer alan şartlar yerine getirildiği sürece veri transferi konusunda en ufak sıkıntı yaşanmaz, çünkü bu tanımlamaların ve standartların ortaya konuş amacı zaten veri iletimini sorunsuz ve doğru gerçekleştirmektir....

 

İsteyen dilediği kabloyu kullansın kimse karışamaz ama kablo satmak için bilimsel gerçeklerin çarpıtılması bambaşka bir şeydir. Bu tip şeylere dikkat edin yeter ki...

kronus and Najaz beğendi

Bu mesajı paylaş


Bu mesajın linki
Sosyal ağlarda paylaş

Yorum yazmak için üye olun veya giriş yapın

Yorum yazmak için üye olmanız lazım

Üye ol

Üye olun ve sitemizin tüm avantajlarından yararlanın!


Yeni bir hesap oluştur

Giriş yap

Zaten üyemiz misin? O halde giriş yap


Hemen giriş yap
4 4

  • Bu sayfadaki üyeler   0 üye

    Şu an bu sayfayı görüntüleyen bir üye yok