Idefix

Bugüne kadar uyguladığım ve hep faydasını gördüğüm basit çözüm: Fransız arabası almamak.

Browserdan Chromecastınıza video aktarabileceksiniz
 

 
Google is testing a major leap in quality when casting a tab with video content from a Chrome desktop browser to your Chromecast. Ever since the streaming gadget was introduced, this has been a rather lackluster way of sending video to the TV from sources that don’t natively support Chromecast. (Hi, Amazon Video.) Tab casting can be laggy, drops frames, and never preserves the video’s original quality. That’s changing soon and you can try the new solution right now.
 
http://www.theverge.com/circuitbreaker/2017/4/25/15427094/chromecast-tab-casting-video-quality-improved-desktop
 

gog.com 'da Saints Row 2 ücretsiz şu an. 40 saat kadar vakti var.

Geçen facebook'ta GaMeSHoW grubunda gördüm bu linki ve hemen paylaştım. 

Buraya paylaşmayı unutmuşum.

İnanılmaz bir eser, mutlaka gözatmalı RPG seviyorsanız veya ucundan oynadıysanız. Ciddi emek sarfedilmiş, çok güzel olmuş, bazen gözlerimin dolduğu yerler oldu. Hey gidi hey...

Buyrun buradan bulabilirsiniz.

https://crpgbook.files.wordpress.com/2017/04/crpg-book-preview-5.pdf

Yeri burası olmayabilir, kusura bakmayın. Re-Volt Classic (bizim eski oyun işte) an itibariyle Android için Play Store'da 20 kuruş. Alın kenarda dursun.
 
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.wego.revolt_global_live_premium

Yani elimizdeki kitap her türlü ölü yatırım İyi bakalım  

Ben ismi beğenmedim şahsen. 6. film zaten return of the jedi. 8 de the last jedi. Ulan bu Jedi'lar ne beceriksizmiş dedirtiyor bence. 6 da döndüler 7 de yoklar 8 de türünün son örneği kalmış.
 
Bu arada cidden bir mallıkları var. Her ne kadar oyunlarda vs hep genelde light side seçsemde bu Jedi'ların başarısız olunca ezik sünepeler gibi ühühühü küstüm ben exile'a gidiyorum yapmayacam artık Jedi'lık demeleri beni deli ediyor. Obi Wan Kenobi hadi onu kabul edelimde koskoca Jedi Master Yoda yapıyor bunu ya. Daha sonra only hope dediğimiz Luke'ta yapıyor. Başlarım Jedi'lığınıza. Kalın savaşın uğraşın geberecekseniz geberin yani nedir kaçmak saklanmak.
 
Neyse ama filmden ümitliyim

 
Bu durum bazı dizi türlerinde daha keskin bir şekilde karşımıza çıkabiliyor. Örneğin tarz olarak sevdiğim komedi soslu polisiye dizilerde; bir cinayet işlenir, ekibimiz suçlu olduğundan emin olduğu kişiyi tutuklar, ama o kişinin olayla alakası yokturla başlayan süreçte her bölümde aynı dakikalarda aynı gelişmeler oluyor. Dizi süresi sabit ve filme göre kısa olduğu için bu daha çok göze bakıyor. En son Castle’da aynı sorunu yaşadım. Geçen sene izlemeye başladım. Birinci sezonu hızla geçtim. İkinci sezon başlarda hızla gitti, araya ay girdiği de oldu, ama sezon sonuna doğru hızlanarak devam ettim. Şimdi baktım üçüncü sezon dokuzuncu bölümde kalmışım uzun süredir. Ana karakterler ve aralarındaki lişkiyi, yan karakterleri seviyorum. Forumda dizi övülünce kendimi gaza getirmeye çalışıyorum, ama en son bölümü izleyeli kaç ay oldu, hatırlamıyorum bile. Sezon sonuna doğru olsa bir hareketlenme olacak, ama daha çok var. Bu döngüyü kırmak için yeni bir diziye başlıyor insan. Bu şekilde yeni karakterler, yeni olay örgüsü derken bir süre daha idare ediliyor. 

Hayat koşuşturmasında az film seyrettiğim için izlediğim filmlere geri dönmemeye çalışıyorum. Ama @kHanTW ‘nin aklıma sokmasıyla dün tekrar izledim The Terminal’i. @hakancez ‘in “naif bir film” tespitine sonuna kadar katılıyorum. Konusu, değişik bir şeyle ortaya çıkıp, güzel bir şekilde devam ettirebilmesi, Tom Hanks’in ve yardımcı oyuncuların performasıyle yeniden keyifle izledim. 
 
 
 

@@hakancez :  Bundan yıllar öncesinde bir arkadaşım amerikan filmleri hakkında bir seminer vermişti... Daha sonra örnek bir film tipini (romantik komedi) grafikle anlatmış ve her 11 dakikada bir ilgi çekici bir şey eklenmesini, filmin süresinin tam 2/3 'ünde mutlaka taraflardan birinin ötekisini kırmasını , bitmeye bilmemkaç dakika kala kendisini affettirmesini sadece x/y ekseni üzerinde çizgi olarak anlatmıştı, açıkçası o seminerden bu yada da o grafiğe uymayan filmi çok az gördüm. Pratikte aynı filmi defalarca izliyoruz, başka bir şey değil yani....
 
 Terminal, Catherine Zeta Jones kısımlarında çok az bu kurala uysa da çok "kendine münhasır" bir film... Hem enteresan bir konuyu anlatıyor, hem sıcak, hem de hiç sıkmıyor... Ayakları yere basan, "gerçek olabilecek kıvamda" bir film, dahası 1988-2006 arasında De Gaulle havalimanında yaşamak zorunda kalan iranlı bir göçmenin hayatından esinlendiği de söyleniyor. Tom Hanks dönemin çok iyi bir oyuncusu, Sleepless in Seatle (1993) ile Terminal (2004) arasındaki zaman aralığında çok iyi işler çıkarmış. Çok gerçek ve samimi karakterleri oynuyor.
 
 Bu arada biraz alakasız ama zamanında sinema hakkında verdiğim bir seminerdeki anektodu paylaşmak isterim. Muhabbeti çok sulandırmamak için spoiler'a alıyorum, spoiler yok.
 
 
 

DIRT 3 complete edisyon hımbıl store da beleş. Az kaldı hemen alın. 

Geçen hafta Stefan Zweig’ın Satranç’ını okudum. Stefan Zweig’ın hayatıyla ilgili bilgim yoktu öncesinde. Burada @egefranco yorumunu görmüştüm, ama kitaba başlarken aklımda değildi. Kitabı bu şekilde, alt metninin farkına varmadan okudum. Bu haliyle de anlatılan öykü ve yazımı hoşuma gitti.
 
Bazen kitapla ilgili gereğinden fazla bilgi verdikleri için arka kapağa bakmıyorum. Bittikten sonra kitabın arkasındaki tanıtıcı yazıyı okuyunca öykü daha farklı bir boyut kazandı. Genel olarak rahat okunması, güzel hikayesi ve yerinde uzunluğuyla (kısalığıyla da denilebilir aslında, romandan çok uzun bir öykü aslında) keyifli saatler yaşattı. 

merhabalar, aranıza yeni katıldım, heyecanlıyım:)
 
bayram haftasında aşağıdaki kitapları okudum. ilk ikisi kişisel gelişim, diğerleri kısa öykü ve roman kitapları.
 
evrenden torpilim var - aykut oğut:
yazar yaşanmışlıklarından çıkarımlar yaparak evrenin işleyişine bir yorum getiriyor, yararlı olabilecek bir bakış açısı. okunmayı hak etmeyecek kişisel gelişim kitaplarından değil. (çoğu gibi)
- tahmini okuma süresi: 2 saat.
 
kişisel ataleti yenmek - mümin sekman:
yazar aslında harika bir araştırmacı, yine saatlerce yapılmış araştırmanın özetini okuyorsunuz ama yine de çok gereksiz uzun. diğer kitaplarından daha az fayda sağlayacak bir kitap. başka kitaplarını bu kitabından daha çok öneririm.
- tahmini okuma süresi: 2 saat.
 
öteki - fyodor mihayloviç dostoyevski: 
dostoyevski'nin çok başarılı olan ilk romanından sonra yazdığı ve başarısız olan ikinci romanı. okurlar, eleştirmenler ve çağdaşı yazarlar tarafından dalga geçilmiştir. dostoyevski öteki için edebiyata kattığı en önemli fikir olduğunu, fakat metnin biçimsel olarak başarısız olduğunu söyler. tarihin en iyi yazarlarından birinin, henüz o insan olmadan önceki başarısız bir denemesini okumanın ilginç ruh haliyle okunuyor.
-- tahmini okuma süresi: 4 saat.
 
kumarbaz - fyodor mihayloviç dostoyevski:
mükemmel bir duygu durum sahnelemesi. günümüzdeki romanlardan çok farklı bir hayal gücü gerçekliği ve duygusal gerçeklik sunuyor. insan olmaya devam edebilmek için yardımcı metinlerden. modern romanlara benzemediğinden aynı frekansı beklemek mantıksız olur. fakat doğru frekans bizim beklediğimiz frekans olmayabilir:)
- tahmini okuma süresi: 3 saat.
 
dr. jekyll ve mr. hyde - robert louis stevenson:
iyi ve kötünün yazarını geçip insanlığa mal olmuş bir kurgusu. müthiş bir somutlama, akıcı bir dil. kısacık, ve kesin okunmalı. uzun süreli araba yolculukları için youtube'dan okan bayülgenin sesinden de dinlenebilir.
- tahmini okuma süresi: 2 saat.
 
satranç - stefan zweig:
yine enfes anlatım, insanda inanılmaz bir tatil yapmış yada müthiş bir yemek yemiş de tadı damağında kalmış hissiyatı bırakıyor. otoritenin sanattan ve yaratıcılıktan yoksunluğunu, ve aynı otoritenin kontrol edilemez şekilde içinden inanılmaz sanatçılar çıkarmaya mahkum olduğunu, gerçekten muhteşem bir dille anlatıyor. kapılmamak elde değil.
- tahmini okuma süresi: 2 saat.
 
bir de eklemeden edemeyeceğim, j. r. r. tolkien'in elinden çıkmış efsane "silmarillion"u okudum. hem fantastik kurgunun babasıyla ilk tanışmam oldu, hem de gerçekten hayal dünyamın içerisinde bir yolculuğa çıktım. o yolculuk gerçekten varmış dedim yani:) yazara içtenlikle teşekkür ediyorsunuz.
- tahmini okuma süresi: çok saat.
 
konuyu okuduğumda e-kitabın bir çok kişi tarafından kullanıldığını gördüm, e-kitap benim için var olan ama kullanmayı hiç düşünmediğim bir şeydi. sevmediğimden veya karşı olduğumdan değil, sadece düşünmemiştim hiç. ama çok mantıklı görünüyor.

Hafta sonu 4 kişi Catan oynadık. 30 senelik oyun olsa da, Türkçe olarak (bildiğim kadarıyla) ilk defa piyasaya sürülmüş. Oyunun bin tane expansion’ı varmış (Türkçesi yok), ama saf haliyle epey eğlendirdi bizi. Bir dahaki oyunu sabırsızlıkla bekler konumdayız. Arkadaşlar da hemen almaya karar verdi.

Çok eski ve bilinen bir oyun olduğu için ayrıntısı nette çok bulunuyor diye burada yazmıyorum. Yorumuma geçeyim. Öncelikle kısa bir adaptasyon süresi var. Özet olarak oyunu anlatan bir kılavuzu ve oyunda geçen kavramları alfabetik şekilde anlatan almanağı bir kere okudum. Oyun öncesi arkadaşlara kısaca anlattım. Başta normalde gizli olması gereken bazı kartları açık şekilde oynadık alışmak için. Arada bir kaç şey için bunlara baktıktan sonra 20-30 dk sonra kullara uygun şekilde normal şekilde oynamaya başladık. İlk oyunun getirdiği bir yavaşlığımız vardı. Bu da süreyi uzattı, ama oyun herkesi sardı. 
 
Neotroy Games diye bir firma Türkçeleştirmiş oyunu. Kutu içeriğinin malzeme kalitesi tatmin edici. Tabii bu yorum Türkiye’de Risk, Monopoly vs. dışında bir kutu oyun görmemiş birine ait. Fiyatına gelince internet sitesi üzerinde 110 TL. Ankara’da anlaşmalı oldukları bir dükkandan 120 TL’ye aldım.
 
 

Biz TR - Amerika arasında Battlefield oynamış adamlarız ki avrupa ülkeleriyle fifa hiç sorun olmaz.. 
 
P.S. Böbürlenme maksadıyla yazmış gibi görünsem de US ile çok iyi olmuyordu pingler ama avrupayla özellikle Almanya/Hollanda/Fransa ve civarıyla minimuma yakın latency ile (yani local veya TR arasındaki bi oyundan sonra en iyisi olaraktan) oynanıyor oyunlar.. 

Valla süresini bilmiyorum ama Fifa 15 ve 16' da lagsız oynuyoruz biz Pro Clubs modunda.
Sizin de çok sorun yaşayacağınızı sanmıyorum ama Fransa Türkiye bağlantısı nasıl olur bir fikrim yok açıkcası.

Güzel bir ingilizce e kitap sitesi, sitedeki istediğiniz kitabı epub formatında rahat bir şekilde indirebiliyorsunuz ve geniş bir içerik var. Kitaplarda güzel düzenlenmiş
 
http://english.htu.cn/ePub.html

Ben de önerecektim Bilim Kazanını. Vakitsizlikten yazamadım. Çok beğenerek dinlediğim, benim gibi üniversitede pozitif bilimlerle alakalı bir eğitim almamış birisine bile gayet açıklayıcı ve keyifli şekilde konuyu anlatıyorlar. Ekibin kendi içinde ve konuk aldıkları akademisyenlerle uyumuyla oldukça keyifli ve bilgilendirici sohbetler oluyor. 
 
Ancak son bölümde anlatılan konu oldukça karmaşıktı. Doğrudan son bölümü dinlemek programın genel gidişatına ilişkin iyi bir örnek olmayacaktır. 
 
Bunun dışında Açık Radyo'da, Prof Dr. Güven Güzeldere ile Bilim ve Felsefe sohbetlerinin yapıldığı Açık Bilinç programını da öneririm. Ömer Madra ve Can isminde soyadını hatırlamadığım bir kişi daha var programda, ancak genelde Güven Güzeldere anlatıyor. Bilim, felsefe, sosyoloji, psikoloji vb. gibi çok çeşitli alanlarda, farklı konulara değinen, benim ufkumu açan bir programdır.
 
http://acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=yzr&yid=1072

Diğerleri kadar popüler olmasa da David Eggins'in Belgariad serisini önerebilirim. Hızlı giden, yormayan bir seri. Yoğun iş temposu sonrasında evde veya bazen öğlen aralarda okumuştum. 5 kitaptan oluşuyor, hoşunuza giderse öncesi ve sonrasını anlata tek ve seri halinde kitaplar mevcut. 
 
Serinin kitapları şunlar:
Kehanetin Oyuncağı Büyücüler Kraliçesi Sihirbazın Tuzağı Büyülü Şato Efsuncunun Son Oyunu   Metis'in çocuk kitabını andıran kapak seçimleri var bu arada kafa karıştırmasın. Son olarak zor bulunuyor baskıları. Ben e-kitap olarak okudum.    Bir de bu tarzda okuya okuya kitap kalmadı, değişiklik olsun diye internette Time'ın kitap eleştirmeni Lev Grossman'ın yazdığı, Amerikan Harry Potter'ı diye geçen Büyücüler var. Yakın zaman önce ikincisi çıktı. Aslında tek benzerliği büyüden haberi olmayan bir gencin (16 yaş civarı), büyücü okuluna gitmesi. Bir de Hermione'ye yakın diyebileceğimiz bir karakter var. İki oldu benzerlik. Kalanının alakası yok. Okulda bir dönem bazen bir kaç cümlede geçiyor. Bir de ortada "kahraman" yok. Baş karakterimiz bazen ciddi zayıflıklar gösteriyor. Şimdi patlama yapıp yıkacak ortalığı derken, korku veya kararsızlıktan kalakalıyor. Öyle kahramanlık hikayeleri yok ortada. İnternette gördüğüm kadarıyla seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok kitabın.