Mono

CHW
  • Mesaj sayısı

    519
  • Üyelik tarihi

  • Son ziyareti

  • Days Won

    9

Reputation Activity

  1. Mono liked şu konuya bir mesaj by ResetButton in Filmlerden / Dizilerden favori sahneleriniz   
    https://www.youtube.com/watch?v=FsqJFIJ5lLs
  2. Mono liked şu konuya bir mesaj by Forgotten in İzlenesi film tavsiyeleri ...   
     
    olm şu an busan'dayım... yapmayın böyle şeyler!
  3. Mono liked şu konuya bir mesaj by Definitive in altyazi.org (divxplanet) kapandı   
    Bu sitelerin kapanmasına da üzülüyorum ama daha çok yıllar boyu biriken bilginin yok olup gitmesine sinir oluyorum. Kapandığında elindeki veri tabanını da yayınlamadan yok olup gidiyorlar. En azından mevcut tüm altyazıları bir torrent olarak Internet'e bıraksalar belki de farklı oluşumların önü açılacak. 
  4. Mono liked şu konuya bir mesaj by SkyWarrior in En son aldıklarınız   
    Sata 3g olarak bağlı. Sata 6g olarak bağlı olsa dediğiniz değerler çıkacak.
  5. Mono liked şu konuya bir mesaj by lawnmower in Otomobil Hakkında Her şey   
    Arabaların arazi ve yük taşıma becerilerini arttıran şeyler genelde asfalt performansını azaltır.
     
    -Sabit aks
    -Yumuşak ve hareketli ("travel oranı fazla) süspansiyon
    -Arkada helezon yerine makas yaylar
    -Tam şasi
    -Yerden yüksek tasarım
    -Kilitli diferansiyel
     
    Bunlar hep arazide çok işe yarayan, ama asfaltta işi bozan şeyler. Bunları ne kadar arttırırsanız araba toprakta çamurda o kadar rahat gider, ama asfalt sürüşü de bir o kadar bozulur. Bu "ayar" firmanın elinde. Üretici firma o araba asfaltta gitmesin, ama arazi canavarı olsun isterse ortaya Toyota Hilux çıkar. Başka bir firma daha farklı bir formül kullanıp (daha sert yaylar, daha az travel, yere daha yakın tasarım, vs.) asfaltta devrilmeyen ama arazi performansı Hilux kadar olmayan bir araba yapabilir. Bu tamamen firmanın hedeflediği müşteri kitlesiyle alakalı. Toyota Ortadoğu ve Asya'daki kırsal kesim müşterilerini hedeflemiş. Yani ortada bir beceriksizlik yok, hedeflenen bu zaten. Toyota'yı savunmuyorum, tam tersine kıl oluyorum. Lakin adamların amacı zaten bu.
     
    Diğer yandan, bu test bize çok garip gelse de herkesin başına gelebilecek bir olayı simüle ediyor. Otobandasınız, 150 ile gidiyorsunuz, önünüze bir engel çıktı (yola fırlayan köpek, aniden duran araba, uzaktan görünmeyen çukur, vs.) ve ani manevrayla kaçmanız gerekiyor. Arabanın altyapı kalitesi işte böyle durumlarda önem kazanıyor. Ben hep süspansiyon kalitesinden bahsederken bazıları "ben sakin gidiyorum, dikkatli gidiyorum, süspansiyon kötü ama 8 airbag var, blututlu dokunmatik ekran var, hem de daha ucuza" filan diyorlardı. Şu Toyota gibi 2 teker üzerinde kalınca 8 airbag, elektrikli koltuk, dokunmatik ekran filan teferruat haline geliyor. O yüzden arabanın önce yol tutuşu iyi olacak. Aksesuar filan hep ikinci planda olan şeyler.
  6. Mono liked şu konuya bir mesaj by fortuneteller in Filmlerden / Dizilerden favori sahneleriniz   
    True detective ilk sezonundan
     
     

     

     

  7. Mono liked şu konuya bir mesaj by snc-tr in En son aldıklarınız   
    https://www.amazon.de/gp/product/B001ILCRKQ/ref=oh_aui_detailpage_o00_s00?ie=UTF8&psc=1
     
    Bir motosiklet topluyorum. Elim henüz bizim ustaların elleri gibi uyguladığı kuvveti ölçemediğinden! bir tane tork anahtarı alayım dedim.
  8. Mono liked şu konuya bir mesaj by OnLyTNT in En son aldıklarınız   
    Kaft' tan aldığım çanta geldi.
     

     
    On numara iş yapmışlar adamlar. İçerdeki ilk büyük gözü de ikiye ayırsalarmış çok daha iyi olurmuş kendi açımdan. Belki biraz modifiye edebilirim. Yine de gerçekten beğendim.
  9. Mono liked şu konuya bir mesaj by Rj0lnir in Sirt cantasi tavsiyesi   
    Ben de Koyu Mavi dikey çanta için mail adresimi bırakmıştım, cumartesi günü haber gelince verdim siparişi gitti. Bugün elime ulaştı çanta. @@kHanTW'nin dediği gibi paketleme ve sunum güzeldi. Kalitesini de beğendim açıkcası. 79 TL fiyatı da değişmemişti, ben daha yüksek olacağını düşünmüştüm açıkcası. Bakalım ne kadar dayanacak (Renginin açacağını, eskimiş görüntüye sahip olacağını zaten çantaya iliştirdikleri bir kart ile göstermiş ve anlatmışlar. Hatta eğer bu durum hoşuma gitmeyecekse hemen iade edebileceğimi ve ücretini tam olarak geri alabileceğimi de belirtmişler.)
  10. Mono liked şu konuya bir mesaj by kHanTW in En son aldıklarınız   
    @@Mono : Hırsızların da bin türlü.... Neyse...
     
    Ben de SEG , Hisense gibi markaları ciddi olarak düşündüm, sonra "Vestel kürdan yapsa almam" diyen ben için daha da riskli bir hareket olduğuna karar verdim. Bi önceki sayfadaki TV 1700-1900 bandında bir şekil kupon puan falan derken 1400 e mal ettim. (Giriş modeli bile olsa Samsung'lar belli bir kaliteyi tutturuyor, dahası smarta ihtiyacım vardı) 
     
     Karşılığında da 9 inch kaybettim ki ciddi büyüklük. 
  11. Mono liked şu konuya bir mesaj by Narcissus in En son aldıklarınız   
    Mekbook proyla starbuckstan kız kaldırıomuşunuz qanqa..
  12. Zoma liked şu konuya bir mesaj by Mono in Windows 10 Pro OEM 27 TL   
    @@Zoma sorunsuz şekilde aktivasyon yaptım gelen serial ile.
  13. Rj0lnir liked şu konuya bir mesaj by Mono in Sirt cantasi tavsiyesi   
    @@OnLyTNT şöyle bir model var hocam hem yerli hem kaliteli, https://www.kaft.com/store/methone_azul-canta/395
  14. Mono liked şu konuya bir mesaj by lawnmower in Otomobil Hakkında Her şey   
    Ya bizim millet olarak kronik hastalığımız bu. Hep en tepedekini hedef alıyoruz kendimize. Otomobil mi üreteceğiz? O zaman Volkswagen, Renault, Fiat gibi olmalıyız. Teknoloji mi üreteceğiz? O zaman Intel, Samsung, Seagate filan gibi olmalıyız. Kafada hep bu var.
     
    Halbuki mesela otomotiv sektöründe ülkemizde pek bilinmeyen "niş" otomobil ve aksesuar alt sektörleri var. Seri üretim değil, özel yapım, az sayıda, ama kaliteli ürünler üretmekten bahsediyorum. Birsürü "coachmaker" denen firma var, daha tarihleri boyunca bir tane motor veya şanzıman üretmemişler. Mekanik parçaları (genelde komple altyapıyı) büyük üreticilerden alıyorlar, el yapımı kasa ve iç mekan ekleyip uçuk fiyatlara "bu araba sadece bende olsun" diyen zenginlere satıyorlar. Porsche'yi, Ferrari'yi çok sıradan bulup buna yönelen müşteriler var. Bizde işçilik ucuz. Millet olarak el becerimiz de fena değil. Malzeme de var. Gayet yapılabilirmiş yani. Tabi tren büyük ölçüde kaçmış. Artık biraz zor o sektöre girmek. Yine de bitmiş değil tabi, ciddi gayretlerle olur. Mesela Rimac diye bir Hırvat firması var, 2009'^da kuruldu. Yaptıkları arabalara fuarlarda tüm gazeteciler hayran kalıyor. Hırvatistan yav, iç savaşın daha dün bittiği ülke bu. Otomotivle ilgili hiçbir endüstriyel yatırım yokken, yan sanayi filan yokken bunu yaptılar. Bizde de olabilir eğer güzel çalışılırsa.
     
    Bir de komple arabadan ziyade aksesuar kısmı var işin. Bulgaristan'daki Vilner bunun en güzel örneğidir. Adamların uzmanlığı deri. Dünyanın en kaliteli derisini üretiyorlar. Bugatti, Bentley, Rolls Royce gibi ultra lüks segment arabaların hepsinin koltuklarındaki deri Vilner'den geliyor. Ayrıca müşteri isteklerine göre mevcut normal arabalara da deri iç mekan filan yapıyorlar. Bulgaristan'ın ekonomisi bizimkinin onda biri filan, zaten genç nüfus da pek kalmamış (Schengen bölgesi sayıldığından serbest dolaşım var, kaçabilen tüm Bulgar gençleri Almanya'ya filan kaçıyormuş). E öyle köklü bir firma da değil, zaten Bulgaristan'ın kapitalist ekonomiye geçişi 1990 filan. Daha eski olamaz firma. Demek ki çalışınca ve kafayı çalıştırınca oluyor. Sonuçta deri inekten geliyor, inek orada da inek, burada da inek. Bizde çok daha iyisi olabilirdi.
     
    Olabilirdi ama olmamış, çünkü bizde zamanında dış ticaret açığının önüne geçmek için ithalat kısıtlanmış. Süper zengine süper lüks özel yapım araba üretmek için önce o adamın kullandığı türde arabaları tanımak lazım. O yıllarda internet yok, dergiler filan varsa bile vasat. İnsanlar Maserati, Bentley, Rolls Royce nasıl oluyor bilmiyorlar, bilmeyince ona göre fikir geliştiremiyorlar. Bildikleri sadece gurbetçilerin getirdiği (ve çoğu boş donanımlı) Mercedes'ler filan. Ömründe film izlememiş birine yönetmenlik yaptıramazsınız. Bizdeki durum "çocukların ahlakı bozulacak" diye sinemayı yasaklayıp sonra film çekmeye çalışmak gibi birşey. Sonra işte Şamil filan oluyor, ömründe Ferrari'yi Lamborghini'yi sadece Turbo sakızlarında görmüş adam onlara rakip olmaya çalışıp kendini rezil ediyor.
     
    Keşke böyle sırf herşeyi bizim olsun diye kimsenin beğenerek binmeyeceği şeyler üretmek yerine bu yazdığım türde sektörlere girebilsek. Çok daha kazançlı olurdu Türkiye için.
  15. Mono liked şu konuya bir mesaj by JardeL in Eat my dust, dust eaters.   
    Eco mode supermis; V8 400hp  ...
  16. Mono liked şu konuya bir mesaj by jackjoker in Eat my dust, dust eaters.   
    M6 izlenimlerini aktarıyorum. araba V10 5000cc. normal kullanımda eco modunda v8 400hp olarak çalışıyor. M düğmesine basınca araba alçalıyor amortisorleri sertleşip direksiyon size doğru geliyor. motor v10 oluyor ve 507hp ye çıkıyor. aracın hangi vites aralığında M moduna geçeceğini felan ayarlıyorsunuz.  pedala dokunmaya gelmiyor anında kickdown yapası var arabanın. sesi zaten söylememe gerek yok klasik M power sesi. hastası çok. ankara turunda bakmayan hatun kalmadı. el ile işaret etseniz gelecekler. hafif gaz verince anında kıçı atıyor. arkadan itiş tecrübesi olmayan zorlanır. 
    kısaca BMW ayrı bir dünya M6 ap ayrı bir dünya.
  17. Mono liked şu konuya bir mesaj by Narcissus in Ucuz oyun avcısı   
    Ya olm sen var ya asgari ücretle 5kişi çalıştıran ve ona rağmen her ay birinin sgksını ödemeyen tipik bir patron firması kurmalısın.. 
  18. Hamso liked şu konuya bir mesaj by Mono in Yıllık Araç Kiralama hakkında ne düşünüyorsunuz?   
    Benzinli araçlarda fabrika verisi x 1,5 şeklinde hesaplıyorum ben yakıtı ve günlük kullanımda genelde tutuyor.  Dizelde ise fark kafayı takacak kadar olmuyor. Araba seçimi cidden zor iş, hepinize kolay gelsin.
  19. Mono liked şu konuya bir mesaj by Hamso in Yenilenmiş Clio Tanıtıldı   
    Arac yeni clio4 diye satilir muhtrmelen, sadece makyajli, plastik ve elektrikde degisiklikler var.
    Kagittan kastiniz nedir?
    Sacin kozmetik ve aerodinami disinda bir gorevi kaldi mi ki?

  20. Mono liked şu konuya bir mesaj by TiesTorN in Eat my dust, dust eaters.   
    Civic'e Turbo falan takmaktan vazgeçip, veletlik yıllarımdan beri hayalim olan BMW E39 kasa bir araç almayı kafaya koyduktan sonra aylar süren araştırmalarım üzerine, en temizi diyebileceğim bir 2000 model 540i(!!) M paket alarak hem E39 isteğimi, hem de ufacık motorlara karşı duyduğum tiksinme duygusunu yatıştırdım   3 haftadır sürüyorum, 4.4 V8 motor keyfi anlatılmaz yaşanır diyorum... Yaktığı benzin (LPG yok) zerre umrumda değil, keyfine değer. Ortalamam 18lt/100km şu anda 
     
    2009 Civic'te olmayan bir çok donanımın 2000 model araçta olması ise beni benden aldı... Sensörlü silecek, elektrikli hafızalı koltuklar, ısıtmalı koltuklar, arka cam perdesi vs vs. gibi.
     

     
    Ama tabii her 2. el arabada olduğu gibi bunda da sorunlar yok değil... Merak ettiğim aranızdan BMW için uygun fiyata yedek parça bulabileceğim bir yer bilen var mıdır? Sanayi iyi geçiriyor...
     
    edit: güncel hali aşağıda (2019)
     

  21. Mono liked şu konuya bir mesaj by cherqes in Yalovadaki Köprü kullanır mısınız?   
    Geçenlerde bu köprü fiyatı ile ilgili olarak yolu devamlı kullanan bir kişinin gazetede yazısı vardı. 
    En ucuzu körfezi dolaşmak, feribot kullanmak daha pahalı en pahalısı da köprüyü kullanmak. Köprünün avantajı süre. 
     
    İşi yukarıda arkadaşların da belirttiği ortak girişim, finansını da kendisi getirerek yap-işlet-devret şeklinde yapıyor. Devletin garanti verdiği araç sınırı da var, yıllık belli sayıda araç geçmediği taktirde bizim vergilerimiz devreye girerek firmalara ödeme yapılacak.
     
    Bu işin ihalesinde önce tek bir ortaklık başvuru yapacağı beklenirken ikinci bir ortaklık da ortaya çıkıyor. İlk ortaklık milletin bi tarafına koyan adamın sahip olduğu firma. İşletme süresi olarak 49 yıl olarak teklifi düşünüyorlar, ihalede diğer ekibi görünceler 36 yıllık teklif sunuyorlar. Benim çalıştığım  firmanın da içinde olduğu ortaklık 26 yıl teklif sununca iş şimdi işi yapan grupta kalıyor. 
     
    Aslında milletine bi tarafına tam koyacaklarken iş değişiyor. Şuan benim firmamın durumu ne peki, havuza dahil olmayınca, iktidara yakın olmayınca belli bir bedel karşılığında haklarını satıyor ve ortaklıktan ayrılıyor. 
  22. Mono liked şu konuya bir mesaj by Definitive in Otomobil Hakkında Her şey   
    @@JardeL
    O araçların çoğu kiralıktan ikinci ele düşme olabilir. Bir de Audi'ye bineyim de boş olsun mantığı var ki pek havalı. 
     
    @@Mono
    Ben bir kez kullandım. Trabzon - Artvin - Trabzon yaptım ve 3 gün boyunca kullanma şansım oldu. Audi'den soğuttu beni A3 desem yalan olmaz. 1.87 boyla yazdığın sorunları yaşamadım ama sırf Audi olsun da taştan olsun mantığında bir araç olduğu izlenimine kapıldım. 
  23. Mono liked şu konuya bir mesaj by Najaz in Project SoniCube [Sıfır Desibel, Odyofil Küp PC]   
    Pek sevgili CHW okurları...
     
    Uzun zamandır, Silverstone LC16M kasamın evsahipliği yaptığı bir sistemi HTPC olarak, daha doğrusu ekseriyetle kulaklıkla müzik dinlemek amacıyla kullanıyordum. Bu sistemin omurgasını oluşturan bileşenler şöyle idi:
     
    SilverStone Lascala LC16M HTPC Kasa
    ASUS Xonar Essence ST Deluxe Ses Kartı PCI (Analog 7.1 kanal ses çıkışı sağlayan H6 ek kartı ile birlikte) 
    Seasonic X-460FL 460W 80+ Gold Fansız Güç Kaynağı 
    Intel 330 Serisi 180 GB SSD 
    Intel Core 2 Duo E7400 İşlemci 
    MSI P35 Platinum Anakart 
    Kingston 2x2 GB DDR2-800 RAM 
    Sapphire HD 5450 1 GB Pasif soğutuculu grafik kartı
     
    Bu sistemi, o dönemde elimde halihazırda var olan anakart, işlemci ve RAM'leri baz alarak toplamıştım. Anakartın üzerinde dahili grafik yongası olmadığı için de, fansız çalışan giriş seviyesi bir grafik kartı kullanmak zorunda kalmıştım.
     
    Kasa olarak LC16M modelini seçme nedenim, hem ön tarafındaki bilgi ekranı ile multimedya kontrol düğmelerinin varlığı, hem de uzaktan kumandaya sahip olmasıydı. Gel gelelim, kasanın uzaktan kumandasını bir türlü istediğim şekilde kullanamadım. Kasanın IR alıcısı sorunluydu, floresan ışıkla aydınlatılan mekanlarda kumandadan gelen komutları algılamakta zorlanıyordu. Multimedya kontrol düğmelerinin ve bilgi ekranının ise çok da önemli ve kullanışlı olmadığını zaman geçtikçe anladım. Tüm bunlara ek olarak, sistemi HTPC olarak topladığım halde, belki üç-dört defa bu sistem üzerinden film oynatıp büyük ekran TV'de izlediğimi fark ettim.
     
    En nihayetinde ben bu sistemi sadece müzik dinlemek için kullanıyordum ve sistem bu haliyle olması gerektiğinden daha fazla güç tüketiyor ve olması gerektiğinden daha fazla yer kaplıyordu. Ve bu duruma acilen bir çözüm bulmam gerekiyordu...
     
    Günümüzde son derece revaçta olan "Küp PC"ler, yani mini-ITX anakartlar ve bunlara uygun, çok daha az yer kaplayan kasalarla kurulan sistemler, benim de aradığım çözüm olabilirdi. Lakin ortada şöyle bir sorun vardı. Piyasadaki güncel mini-ITX anakartlar, sadece tek bir PCIe yuvayla geliyorlar ve benim bu sistemde kullanmak istediğim Xonar Essence ST Deluxe ses kartı, PCI veriyolunu kullanıyor. Bu yüzden, güncel işlemci & mini-ITX anakart ikilisi yerine, nispeten daha eski ve üzerinde PCI yuvası olan bir mini-ITX anakart temin etmem gerekiyordu. Bu anakartla birlikte, mümkün olduğunca düşük güç tüketen bir işlemci temin etmek de şarttı tabii.
     
    Bu sebeplerle, kendimi sahibinden, DH gibi sitelerde ikinci el mini-ITX anakart ararken buldum. Ve "arayan mevlasını da bulur, belasını da" atasözümüzdeki öngörü gerçek oldu; tam olarak aradığım bir mini-ITX anakart ile karşılaştım. Intel'in D410PT model mini-ITX anakartını, turuncu forumda çok çok uygun bir fiyata bulmuştum.
     
    Mevzubahis anakart, üzerinde tek fiziksel çekirdekli, 1.66 GHz hızında çalışan, 64-bit ve Hyperthreading destekli bir Intel Atom D410 işlemciyi barındırıyor. Bu işlemci pasif olarak soğutuluyor ve 10 Watt kadar güç tüketiyor. Anakart üzerinde çift DDR2-800 destekli (azami 4 GB) RAM yuvası, bir adet PCI yuvası, iki adet SATA-300 portu, Intel GMA 3150 dahili grafik çekirdeği ve dahili 100 Mbit Realtek ethernet özelliğini barındırıyor. Bu haliyle anakart, hayata geçirmek istediğim yeni projem için biçilmiş kaftandı diyebilirim.
     
    Pek tabii ki anakart ve üzerindeki dahili Atom işlemciyle ilgili birtakım şüphelerim de vardı. Halihazırda kullandığım sistemde, FLAC biçimindeki, büyük çoğunluğu 44.1 KHz'de örneklenmiş müzik dosyalarını foobar2000 altında 96 kHz'e upsample ederek dinliyordum. Ve Atom işlemcilerin, hatırı sayılır bir işlem gücü gerektiren bu upsample işleminin altından kalkıp kalkamayacağından emin olamıyordum. Internet üzerinde buna dair bir bilgi kırıntısı bile yoktu (veya ben doğru kaynaklara ulaşamamıştım). Elde kalan tek yol, bizzat deneyip öğrenmek olacaktı ve Jerry Pournelle üstadın da her zaman vurguladığı üzere, siz denemek zorunda kalmayasınız diye ben sizin yerinize denedim. Sonucun müspet olup olmadığını, yazımızın devamında okuyabilirsiniz.
     
    Intel D410PT Anakart
     

     
    Anakart konusunu bu şekilde hallettikten sonra, sıra bu anakarta uygun bir kasa temin etmeye gelmişti. Bu proje kafamda belirdiği günden beri, Silverstone FT03 Mini model kasayı alternatifler arasında en üst sıraya koymuştum. Ancak bu kasada, benim ulaşmak istediğim nokta ile örtüşmeyen birkaç unsur vardı. Öncelikle kasada, ATX değil SFX biçiminde, SFF kasalar için özel tasarlanmış güç kaynağı kullanmak zorunluydu. Böyle olunca, hem elimdeki fansız Seasonic güç kaynağını kullanamayacak, hem de SFX biçiminde, üstelik aktif olarak fanla soğutulan bir güç kaynağı için ekstra para ödemek durumunda kalacaktım. Silverstone'un tasarım ve malzeme kalitesi şüphe götürmez, ancak 350 Watt'lık bir SFX güç kaynağıyla birlikte FT03 kasaya ödeyeceğim meblağ 600 TL'yi buluyordu ve bu gerçek, beni farklı bir çözüm aramaya yöneltti.
     
    Turuncu forumun 2. el delhizlerinde kaybolmuşken, tünelin ucunda bir ışık göründü ve "işte aradığım kasa bu" düşüncesi hasıl oldu Bir arkadaş, Amazon'dan Jonsbo C2 model bir mini-ITX kasa getirtmiş; ancak elindeki grafik kartını bu kasaya sığdıramadığı için kasayı kullanmadan satışa çıkarmış. mini-ITX ve micro-ATX anakartları kabul eden küp şeklindeki bu kasada, standart ATX güç kaynağı kullanılabiliyor. Kasa tamamen aluminyumdan üretilmiş; ön, yan ve üst panelleri fırçalanmış aluminyum ve haliyle son derece şık. Üretim/malzeme kalitesinin Silverstone'un ürünlerini aratmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
     
    Jonsbo C2 kasa için de arkadaşla anlaştıktan sonra, kasa ertesi gün sağ sağlim elime ulaştı. Ancak bu kasayla ilgili de ufak bir pürüzü gidermem gerekti. Şöyle ki, kasanın yan tarafında 2 adet USB 3.0 giriş bulunuyor; ancak kasada kullanacağım D410PT anakartta sadece USB 2.0 desteği var. Bu sebeple, ön yüzdeki USB girişleri kullanabilmek için bir USB 3.0 >> USB 2.0 çevirici kablo almam gerekti. Bu kabloyu da Gittigidiyor'daki bir satıcıdan temin ettim.
     
    Silverstone LC16M kasayı, içinde kalan bileşenlerle farklı bir proje için kullanmak istediğimden, ekstradan 4 GB'lık DDR2 RAM de temin etmem gerekti; ki bu RAM'leri de tesadüf eseri yaşadığım şehirdeki bir arkadaştan uygun fiyata satın aldım.
     
    Jonsbo C2 mini-ITX Küp Kasa
     

     

     
    Tüm bileşenler teker teker tamamlanınca, geriye Voltran'ı oluşturmak kalmıştı  Project SoniCube'un bileşenlerine topluca göz atmak gerekirse:
     
    Jonsbo C2 mini-ITX Kasa
    Intel D410PT mini-ITX Anakart
    Intel Atom D410 Tümleşik İşlemci (1.66 GHz, tek çekirdek, 64-bit, Hyperthreading, 10 Watt TDP)
    2x2 GB OCZ DDR2-800 RAM
    Intel 330 Serisi 180 GB SSD
    Intel GMA 3150 Tümleşik GPU

    ASUS Xonar Essence ST Deluxe Ses Kartı PCI
    Seasonic X-460FL 460W 80+ Gold Fansız Güç Kaynağı
     
    SSD, ses kart ve güç kaynağı elimde halihazırda bulunduğu için, bu projenin gerçekleşme maliyeti şöyle oldu:
     
    Jonsbo C2 mini-ITX Kasa: DH 2. el forumundan, kargo dahil 170 TL'ye satın alındı.
    Intel D410PT mini-ITX Anakart: DH 2. el forumundan, kargo dahil 65 TL'ye satın alındı.
    2x2 GB OCZ DDR-800 RAM: DH 2. el forumundan, 60 TL'ye satın alındı.
    S-Link USB 3.0 >> USB 2.0 Çevirici Kablo: Gittigidiyor'dan kargo dahil 13 TL'ye satın alındı.
     
    Toplam proje maliyeti: 308 TL
     
    Sizleri şimdilik, Project SoniCube'a hayat verecek bileşenlerle başbaşa bırakıyorum Kasanın toplanmasıyla ilgili çektiğim bir video da buraya eklenecek. foobar2000 altında, çeşitli dosya biçimleri üzerindeki upsample deneyimlerini ve performans sonuçlarını da burada bulacaksınız. Hatta belki bu çalışmamız, internet üzerinde bu konuda yayınlanmış ilk ve tek kaynak olacak
     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Günceleme (17.04.2016) SoniCube ayağa kalkıyor
     


     
    Biraz geç de olsa, sonunda SoniCube kasasının montajını yukarıdaki videoda da görebileceğiniz şekilde yaptım. İşletim sistemi ve diğer gerekli uygulamaları kurdum, birkaç ince ayar da yaptıktan sonra bu sistemi nasıl daha kullanışlı hale getirebilirim diye kafa yormaya başladım
     
    Neler yaptığımı madde madde özetleyeyim. Kasayı topladıktan sonra sistemin PS2 klavye/fare ve monitör bağlantısını yaptım ve USB flash bellek üzerinden Windows 7 Ultimate 64-bit SP1 işletim sistemi kurulumunu gerçekleştirdim. İşletim sistemi kurulduktan hemen sonra, Intel’in web sitesinden anakartın en güncel sürüm BIOS’unu indirip BIOS güncellemesi yaptım. Anakartın üzerindeki mevcut BIOS 2010, güncel BIOS ise 2011 tarihli idi. Güncellemenin ardından BIOS’a girerek, gereksiz tüm bileşenleri (seri port, tümleşik ses, USB Legacy vs.) kapattım. PCI latency timer değerini 128’e ayarladım ve HPET özelliğini aktif hale getirdim. S3 Suspend to RAM ve Wake on LAN (WOL) özelliğini de aktifleştirdim.
      İşletim sistemi kurulumundan sonra sıra sürücülerin kurulumuna gelmişti. Ancak bu noktada ufak tefek pürüzler çıktı. Anakartın destek sayfasında, sadece 32-bit Windows işletim sistemleri için sürücüler yer alıyor. Bu yüzden, siteden indirdiğim grafik kartı sürücüleri sisteme kurulmadı. Ben de Lenovo’nun farklı bir model bilgisayarı için yayınlanmış Intel GMA 3150 Tümleşik GPU’ya ait 64-bit’lik sürücülerini ayrıca indirip sisteme kurmak durumunda kaldım. Yine benzer bir şekilde, anakartın SATA kontrolcüsünün sürücüleri sisteme yüklenmemişti ve Aygıt Yöneticisi altında Microsoft’un jenerik sürücüleri yüklü gözüküyordu. Bu sorunu da, Intel RST sürücülerini yükleyerek aştım. Windows 7’nin beraberinde gelen Realtek LAN sürücüleri de bir hayli eski bir sürümdü; ancak Realtek’in destek sayfalarında güncel 64-bit sürücüleri mevcuttu ve bu sürücüyü de başarıyla güncelledim.
      Ses kartının sürücüleri içinse, ASUS’un sürüclerini değil de bağımsız bir sürücü paketi çalışması olan UniXonar sürücülerini sisteme yükledim. Bu sürücüleri yüklerken, ASUS’un kontrol panelini yüklemiyorum ki DPC gecikmesi denilen sorun asgariye indirgensin (DPC gecikmesinin neden olduğu sorunlarla ilgili detaylı bilgiye ve sisteminizdeki DPC gecikmesi olup olmadığı gösteren ufak bir uygulamaya şu bağlantıdan erişebilirsiniz). Bunun yerine, yine UniXonar ekibinin hazırladığı XonarSwitch adlı ufak uygulamayı sisteme kurdum. XonarSwitch hem DPC gecikme sorununa neden olmuyor, hem de ASUS’un kontrol paneline göre çok daha az kaynak tüketiyor; üstelik kontrol panelinden yapacağınız her türlü ayarı yapmanıza, çok daha sade ve kullanışlı bir arayüzle imkan tanıyor.
      Windows kurulumuyla beraber sisteme kurulan tüm yan uygulamaları sistemden kaldırdım. Windows Update, Windows Search, Windows Defender ve birçok hizmeti iptal ettim. Sistemde sadece çekirdek hizmetler ve ağ bağlantısı için gerekli hizmetler kaldı. Bu haliyle sistem dosyaları, sistem ilk açıldığında hafızada toplam 750 MB civarı bir yer işgal ediyor. Sisteme antivirüs yazılımı kurmadığımı da belirtmeliyim, ne de olsa bu bilgisayarla sadece müzik dinleyeceğiz.
      Foobar2K uygulamasının son sürümü ile, uygulamanın WASAPI, ASIO, SoX Resampler eklentilerini kurdum. Uygulamanın ses çıkışı için, ilk başta WASAPI’yi kullanmayı düşünmüştüm. WASAPI nedir diye soracak olursanız, Windows Vista ile birlikte hayatımıza giren ve ASIO’ya Microsoft tarafından yaratılan alternatif diyebiliriz. WASAPI ile, destekleyen uygulamalar ses kartı kaynaklarına doğrudan ve öncelikli olarak erişebiliyor. Ancak WASAPI bana beklenmedik bir sorun çıkardı, yazının sonlarına doğru buna değineceğim. Bu sebeple Foobar2K’in ASIO çıkışını kullanmak durumunda kaldım. Foobar2K’de ASIO çıkışını kullanmak için bazı ufak ayarlar yapmanız gerekiyor. Preferences >> Playback >> Output sekmesi altında ses kartınızın ASIO sürücülerini seçtikten sonra, eğer mevcutsa “Use 64-bit ASIO drivers” ile “Run with high process priority” seçeneklerini aktif hale getirmeliyiz. “Custom Channel Mappings” kısmında da, ASIO sürücülerinin kullanacağı ses kanallarının bit derinliğini ayarlayabiliyoruz. Bu bölümde, ses kartımızın veya DAC’imizin desteğine göre 16, 24 ve 32 bit şeklinde ayar yapabiliyoruz. Arşivimde 24-bit kayıtlar da mevcut olduğu için bit derinliğini 24-bit olarak ayarladım.
     
    Uygulamanın Preferences >> Advanced >> Playback kısmında da bazı ayarlar yapmamız gerekiyor. Öncelikle, çalınacak parçanın tamamının RAM’e alınıp çalma işleminin doğrudan RAM’deki tampondan yapılmasını sağlamak için, “Full file buffering up to (kb)” değerini yüksek bir değer olarak belirlemeliyiz. Ben buraya 500.000 kb değerini girdim; bu demek oluyor ki 500 MB’a kadar büyüklüğe sahip parçalar doğrudan RAM’e alınarak çalma işlemi diskten veya ağdan bağımsız bir şekilde yapılacak. Yine Advanced sekmesi altında yer alan “Thread priority” seçeneğini 7 olarak belirledikten sonra, “Use MMCSS” seçeneğini aktif hale getirmemiz gerekiyor. Böylece uygulamayı, en yüksek öncelikle çalıştırıyor olacağız.
     
    Foobar2K uygulamasının temel kullanım ayarları bu şekilde. Geriye bir tek, çaldığımız parçalar üzerinde upsample işlemini yapacak SoX resampler eklentisinin ayarlarını yapmak kalıyor. Bu ayarlar da Preferences >> Playback >> DSP Manager sekmesi altındaki “Active DSP” kısmına dahil edeceğimiz “Resampler (SoX)” eklentisi üzerinde yapılıyor. Upsample değeri olarak 96 kHz değerini girdim. Aslında hem uygulama, hem de kullandığım ses kartı 192 kHz’e kadar upsample yapıp oynatabiliyor. Ancak tek çekirdekli Atom işlemciyi fazla zorlamak istemedim ve 96 kHz’in ideal değer olduğuna karar verdim. Zaten günümüzde birçok kaliteli harici DAC de en fazla 96 kHz’e upsample yapabiliyor.
     
    Güncelleme (22.05.2016)
     
    Atom D410 işlemcimiz,192 kHz upsample işleminin altından sorunsuzca kalkıyor. Tüm FLAC müzik dosyalarımı 192 kHz'e upsample edilmiş şekilde dinliyorum.
     
    Tüm bu ince ayarları yaptıktan sonra, NAS’ta duran FLAC arşivimi sistemin SSD’sine kopyaladım. Aslında ilk başta tüm dosyaları NAS üzerinde tutmayı planlamıştım ama evdeki hesap çarşıya uymadı Anakartın tümleşik 100 Mbit ethernet yongasının, ortalama 50-70 MB boyutundaki FLAC dosyalarını NAS’tan sistemin RAM’ine kopyalaması biraz uzun sürünce (F2K’de yaptığımız ayarlar neticesinde, dosya çalmaya başlanmadan önce dosyanın tamamı RAM’e kopyalanıyor ki ağ veya disk üzerinden herhangi bir streaming işlemi yapılmasın), şarkılar arasında 3-4 saniyelik boşluklar oluşmaya başladı. Anakartta gigabit destekli bir ethernet kontrolcüsü olsaydı muhtemelen bu sorun yaşanmayacaktı. Neyse ki 180 GB’lık SSD’de arşivimin önemli bir kısmı için yer mevcut ve SSD fiyatları da günden güne düşüyor. İleride yer sorunu başgösterirse, sisteme kolaylıkla ikinci bir 500 GB’lık SSD ekleyebilirim.
     
    Foobar2K altında çalma listelerini oluşturduktan ve uygulamayı sistem açıldığında otomatik olarak çalışacak şekilde ayarladıktan sonra, bu sistemi klavye/fare ve monitör bağlantısı olmadan, iPad Mini ile uzaktan nasıl yönetebilirim sorusu gündeme geldi. Denediğim yöntemleri teker teker yazmak gerekirse:
    Microsoft Remote Desktop: Uygulama çok basit bir arayüze sahip. Sisteme uzaktan eriştiğiniz zaman, dokunmatik tepkiler son derece hızlı ve başarılı. Ancak uygulamanın son derece sinir bozucu bir sıkıntısı var. Daha doğrusu bu sorun, iPad’in IOS işletim sisteminden kaynaklanıyor. Şöyle ki, RD uygulaması ile uzaktaki sisteme bağlandıktan sonra, iPad uyku moduna geçtiğinde WiFi otomatikman devre dışı kaldığı için  RD uygulaması da kopuyor ve uzaktaki sistemden çıkış yapmış oluyorsunuz. Haliyle o esnada çalışan uygulamalar da kapanmış oluyor. Bu sorunu çözmek için ya iPad’in ekranını hiç kapatmayacaksınız, ki bu da pil tüketimini anormal derecede arttırıyor, ya da iPad’e jailbreak işlemi uygulayıp Insomnia veya KeepAwake gibi uygulamalar yükleyerek uyku modunda WiFi’nin devre dışı kalmasını önleyeceksiniz. IOS 9.3.1 için henüz jailbreak yayınlanmadığından, ikinci seçenek otomatikman devredışı kalmış oluyor. İlk seçenek de pil ömrü dolayısıyla uygulanabilir olmadığından Microsoft Remote Desktop uygulamasını, sadece gerektiği zaman sisteme erişmek için kenara kaldırmış olduk.
      TeamViewer: Buradaki arkadaşların da tavsiyesi üzerine TeamViewer’ı da sisteme ve iPad’e yükleyip denedim. Ancak sisteme uzaktan eriştiğimde, Teamviewer’ın sistemde sürekli ve yer yer %50’ye varan işlemci kullanımına yol açtığını gördüm. Bu durumda uygulamayı kullanmam imkansız hale geldi, zira tamamen pasif olarak soğutulan kasadaki sıcaklıkları olumsuz yönde etkileyecekti bu sorun. Uygulamada, bağlantı koptuğunda uzaktaki sistemden çıkış yapmamış oluyorsunuz, böylece Microsoft’un uygulamasındaki sorun ortaya çıkmıyor, ama yüksek işlemci kullanımı sebebiyle TeamViewer’ı da rafa kaldırmak zorunda kaldım.
      MonkeyMote 4 foobar2000 HD: Ne derler bilirsiniz, tatlılar her daim yemeğin sonunda gelir Sevgili Densha’nın önerisi olan, foobar2K’yı iPad üzerinden yönetmek için yazılmış bu uygulama, beklentilerimin de ötesine geçerek “Adam 8 TL’ye bize dünyaları vermiş” dedirtti bana. Sırf bu uygulama için bile detaylı bir inceleme yazmak gerekli, ama özetle uygulama ile: Uzaktaki sistemi Wake on LAN (WOL) ile açıp kapatabiliyor, uyku modundan (S3) çıkartabiliyor, tekrar uyku moduna sokabiliyor, ayrıca isterseniz sistemi tekrar başlatabiliyorsunuz. Bu, sistemin bir müzik kutusu olarak kullanımını inanılmaz pratik hale getiriyor. Özellikle S3 uyku modu ile, sistemi salonunuzdaki herhangi bir elektronik eşya misali anında açıp kapatabiliyorsunuz. Üstelik bunu iPad üzerinden, sistemin yanına gitmeden yapıyorsunuz. Tüm bu saydığım özelliklerin sorunsuzca kullanılabilmesi için, router’ınız üzerinden sisteme sabit bir IP atamanız ve uygulama altında sistemin MAC adresini girmeniz gerekiyor.
     
    Uygulama son derece şık ve kullanışlı bir arayüze sahip. Temel çalma kontrolleri yanı sıra ses seviyesi ayarı, çalma listesi oluşturma, listeler arasında gezinme, arşivde arama yapma, parça çalarken cover-art gösterimi, parçalarla ilgili detaylı bilgi görüntüleme gibi birçok özelliği bünyesinde barındırıyor uygulama.
     
    MonkeyMote 4 foobar2000 HD iPad Uygulaması
     

     
    Yukarıda özetlediğim tüm bu ince ayarlar ve iPad Mini üzerindeki MonkeyMote uygulamasıyla SoniCube, son derece şık, sessiz, az yer kaplayan, hiçbir fan ve mekanik parça içermeyen, yüksek kalitede sayısal-analog çevrim yapabilen, pratik ve kullanımı kolay bir müzik kutusu haline geldi. Tüm müzik arşivimi tek bir yerden yönetebileceğim böyle bir sistemi kurmak için harcadığım emek ve paraya değdiğini düşünüyorum. Umarım burada paylaştığım bilgilerin, benzer sistemler kurmak isteyen arkadaşlara bir şekilde yardımı dokunur... Bu vesileyle, bu başlık altında görüş, öneri ve desteklerini esirgemeyen tüm CHW ahalisine de teşekkür ediyorum
     
    Dipnot: F2K’in WASAPI çıkışının sorun yarattığını yazmıştım. Sorun, sistemi S3 uyku moduna aldığımda ortaya çıkıyor. Eğer sistem uyku moduna girerken o esnada bir şarkı çalıyor ise, uyku modundan çıkıldığında sistem resetleniyor. Bu sorunun kaynağını bir türlü bulamadım, çok fazla vakit kaybetmek istemediğim için de temelde işlevleri aynı olan ASIO çıkışını kullanmaya karar verdim.
     
    Dipnot2: Xonar Essence ST ses kartına ilave çok kanallı analog çıkış özelliği sağlayan H6 ek kartını kasaya takmadım. Zira kasanın 2. ve 3. PCI yuvalarında, böyle bir ek kartın takılması durumunda kartın yerinde sağlamca durmasını sağlayacak bir çözüm düşünülmemiş. Kart tek bir vida ile sabitlendiğinde, bracket'in alt uç kısmı boşta olduğu için içeri doğru gömülüyordu. SoniCube'u sadece stereo set ve kulaklıkla kullanacağım için, H6 kartının yokluğu herhangi bir sıkıntı çıkarmadı...
     
    Günceleme (22.05.2016) Amfi ve Hoparlör Değişimi
     
    SoniCube'da kullandığım Windows 7 64-bit işletim sisteminde, gerek duyulmayan tüm servisleri kapattığımdan daha önce de bahsetmiştim. Sadece çekirdek servisler ile, MonkeyMote uygulamasının ihtiyaç duyduğu Apple servisleri ve Microsoft Remote Desktop uygulamasının ihtiyaç duyduğu servisler faal durumdayken, işletim sistemi bellekte 680 MB kadar kaynak tüketiyor. Faal servislerin listesini aşağıdaki ekran görüntüsünde görebilirsiniz:
     

     
    Madem böyle bir işe giriştik, projeyi sadece kulaklıklara mahkum etmeyelim dedim ve daha iyi bir amfi&hoparlör arayışına girdim. Kısıtlı bütçeye sığdırabildiğim ürünler, Yamaha A-S700 amfi ile Dali Zensor 3 hoparlörler oldu. Aslında amfinin fiyatı bütçeyi epey aşıyordu ama nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, 2. elde çok çok uygun fiyata satan bir satıcıya denk geldim. 2000 TL faturası olan 5 aylık ürünü bana 900 TL'ye sattı. Bu fiyat seviyelerindeki bir ürünü düşünmüyordum, daha doğrusu bütçede yer yoktu. Sony'nin ES serisi 10-15 yıllık amfilerine bakıyordum ama hakancez hocamın da uyarısıyla bu yıllanmış ve üzerinde türlü çeşit tamirat, parça değişimi uygulanmış olma riski yüksek ürünlerden uzak durmaya karar verdim. İyi ki de öyle yapmışım.
     
    Yamaha A-S700 Amfi
     

     

     

     

     

     

     

     
    Hoparlörleri eski amfime bağlamak için, kabloların hoparlör girişlerine muz uç (banana plug) diye tabir edilen fişlerden almıştım. Yeni amfimin hoparlör çıkışları da muz uç destekli olduğu için, 4 adet daha bu uçlardan temin ettim ve bağlantıları yukarıdaki resimde görebileceğiniz şekilde yaptım. Muz uçlar hem daha pratik, hem daha güvenli bir bağlantı şekli. Yalnız bu noktada şöyle bir uyarıda bulunaym. AB ülkelerinde satılan Yamaha amfiler, kutudan çıktığı haliyle muz uç kullanmaya uygun değil. Muz uçların elektirik çarpmasına karşı herhangi bir yalıtıma sahip olmaması sebebiyle, AB mevzuatı bu tür fişleri kullanan cihazların AB ülkelerinde satışına izin vermiyormuş. Bu yüzden, amfinin hoparlör bağlantı noktaları muz uçların takılmasını engelleyecek plastik muhafazalarla geliyor. Tabii ki bunları çıkarmak (daha doğrusu kırmak) çok basit. Ufak bir tornavida ile içeriden hafif kanırtıp kolayca çıkarıyorsunuz bu plastik muhafazaları. Bu işlemi yaptığınızda, hoparlör bağlantı noktaları aşağıdaki şekli alıyor. Üstteki 4 bağlantının plastik muhafazaları iptal edilmiş, alttakiler kutudan çıktığı haliyle.
     

     
     
    Muz uçlarla ilgili diğer konuya yazdığım mesajı buraya da ilave ediyorum:
     
    Hoparlör kablosunu hoparlöre bağlamak için muz uç (banana plug) diye tabir edilen fişlerden aldım. Kablo ucunu çıplak bırakmaktan daha sağlıklı bir bağlantı yöntemi oldu sanırım. Sahibinden sitesindeki bir satıcıdan tanesi 4,40 TL'den aldım uçları; Nakamichi marka, altın kaplama imiş (artık ne kadar doğruysa). Uygulaması falan çok basit. Yalnız bendeki amfinin hoparlör çıkışları muz uç desteklemediği için mecburen o tarafta kablo uçları çıplak kalacak şekilde bağlantı yapıyorum.
     

     

     

     

     
     
     
    Güncelleme (12.03.2017)
     
    Dinleme seanslarım sonucunda, upsample işleminin bir kazanım yaratmadığına karar verdim ve upsample işlemini tamamen iptal ettim. Tüm kayıtları ASIO üzerinden bit-perfect dinliyorum.
     
    Bu mesaja daha fazla fotoğraf ekleyemediğim için, son mesajdan devam edeceğim. Böyle buyrun lütfen >>>
     
    ATX Güç Kaynağını PicoPsu ve Harici 12V Adaptörle Değiştirmek
  24. jackjoker liked şu konuya bir mesaj by Mono in araç değil, otomatik şanzıman tavsiyesi   
    @@jackjoker geçtiğimiz hafta 1500 km civarı uzun yolda BMW 520i kullanmam gerekti. ZF-8HP hakkındaki görüşlerinize katıldığımı belirtmem şart. Müthiş bir şanzıman yapmış ZF. Vites geçişlerinde sarsıntı, vites tercihlerinde hata ya da karışıklık gibi sorunlar gözlemlemedim. Aksine çok net kararlar veren bir yapıya sahip. Tüketim konusu motor, ağırlık, yük, kullanım şekli gibi etkenlerle doğrudan bağlantılı olduğu için şanzıman üzerinden bir fikir belirtmek yanıltıcı olabilir ancak 100 km'de 8-9 litre civarı tüketim bu araç özelinde makul diye düşünüyorum. BMW'yi de arabayı, siz 130 km/s ile giderken, aranızda 20 metre mesafe varken şeridinize 70 km/s ile atlayanlara çarpmamanınız sağlayacak frenlerle donattığı için tebrik etmek gerek. Hala inanamıyorum!
  25. Mono liked şu konuya bir mesaj by jackjoker in araç değil, otomatik şanzıman tavsiyesi   
    neden ZF-8HP şanzıman.
    şimdi diyeceksiniz bu ne?
    aslında kağıt üzerinde çoğu kişinin duymadığı ama fikrimce tam otomatik şanzımanlar kadar iyi ve sorunsuz olan bir şanzıman.
    artısı DSG hızında vites değişimleri.
    peki ne bu zamazingo?
     
    ZF - 8HP nedir?
     
    ilk olarak BMW araçlarda kullanılmaya başlanıldı. 
    boyuna yerleştirilen motorlarda yani klasik arkadan itişli motorlarda tercih ediliyor. yüksek tork  dayanımı ve 8 vitesli olmasından kaynaklı düşük yakıt tüketimi vaad ediyor. iki dişli arasında ki geçiş mili saniyeler sayesinde gerçekleşiyor ve bu da dsg ile yarışabilir düzenek sağlıyor.
    handikapı sadece boyuna yerleştirilen motorlarda kullanılabiliyor. ya da 4x4 motorlarda.
    ancak yatay yerleşimli motorlarda da bunun bir başka modeli ZF-9HP bulunmakta.
    bir diğer hangikapı ise çok pahalı bir şanzıman.
    bu yüzden de çok üst seviye araçlarda görebilirsiniz ( orta ve ileri seviye bmw araçlarında kullanılıyor ) 
     
    ZF-8HP kullanan marka ve modeller.
    3.1Aston Martin 3.2Audi 3.3Bentley 3.4BMW 3.5Chrysler 3.6Dodge 3.7Iveco 3.8Jaguar 3.9Jeep 3.10Lancia 3.11Land Rover 3.12Maserati 3.13Ram Trucks 3.14Rolls-Royce 3.15Volkswagen  
    daha fazla bilgi için https://en.wikipedia.org/wiki/ZF_8HP_transmission
     
    ZF-9HP kullanan markalar
     
    5.1Acura 5.2Chrysler 5.3FIAT 5.4Honda 5.5Jeep 5.6Ram Trucks 5.7Land Rover  
    daha fazla bilgi için https://en.wikipedia.org/wiki/ZF_9HP_transmission