Thustu

Uzun zamandır takılmıyordum bir yazayım dedim. 
 
Neden K olmayan intel CPU almamak lazım a getireceğim konuyu. Yaptığım iş dolayısıyla epey bir işlem gücüne ihtiyacım olmaya başladı. Kullandığım sistemler üzerinde en verim aldığım i9 7900X oldu şimdiye kadar ama tabi günlük kullanım için de bir sistem lazımdı ve iş yeri üzerinden bir sistem toplanmasına karar verildi. Ben nispeten benzer bir sistem kurarlar diye beklerken i7 8700 alındığını öğrendim ve ilk başta çok takmamış olsam da şu an kuran kişilere karşı ciddi kızgınım. 
 
1- i7  8700K 95watt TDP i7 8700 65watt TDP li bir işlemci olduğundan 8700 yük altında power limit throttling e çok daha hızlı başlıyor. Full loadda 3.2 base clock bile çalışmıyor. 2.8 ve hatta 1.8 ghz bile gördüm. Rezalet durum. 
 
2- MCE yi açmak sistem stabilitesini olumsuz etkiliyor özellikle vcore u abarttığı için sıcaklıklar 100 dereceleri çok rahat buluyor. 
 
Bu sistem üzerinde MCE açık iken kullandığımda 3 kez çok kritik anlarda reset yaşamış olmam MCE yi açma diyor bana. Voltaj ayarlamak şu bu için de vakit ayırmak istemiyorum çünkü olay mission critical. En azından Skylake X beklerken böyle bir uyuz masaüstü cpu ile kalakaldım ve değiştirilmesi için baskı yapıyorum son derece. 
 
Eve aldığım Xeon 2690 bile tam yük altında olması gereken 3.3 ghz hızı rahatlıkla veriyorken yeni teknoloji bir CPU nun böyle su koyvermesi doğru değil. Ne varsa HEDT de var dedirtiyor adama. 
 
Siz siz olun ultrabook almayacaksanız oc yapılmayacak bile olsa nonK cpu almayın. i9-7900X 140watt tdp sistem ve onda MCE açık olmadığı halde full load 4ghz kesintisiz çalışırken 3.2 base clock u bile veremeyen bir i7 8700 ile karşı karşıyayım. Anakart Asus TUF Z370 Gaming Plus ve ramlar 4x16GB Corsair Vengeance DDR4 3000
 
Not: Ekrem Başgan hayırlı uğurlu olsun

250 TL'ye Thinkpad T400 dizüstü aldım
 
Daha doğrusu olay şöyle gelişti... Sahibinden sitesinde bir ilana rastladım. Satıcı, anakartı arızalı bir T400 dizüstü listelemişti. Core 2 Duo P9600 işlemcisi, 2 GB DDR3 RAM'i, 1400x900 LCD paneli, Intel WLAN ve Ericsson WWAN kartı (ki bunun IMEI'si kayıtlı olanını bulmak bile çok zordu zamanında), DVD-RW sürücüsü, klavyesi, hala 5 saate yakın şarj tutan pili, orijinal adaptörü ve kozmetik durumu çok iyi olan kasasıyla birlikte 250 TL'ye satın aldım cihazı. Zira klavyesi ve LCD paneli çalışmayan bir T400'üm vardı kenarda yatan ve bu parçalar, bendeki T400'e hayat öpücüğü olacaktı.
 
Kargo geldiği gün işe giriştim. Anakartı yeni kasaya transfer ettikten sonra boşta duran 2 GB'lık bir SODIMM'i ekleyerek toplam RAM'i 4 GB'a çıkardım. Geçenlerde aldığım T420'ye yaptığım SSD terfisi sonucu boşa çıkan 320 GB'lık HDD'yi de T400'e takıp, işletim sistemi olarak Ubuntu 18.04'ü kurdum.
 
Sonuç: Yaşına göre şaşırtıcı derecede seri çalışan, taş gibi bir dizüstü  

 
foku çıkmayan birşey kaldı mı ki ülkede ? ciddi soruyorum cevaplayan olursa memnun olurum.
 
ayaklar baş , başlar ayak oldu.

Bir youtuber ile anlaş da biz de şöyle detayları görelim. İyi hikaye olur.

 
Benzin TV'de "Bi tur versene" diye bir seri var. Çakkal-çukkalın değil de daha bilgili-donanımlı kesimin takip ettiği bir yayın. Oraya çıksa güzel olur aslında.

aracım zamanında banker bilo spec alındığı için ses sistemi olabilecek en üstü koyulmuş ancak bugüne kadar çok bir farkını görememiştim. nedeni her elektroniğe olduğu gibi onun da eskimesiymiş....
 
amfisi, hoparlörleri, tizleri, woofer'ı; hepsinin bütün kapasitörleri, filtreleri, körükleri, süngerleri baştan aşağı orjinalliği korunarak yenilendi, böyle bir ses olamaz. sanki arkaya subwoofer taktırmışım gibi hayvani ve tertemiz bir ses çıkmaya başladı... demek ki orjinali buymuş dedim. inanılmaz değişti ses.
 
şimdi de aracın tüm kapılarına ve ön konsolun altına 60 dns ses izolasyonu döşüyoruz. araç içeriden zaten sessizdi, maybach sessizliğine dönüşecek heralde bununla.
 
bu araçtaki amacımız her zaman için orjinalliğini bozmadan olabilecek en iyi hale, hatta orjinalinden bile daha iyi getirmek oldu çünkü kullandığımız malzemelerin çoğu orjinalden daha iyi. o yolda devam ediyoruz  yakında kullanmaya kıyamıcam diye korkuyorum.
 

 
"arkadaslar" parayi nakit aliyorlar. 2 dakika bakarmis gibi yapip "motor no okunmuyor" diye adetten hafif kusur yaziyorlar. oh ne guzel dümen!

+1000
ben profesyonel anlamda fotoğraf çekiyorum.
http://www.evrenunal.com/      ( arada tıklayın da hit artsın biraz çok gariban kaldım ) 
uzun yıllar IPS kullandım ve sattığım da PA279Q idi
evet bir IPS değil ama kalibre ettikten sonra ona çok yakın sonuçlar aldım ki zaten internette inceleyenlerde şaşırtıcı derecede yakın sonuçlar aldıklarını söylemişlerdi IPS ile bu panel arasında.
yanyana çalıştırıp kontrol ettiğimde de yakın sonuçları bende gördüm.
benim işimi rahatlıkla görüyor yani. 

GT02A Gps Tracker
 

 
Mahallede birkaç motosiklet hırsızlığı olayı olunca ve polisin pek yardımcı olmadığını öğrenince ucuzundan bir takip cihazı alıp motora taktım. Şimdilik bagajdaki çakmak girişine bağlı şekilde çalışıyor ama fırsat bulursam kolayca görülemeyecek ama gerektiğinde sim kart değişimi vs için zorlanmadan erişilebilecek ve güzelce gsm/gps sinyali alabileceği bir yere sabitleyeceğim.
 
Bu sistemin çalışabilmesi için 2G sim kart gerekiyor, (3G&4G destekli olan modeller ayrı) eğer gprs özeliğini kullanmayacaksanız takılı hat numarasına sms atarak konum bilgisini alabiliyorsunuz. Gprs kurulumu biraz daha karışık. Bunun için önce paralı yada ücretsiz gps sunucusu bulmanız gerekiyor. Eğer bu işlerden biraz anlıyorsanız kendi sunucunuzu bile kurabilirsiniz. Sunucunuzu seçtikten sonra sunucu adresini ve portunu yine sms yolu ile cihaza tanımlamalı ve gerekli gprs/apn ayarlarını yapmalısınız.
Tabi çin malı üreticisi belirsiz, imei değiştirilmiş kopya bir cihaz ile bu işler olması gerekenden daha zor oluyor.

Türkiye'deki satıcısı orijinal imei adresini değiştirmiş fakat yeni imei adresini bir yere not etmeyi unutmuş mal. Günlerce üzerinde yazan imei ve seri numarası ile sonuç almaya çalıştım. Tabi bu klon bir cihaz olduğu için orjinalinden farklı olarak imei numarasının tümünün değil yalnızca son 11 hanesinin başına 0 koyarak sunucuya tanımlanması gerekiyormuş. Tabi port adresi olarak da benzerlerinden tamamen farklı bir port seçilmesi gerekiyormuş. (Modele göre sunucuya imei numarası, seri numarası yada imei numarasının bir kısmının tanımlanması gerekiyor)
 
Dolayısıyla yeni imei adresini bulmak için TTL bağlantısı yapmam gerekti. Şans eseri elimde her türlü alet edevat ve bilgi vardı da hallettim ama bir başkası için ciddi sorun olabilirdi. Yine de deneme yanılma yöntemiyle tam çalışır hale getirmem 1 hafta sürdü.
 
OBD portuna takılan ve benzin seviyesi, motor devri, sıcaklık vs vs gibi çok daha fazla veriler sağlayan yada aracı uzaktan durdurabilen alternatifleri de mevcut. Bu iş için uygun operatör bulmak biraz zor. Yurtdışında oparatörlerin bu tip gps cihazları için özel sim kartları var, Türkiye'de ise yalnızca büyük işletmeler bu hizmeti alabiliyorlar sanırım ama Türkiye'de alternatif olarak düşük miktarlarda ama 7/24 gprs&edge veri alışverişi yapabileceğiniz paket seçenekleri bulabilirsiniz sanırım. Cihazın gönderdiği verinin ayda birkaç megabayt'ı geçeceğini sanmam.
 
Tabi alternatif olarak çekmecenizde yatan eski cep telefonunuzu da kullanabilirsiniz ama cep telefonları biraz daha nazlı oluyorlar.

Termostat ilave ettim. Biraz tasarruf ettirir çalışırken.

youtube'da para var olm. misal sen arabayı alıp, yaptığın işleri falan kayda alıp vblog haline getirsen paranın damına koymuştun. @TiesTorN

apachelere 516i satarak kurtaramamışlar demek, çok yazık... 3 silindirli 515i anlaşsınlar almanya ile. 100 beygir yeterli olur, ne de olsa halkın arabası bmw...

Zafer hocam bir şey yazmayayım diyorum ama içime fenalık geliyor valla okudukça.
 
o linklerdeki tür bir aracı 2. el alırsan a) son sahibi olursun b) aşırı zararla elden çıkarmak zorunda kalırsın c) çıkardığı masraflar sonucu vitesi boşa alıp uçurumdan aşşağı yuvarlarsın. sen seç...
 
o kadar hevesle bmw aldın, gerçekten de temiz bir araç sendeki anladığımız kadarıyla.
 
bebeğinizi sağlıkla kucağınıza alırsınız inşallah. gelen 1 tane minik bebek, aldığın bmw 4 kapı. hemen akabinde 2. çocuk planın yoksa arabayı değiştirmek niye ? neresine sığmayacağınızı düşünüyorsunuz ?
 
şuan tam seçim öncesi. ekonomi çalkantılı, satacaksın arabayı eline TL alacaksın. istediğin arabayı bulana kadar elindeki parayla ters köşe olmayacağın ne malum.
 
benim şahsi tecrübem bu işlerde kıpırdadıkça zarar edersin.
 
araban ne güzel, sorunsuz da işte, yani sadece benim gördüğüm sebep ise satıp başka araba almak istemen oldukça gereksiz, boşuna kendini yoruyorsun bence.
 
senin arabanın her zaman 2. elde gideri olacak. hiç acele etme. attan inip eşeğe binme...

DSG tartışmaları daha bir 10 sene devam eder. Elektrikli araçlarla birlikte kurtuluruz şansıman derdinden. 
DSG çok hassas ve karmaşık bir sistem ve üretim hatası olması da manuele veya geleneksel otomatiğe göre daha olası. Zaten diğer ikisine göre oldukça yeni bir sistem.
TR'de araçların çoğu berbat şartlarda kullanılıyor. Ağır trafik, kötü yol şartları, aşırı eğimler, savaşa gider gibi süren sürücüler, bilgisiz servisler vb. Hepsi eklenince maliyet kısmak için üretilmiş ekipmanlardaki en ufak zayıflık büyük problemlere dönüşüyor.  
TR'de kullandığım aracın da dsg şanzımanı kavrama kaçırıyordu ve ben geri verdikten sonra sağlam bir fatura çıkarmıştı. Trafikte tın tın ilerleme hele hele yokuş varsa bunları kısa sürede bozuyor. Diğer bir sebep de şanzımanın tahmin ettiği yönde vites değişilmemesi. Örneğin siz 4. viteste hızlanırken şansıman 5. vitesi hazırlıyor. Ama tr yolları ve sürücüleri bu durumda sert bir frenle yavaşlamayı gerektirince şanzıman 3. vitese geçip 2. vitesi hazırlıyor. Tabii arkasından dip gaz ve hızlanma gelince eleman yine mahçup oluyor. Bu kafada 10k km yapınca zaten mevta olacağı kesin o sistemin. Dayanıklılık temel özelliklerinden değil sonuçta. 
 

Doların roketlemesi ve seçim sonrasındaki kaosdan korkup en sonunda tetiği çektim. 9900k ve z390-e yolda

 
Aralık 2017'den beri Sony A1E 65 OLED kullanıyorum. Geçen sene almadan önce hem bizim forumda hem de yurtdışı forumlarda baya araştırmıştım. 1 yıllık süre sonundaki tecrübelerimi yaziyim:
TV'den aldığımız zevk katlanarak arttı. LED Tv'ler göze cidden kötü geliyor. Ev ortamında QLED Tv izlemedim hiç o yüzden QLED'leri en azından bu yorumun dışında tutuyorum. Stardust sağolsun zamanında gaz vermişti. Siyahların gerçek siyah olması renklerin kalitesi vs. O zamanlar bu kadar etkileneceğimi düşünmüyordum fakat cidden inanılmaz bir his. Update'ler sayesinde TV'ye Dolby Vision'da geldi.  Google Play Store'dan Archos Media Player ve MX Player sayesinde HDD'ye attığım 4K filmleri altyazılarını application üzerinden indirip kolayca izleyebiliyorum. Emektar 2013 Macbook Pro Retina'nın gücü yetmiyor 4K filmleri oynatabilmek için.  OLED'lerde en büyük konu tabikide burn-in / image retention. 2017 Aralık - 2018 Eylül arası TV'de neredeyse sıfır normal yayın izledim. TV sadece Apple TV 4K ve PS4 Pro ile çalıştı. Logolar ile ilgili bir sıkıntı bu süreç içinde yaşamadım. 2018 Eylül sonrası evliliğinde getirdiği nimetler sayesinde (yüzünden) normal tv kanallarıda izlenmeye başladı TV'de. Eşim sabahları ve öğlen izliyor sanırım. Kendisine tembih ettim TV'yi açık bırakıp mutfağa vs gitme diye. ne kadar dikkat ediyor bilmiyorum fakat TV'nin kendi kendine kapanma süresini 2 saate ayarladım. Buna ek olarak Sony TV lerde (LG'lerde de olması lazım) Pixel Shift denen bir olay var. Ekranda aynı görüntü kaldığı zaman görüntüyü size fark ettirmeyecek boyutta tv de oynatıyor ve bu sayede farklı pixelerin çalışmasını sağlıyor.  Bu süre boyunca kalıcı burn-in /image retention olmadı çok şükür. Kanalların logosu anlık olarak bile ekranda kaldığını görmedim. PS4 Pro HDR özelliği olan ve HUD olan oyunlarda mesela oyunu kapattığımda PS4 Menüsü gelmeden önce bekleme ekranında (ana bir rengin hakim olduğu hafif animasyonlu ekran) hafif bir karartı oluyor. Bir çok kez saydım 5 saniye sonra bu karartı gidiyor. Bir çok kez fark bile etmedim o karartıyı. Mesela BF5'i 3 saat aralıksız oynadıktan sonra kapattığım orta üst bölümde bulunan takım skorlarının bulunduğu ekranın "karartısı" oluyor. Hemen gidiyor dediğim gibi ve izleme zevkini baltalayan bir konu asla değil. TV'de Panel Refresh diye bir özellik var. Yılda 1 kere yapılması öneriliyor. Ben daha yapmadım çünkü kalıcı bir burn in görmedim. Kıl birisi olduğum için ayda bir youtube'da bulunan image retention testleri yapıyorum ekranda hiç bir leke gözükmüyor. Son update'den sonra TV eğer ekranda statik bir görüntü algılarsa (belli bir noktada değil genel olarak) ekranı dim ediyor. Bu sayede o pixeller çalışması gerektiğinden daha düşük seviyede çalıştığı için burn-in riskini oldukça azaltıyor. Mesela oyunu durdurdum menüde bekliyorum 2-3. dakikadan sonra ekran dim oluyor. Ne zaman menüde hareket edersem veya oyuna dönersem görüntüyü anında eski haline getiriyor.   
Şimdi almadan önce bu kadar para verip aldığım TV'yi "dikkatli" kullanmak bana saçma geliyordu. Fakat esasında o kadar da dikkat etmiyorsunuz. Belli başlı maddeler bir süre sonra standart rutin bir hal alıyor. Hiç bir zaman "aman allahım 5 saat aynı oyunu oynadım kapatmalıyım" demedim. Gerçi o kadar aralıksız bir oyun oynayamıyorum. 
 
Tabiki OLED TV alıcam ve her gün 5 saat NTV- CNN vs (özellikle haber kanalları riskli. Aşağıda sağda solda yazılı haber akışı ve onun çerçevesi olduğu için) izleyeceğim diyorsanız size göre bir TV değil OLED'ler. Genel ve karışık kullanımda ben bir sorun yaşamadım. Maalesef yaşamayacağım anlamına gelmiyor fakat en azından ilk 12 aylık deneyimim bu şekilde. 
 
2018 OLED'lerde eğer;
Renkleri abartılı canlı (vivid) biraz gerçek dışı fakat etkileyici istiyorsanız LG OLED almalısınız. Renkleri en doğru şekilde (filmi çeken yönetmenin size göstermek istediği renklerde) size sunmasını istiyorsanız Panasonic OLED almalısınız. Motion Handling - Fast Motion konularında kırılmasız akıcı görüntü ve Panasonic OLED kadar olmasada ona en yakın doğru renkleri size sunmasını istiyorsanız ve standart TV ses sistemleri arasında açık ara en iyisini istiyorsanız Sony AF9 Master Series OLED almalısınız. Genel yargı bu yönde. 

renault da logoyu buyute buyute en sonunda elinizi sokup hava filtresini degistirebileceginiz bir yapiya sahip olacak
 

 

 

artık mızrak çuvala sığmıyor. seçim öncesi bile dayanamadıklarına göre seçim sonrası gelecek zamları siz düşünün.
 
ben hala ortaklaşa 2. el eski bir tanker alalım diyorum.
 
hatta fiyat baya bi uygunmuş, kendim mi alsam bunu acaba...
 
https://www.sahibinden.com/ilan/vasita-ticari-araclar-kamyon-kamyonet-sahibinden-cok-temiz-mitsubishi-tanker-629780383/detay

Daha önce yazıldı mı bilmiyorum, GRID2 ve 2 dlc ücretsiz 
 
https://www.humblebundle.com/store/grid2-spa-bathurst

 
burasi yokohama'da Daikokufutō adinda devasa bir otopark. her cesit absurtluk varmis:
 
 

 
Şahsen olmayanları kıskandırmak için kullanıyorum 

 
Çok pahalı

 
Çok pahalı.....
 
 
 
 
 
 

Amazon.de'den 1969 Mini Cooper aldım  
 

 
Orijinalinde çamurlukları siyahtı. Modeli parçalara ayırıp çamurlukları enamel boya ile beyaza boyadım. Fırçayla boyamama rağmen pürüzsüz bir iş çıktı. Fırça izi vs. yok, fırın boya gibi oldu maşallah
 
Bu aracın S modeli, The Italian Job filminde kullanıldı. Amacım da eldeki modeli S serisine benzetmek. Bunun için çamurlukları boyamak dışında, kaputun üzerine iki de beyaz şerit çekmem lazım. Onu boya ile halletmeye çalıştım ama hoşuma gitmedi, başka bir yöntem deneyeceğiz artık..
 
Ford Falcon Interceptor üzerinde de ufak tefek rötüşlar yapmaya başladım. Filmde kullanılan modelin ön ve arka lastik çapları farklı; arka lastikler daha büyük. Bendeki modelde ön-arka lastiklerin ebatları aynı. Ben de dremelle kesip biçtim ve ön lastikleri iyice çamurlukların içine gömdüm; böylelikle bir optik ilüzyon yaratmış oldum ve bu haliyle ön lastikler arkalardan daha ufak gözüküyor.